66.AHKAF SURESI - ANNE ÇEVİRİSİ - KURANIN ORJİNAL KOD DİLİ İLE
66.SURE = AHKAF SURESI = Anlamı ; Eğimli biçimde uzayıp giden zaman
(1*) Ruhun Güçlerinin Korunma Zırhının Anahtarı (HA MIM) olan,
AHKAF 1. Ruhun Güçlerinin Korunma Zırhının Anahtarı (HA MIM) olan,
AHKAF 2. Kitabı (KTB) kudretli, güçlü, asil, şerefli, direnen, dayanan, yenilmez, her güçlüğün üstesinden gelebilen, yanlışa karşı sert tavırlı, mükemmel, saygın, AZİZ olan (AZZ) emir veren, negatifi yargılayan, akıl veren, ilim veren, tüm ilme hakim olan (HKM) indirmiştir (NZL).
AHKAF 3. Uyarılarımızdaki (NZL) görünenin, gerçeklerin, önceden bildirdiklerimizin (ERD) gerçek anlamını gizleyen veya üstünü örttüp görmemezlikten gelen veya kesinlikle red eden veya inanmayan, müteşekkir olmayan, şükran duymayan, anlamayıp nankörlük eden, anlamayıp hatırlamayan, örtüp koverlayan, kafir (KFR) ruhların semaya alınacakları (SMV) ecellerine kadar (ECL) ruhlara tüm haklarını bildiren (bil-HKK) beyanlarımız yok mu (BYN), yerküreyi (ERD) ve gökyüzünü, semaları (SMV) biz yarat madık mı (ma-HLK) ?
AHKAF 4. De ki: "Bakın görüyorsunuz (RAY), İlahi sistem tarafından yaratılmış, yeryüzündekilerden, alttakilerden (DWN) yardım istemiyor musunuz, yalvar mıyormusunuz (ma-DAV). Eğer onlara sadık (SDK) olduysanız (KWN) , yeryüzündeki (ERD) ortaklarınız, yücelttikleriniz (ŞRK) gökyüzünde (SMV) ne yarattılar (HLK), kabul ettiğiniz (KBL) onların kitabını (KTB) veya bilimsel (ALM) bir eserlerini (ESR) getirin (ATY). "
AHKAF 5: Allah'ın yarattıklarından (DWN) istemek (DAV) doğru yoldan sapmaktır, delallettir (DLL) bu ruhlara kıyam (KVM) günü (YVM) cevap verilmez (la-CVB) ve o ruhlar istemekten (DAV) habersizdir, gafildir (GFL).
AHKAF 6: Insanlar (NVS) toplanmış oldukları (KNW HŞR) zaman o ruhlar kenara çekilir (ADV) ve kendisine hizmet etmiş olan bu ruhları (KNW ABD) inkar ederler, görmezden gelirler (KFR)
AHKAF 7. Ve bu ruhlara ayetlerimizdeki (AYY) beyanlarımız (BYN) okudunduğu zaman (TLV) ruhların haklarını (HKK) bazısı gerçek anlamını gizledi, bazısı üstünü örttü görmemezlikten geldi, bazısı reddetti, bazısı inanmadı, bazısı müteşekkir olmadı, bazısı şükran duymadı, bazısı anlayıp nankörlük etti, bazısı anlayıp hatırlamadı (KFR) onlara getirdiklerimize (CYE) bu beyanlara (BYN) sihirdir (SHR) dediler (QWL).
ANKAF 8. Uydurma (FRY) derler (QWL), de ki: (QWL) uydurma olan (FRY) ilahi iradenin (ŞYE) mülkü değildir (la-MLK), O bol olan, taşan (FYD) bilginin kaynağıdır, ALİM olandır (ALM), sizin beyanınınla (BYN) gerçek beyanın (BYN) şahidliği (ŞHD) kafidir (KFY), O hatasının farkında olup hatasından vazgeçen ruhları çok bağışlayandır, GAFUR olandır (GFR) ve bu ruhları koşulsuz koruyandır, Rahim (RHM) dir.
AHKAF 9. De ki (QWL) ben icat eden (ma-BDA) mesajcı ruh, resul (RSL) olmadım (KNW ) ve bu yeteneğim yok (ma-DRY) vahyedilenden başka (WHY) hiçbirşeye de tabi değilim (la-TBA) beyan edenim (BYN) uyarıcıyım (NZR).
AAHKAF 10. De ki (QWL) Allah katından (AND) gelmiş olana (KWN) bak (RAY) ve siz üstünü örttüp görmezlikten geliyorsunuz, kafirlik ediyorsunuz (KFR) ve soylarınızın (BNY) şahit edildiği (ŞHD) örneğe, misale (MSL) şahitsiniz (ŞHD) ve eminsiniz (EMN) ama kibirleniyorsunuz (KBR) zalim (ZLM) toplumlar, kavimler (KVM) doğru yolda değildir (la-HDY).
AHKAF 11. Gerçeğin üstünü örttüp görmezlikten gelenler, kibirlenip kafirlik edenler (KFR) ayetlerden emin olanlara (EMN) der ki (QWL) bu iyi olan ve mükemmel olan, hayır olan (HYR) olmuş olsaydı (KWN) bizden öne geçemezlerdi (SBK, isfani szlk syf 446) bu doğru yol değildir (lem-HDY), ve derler ki: (QWL) eski insanların, kadim olanların (KDM) uydurmasıdır, afakidir (AFK).
AHKAF 12. Bu kitabın (KTB) DNA kaynağı, prototipinizin bilgisi (EMM) ve ruhun koruma kalkanı, rahmet, ruhun korunduğu rahim (RHM) olduğunu kabul et (KBL) ve sadik kal (SDK) senin dilinde, arabiyen (ARB) lisanda (ARB) zalimleri (ZLM) uyar, gerçeği göster (NZR) iyilik yaratan bedenli ruhlara (HSN) müjdeyi ver (BŞR).
AHKAF 13. Ruhunun efendisi, Rabbin (RBB) der ki (QWL): Dengede, istenilen kıvamda olan ruhlar için (KVM) hüzün (HZN) ve korku yoktur (la-HVF).
AHKAF 14. O ruhlar yapmış oldukları (KWN) iyiliğe hizmet davranışlarına (AML) karşılık (CZY) gizlenmiş, aklınızın alamayacağı (CNN) sonsuz, daimi ikametin (HLD) sahibidir (SHB).
AHKAF 15. Ve insanlara (ENS) vasiyetimizdir (VSY); validenize, annenize (VLD) iyi davranın (HSN), DNA nın kaynağı, prototipin (EMM) seni hoşlanmasada, zor olsada, kerhen (KRH) taşıyıp hammallık yapar (HML) ve hoşlanmasada, zor olsada, kerhen (KRH) kazanç sağlamadan seni yetiştirir, ortaya çıkarıR (VDA) ve hayatının üçte birinde (SLS) senin ayın olur (ŞHR - İsfani szlk syf 533) sana neyin doğru/ak neyin olmadığını/kara gösterir (FSL), seni olgunlaştırır (BLG) ve bedenli ruh kırk (RBA) senede (SNV) olgunlaşır, bluğ çağını tamamlar (BLG), Der ki: (QWL) "Ruhumun efendisi, Rabbim (RBB) beni uyandır, ilham ver (ZYA), bize verdiğin güce, nimete (NAM) ve doğumumda (VLD) bana verdiğin güce (esmaya) nimete (NAM) şükrederim (ŞKR), zorun içinde (ZRR) senin onaylayacağın (RDV) karşılıksız iyilik ve güzel niyetli (SLH) işler yaptır (AML), iyiliğe hizmet eden yap (SLH), ruhumun frekansını, farkındalığımı yükselt, yanlış yapmaktan koru (TVB) ve ruhumu barışa , kötüyü iyiye çeviren, hizmet edenlerden, herkese barışı öğretenlerden, müslümanlardan yap (SLM).
AHKAF 16. Böyle ruhların karşılıksız iyiliklerini (HSN) ve kabul ederiz (KBL) dengesiz davranışlarıyla (SVE) yaptıklarını (AML) cezalandırmayız (ma-CVZ) ve gizlenmiş, aklınızın alamayacağının, cennetin (CNN) sahibi olacakları (SHB) sadık kalacağımız (SDK) vaadimizdir (VAD), bu ruhlara vermiş olduğumuz (KWN) sözdür, vaaddir (VAD).
AHKAF 17. Validesine, annesine (VLD) öf diyen (AFF), ruhları ayırır, dışlarız (HLV) kabul edilen (KBL) nesilleri (KRN) hariç (HRC), emin olanlara (EMN) ilahi yardım yağdırırız (GVS, İsfani szlk syf 720), vaadimizdir (VAD) ruhun hakkıdır (HAKK) deriz (QWL) bu eski nesillerin, evvelkilerin (EVL) satırları değildir (la-STR)
AHKAF 18. Bu söz (QWL) ruhun hakkıdır (HKK) o ruhlar cin soyu (CNN) ve insan soyundan (ENS) dışladığımız, ayırdığımız (HLV) hasar (HSR) oluştuğunu (KWN) kabul ettiğimiz (KBL) DNA, prototipledir. (EMM)
AHKAF 19. Ruhların hepsi, küllisi (KLL) yaptıkları iyi-kötü işlerle (AML) derecelendirilirler (DRC) yaptıkları iyi-kötü işler için (AML) verdiğimiz söz ölümlerinden sonra yerine getirilir (VFY) Allah, O asla ruhlara zulüm etmez (la-ZLM).
AHKAF 20. Ve o günün (YVM) ardından (ARD) ayetlerimizin üstünü örtenler veya görmezlikten gelenler, kafirlik eden ruhların (KFR) enerjisi, gücü, ışığı (NVR) sona erer, o ruhtan alınır (ZHB), ve dünya (DNV) hayatlarının (HYY) güzellikleri (TYB) ve tüm madde formunda sahip oldukları metalar (MAT), o gün (YVM) karşılık ödeme, ceza (CZY) gücünün alınması, frekansının alçaltılması (HVN) azabıdır (AZB), yeryüzünde iken (ERD) kibirli (KBR) ve ruh haklarını (HKK) kendi menfaatlerine değiştirmiş, sadece kendilerini faydalandırmış (GYR) idiler (KWN) ve yoldan çıkmış, kötülükler yapmış, emirlerimizi çiğnemiş, ahlaksız, fasık (FSK) idiler (KWN).
AYETLERİN DETAYLI ANALIZI
AHKAF 2. Tenzilul kitabi minallahil azizil hakim = NZL KTB AZZ HKM = Kitabı (KTB) kudretli, güçlü, asil, şerefli, direnen, dayanan, yenilmez, her güçlüğün üstesinden gelebilen, yanlışa karşı sert tavırlı, mükemmel, saygın, AZİZ olan (AZZ) emir veren, dengeyi emreden, akıl veren, ilim veren, tüm ilme hakim olan (HKM) indirmiştir (NZL).
Yapay Zeka: İşte ayetin dilbilgisi analizi:
تَنْزِ (Tanzilu): Bu kelime "indirme" anlamına gelir ve "tanzil" kökünden gelir. Burada, kitabın indirilişi veya gönderilmesi anlamına gelir.
الْكِتَابِ (Al-Kitabi): Bu ifade "kitap" anlamına gelir. "Al" ön eki, "the" (İngilizce'deki "the" gibi) anlamına gelir ve "kitap" kelimesine özel bir atıfta bulunur.
مِنَ اللَّهِ (Minallah): "Min" kelimesi "dan, -den, -dan" anlamına gelir ve burada Allah'ın kitabından geldiğini ifade eder.
الْعَزِيزِ (Al-Azizi): Bu kelime "Aziz" anlamına gelir, yüce, güçlü, onurlu ve saygın anlamlarını içerir. Bu, Allah'ın yüce ve güçlü bir varlık olduğunu ifade eder.
الْحَكِيمِ (Al-Hakimi): Bu kelime "Hakim" anlamına gelir, hikmet sahibi, her şeyi en iyi bilen ve en iyi hükmeden demektir. Allah'ın bilgeliğini ve hikmetini vurgular.
Topluca çevrildiğinde, ayet şu şekilde anlaşılabilir: "Kitab'ın indirilişi, Aziz ve Hakim Allah tarafından."
AHKAF 3. Ma halaknes semavati vel arda ve ma beyne huma illa bil hakkı ve ecelin musemma, vellezine keferu amma unziru mu'ridun. = ma-HLK SMV ERD ma-BYN bil-HKK ECL SMV KFR NZL ERD = Uyarılarımızdaki (NZL) görünenin, gerçeklerin, önceden bildirdiklerimizin (ERD) gerçek anlamını gizleyen veya üstünü örttüp görmemezlikten gelen veya kesinlikle red eden veya inanmayan, müteşekkir olmayan, şükran duymayan, anlayıp nankörlük eden, anlayıp hatırlamayan, örtüp koverlayan (KFR) ruhların semaya alınacakları (SMV) ecellerine kadar (ECL) ruhlara tüm haklarını bildiren (bil-HKK) beyanlarımız yok mu (BYN), yerküreyi (ERD) ve gökyüzünü, semaları (SMV) biz yarat madık mı (ma-HLK) ?
Yapay Zeka ile İşte ayetin Türkçe dilbilgisi analizi:
"Ma halaknes semavati vel arda": "Ma" kelimesi, olumsuz bir anlam taşıyan bir edattır ve "halaknes" kelimesi "halk etmek" anlamına gelir. "Semavat" kelimesi "gökyüzleri"ni, "vel arda" ifadesi ise "ve yeri"ni temsil eder. Dolayısıyla bu kısım, "Biz gökyüzlerini ve yeri halk etmedik" anlamına gelir.
"Ve ma beyne huma": "Ve" bağlacı ile başlayan bu ifade, "beyne huma" ifadesiyle birlikte "arasında" anlamına gelir. Yani "Ve ma beyne huma", "onlar arasında" demektir.
"Illa bil hakkı": "Illa" kelimesi, "ancak" veya "yalnızca" anlamına gelir. "Bil hakkı" ifadesi ise "hakikatle" veya "gerçekle" anlamına gelir. Bu kısım, "Ancak gerçekle" veya "yalnızca hakikatle" şeklinde çevrilebilir.
"Ve ecelin musemma": "Ve" bağlacı ile başlayan bu ifade, "ecelin musemma" ifadesiyle birlikte "belirlenmiş bir süre" anlamına gelir. Yani "Ve ecelin musemma", "ve belirlenmiş bir süre" demektir.
"Vellezine keferu amma unziru mu'ridun": Bu kısım şöyle ayrılabilir:
"Vellezine keferu": "Ve" bağlacı ile başlayan bu ifade, "ellezine keferu" ifadesiyle birlikte "inkar edenler" anlamına gelir. Yani "Veillezine keferu", "inkar edenler" demektir.
"Amma unziru mu'ridun": "Amma" kelimesi, "ancak" veya "fakat" anlamına gelir. "Unziru" kelimesi "uyarıldılar" anlamına gelir. "Mu'ridun" kelimesi ise "isteyenler" veya "dileyenler" demektir. Dolayısıyla bu kısım, "Ancak uyarılmak istemeyen inkar edenler" şeklinde çevrilebilir.
Türkçe dilbilgisi analiziyle ayetin anlamı şu şekilde özetlenebilir: "Biz gökyüzlerini ve yeri ancak gerçekle yarattık. Aralarında belirlenmiş bir süre vardır. İnkâr edenler ise ancak uyarıldıklarını istemeyenlerdir."
AHKAF 4. Kul ereeytum ma ted'une min dunillahi eruni maza halaku minel ardı em lehum şirkun fis semavat, ituni bi kitabin min kabli haza ev esaretin min ilmin in kuntum sadikin. = QWL RAY ma-DAV DWN RAY HLK ERD ŞRK SMV ATY KTB KBL ESR ALM KWN SDK = De ki: "Bakın görüyorsunuz (RAY), İlahi sistem tarafından yaratılmış, yeryüzündekilerden, alttakilerden (DWN) yardım istemiyor musunuz, yalvar mıyormusunuz (ma-DAV). Eğer onlara sadık (SDK) olduysanız (KWN) , yeryüzündeki (ERD) ortaklarınız, yücelttikleriniz (ŞRK) gökyüzünde (SMV) ne yarattılar (HLK), kabul ettiğiniz (KBL) onların kitabını (KTB) veya bilimsel (ALM) bir eserlerini (ESR) getirin (ATY). "
AHKAF 19. Ruhların hepsi, küllisi (KLL) yaptıkları iyi-kötü işlerle (AML) derecelendirilirler (DRC) yaptıkları iyi-kötü işler için (AML) verdiğimiz söz ölümlerinden sonra yerine getirilir (VFY) Allah, O asla ruhlara zulüm etmez (la-ZLM).
Yapay Zeka ile Şimdi, ayetin Türkçe dilbilgisi analizini yapalım:
"قُلْ" (Qul): Bu kelime "de" veya "diyor ki" anlamına gelir. Ayetlerde genellikle Allah tarafından peygamberine hitap edilirken kullanılır.
"أَرَأَيْتُم" (Araaytum): "أَرَأَيْتُم" ifadesi "görüyor musunuz?" anlamına gelir. Bu, bir soru cümlesiyle başlar ve muhatabın dikkatini çeker.
"مَا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ" (Ma taduuna min dooni Allahi): "مَا" olumsuz bir edat olup "ne" veya "hangi" anlamına gelir. "تَدْعُونَ" kelimesi ise "çağırdığınız" veya "ibadet ettiğiniz" anlamına gelir. "مِن دُونِ اللَّهِ" ifadesi ise "Allah'ın yanında" veya "Allah'ın dışında" demektir.
"أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ" (Aroonii maazaa khalaquu mina al-ardi): "أَرُونِي" ifadesi "bana gösterin" anlamına gelir. "مَاذَا" soru kelimesi olup "ne" anlamına gelir. "خَلَقُوا" kelimesi "yaratmışlar" demektir. "مِنَ الْأَرْضِ" ifadesi ise "yerden" veya "yer üzerinden" demektir.
"أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ" (Am lahum shirkun fee as-samaawat): "أَمْ" ifadesi bir soru kelimesidir ve "veya" veya "yoksa" anlamına gelir. "لَهُمْ" ifadesi "onların" anlamına gelir. "شِرْكٌ" kelimesi "ortaklık" veya "ortak koşma" anlamına gelir. "فِي السَّمَاوَاتِ" ifadesi ise "gökyüzünde" demektir.
"إِئْتُونِي بِكِتَابٍ مِّن قَبْلِ هَذَا أَوْ أَثَارَةٍ مِّنْ عِلْمٍ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ" (I'toonee bikitabin min qabli hadha aw athaaratim min ilmin in kuntum saadiqeen):
"إِئْتُونِي" ifadesi "bana getirin" anlamına gelir.
"بِكِتَابٍ مِّن قَبْلِ هَذَا" ifadesi "bu önceki bir kitaptan" demektir.
"أَوْ أَثَارَةٍ مِّنْ عِلْمٍ" ifadesi "veya onun (peygamberlik) izlerinden bir delil olarak bir bilgi parçası" anlamına gelir.
"إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ" ifadesi ise "eğer doğru sözlü iseniz" demektir.
Türkçe dilbilgisi analiziyle ayetin anlamı şu şekilde özetlenebilir: "De ki: Siz Allah'tan başka çağırdıklarınızı gördünüz mü? Bana yerden ne yarattıklarını gösterin veya göklerde onlara ortaklık var mı? Eğer doğru sözlüyseniz bana önceki bir kitaptan veya peygamberlik izlerinden bir bilgi parçası getirin."
AHKAF 5: Ve men edallu mimmen yed'u min dunillahi men la yestecibu lehu ila yevmil kıyameti ve hum an duaihim gafilun. = DLL DAV DWN la-CVB YVM KVM DAV GFL = Allah'ın yarattıklarından (DWN) istemek (DAV) doğru yoldan sapmaktır, delallettir (DLL) bu ruhlara kıyam (KVM) günü (YVM) cevap verilmez (la-CVB) ve o ruhlar istemekten (DAV) habersizdir, gafildir (GFL).
Yapay Zeka ile Ayetin dilbilgisi analizi:
Fiil (Verb):
أَضَلُّ (Aḍallu): "sapıtmak" anlamına gelir. Bu fiil cümlede "وَمَنْ" (ve men) ile kullanılarak "kim daha çok sapar" anlamında kullanılmıştır.
Kimlerin Sapık Olduğu (Saplanma):
مِمَّنْ يَدْعُو مِن دُونِ اللَّهِ (mimman yad`ū min dūni Llāhi): "Allah'tan başka çağırdıkları" ifadesi, sapıklıkla suçlanan kişileri belirtir. Yani, Allah'tan başka ilahlar veya varlıklar çağıranlar kastedilmektedir.
Kimin Çağrısına Cevap Veremeyeceği:
مَن لَّا يَسْتَجِيبُ لَهُ إِلَى يَومِ الْقِيَامَةِ (man lā yastajību lahu ilā yawmi l-qiyāmati): "kendisine cevap veremeyen kişi" anlamına gelir ve "Allah'tan başka çağrılanlar, cevap veremeyecekleri Kıyamet gününe kadar" diye devam eder.
Dua Etmelerinden Gafil Olanlar:
وَهُمْ عَن دُعَائِهِمْ غَافِلُونَ (wa hum an duā'ihim ghāfilūn): "dua etmelerinden gafil olanlar" ifadesi, Allah'a dua etmekten habersiz veya ilgisiz olanları tanımlar.
Ayetin genel anlamı, Allah'tan başka çağrılanlar, çağrılarına cevap veremeyen ve dua etmelerinden gafil olan kimselerden daha sapıkmış gibi davrananları sorgular ve onları sapıklıkla suçlar.
AHKAF 6: Ve iza huşiren nasu kanu lehum a'daen ve kanu bi ibadetihim kafirin.= HŞR NVS KWN ADV KWN ABD KFR = Insanlar (NVS) toplanmış oldukları (KNW HŞR) zaman o ruhlar kenara çekilir (ADV) ve kendisine hizmet etmiş olan bu ruhları (KNW ABD) inkar ederler, görmezden gelirler (KFR)
Yapay Zeka ile Ayetin dilbilgisi analizi:
Fiil (Verb):
حُشِرَ (ḥushira): "toplanmak, bir araya gelmek" anlamına gelir. Bu fiil, olayın gerçekleştiği zamanı ifade eder.
İnsanların Toplanması:
وَإِذَا حُشِرَ النَّاسُ (wa idhā ḥushira n-nāsu): "Ve insanlar toplandıkları zaman" ifadesi, olayın başlama koşulunu belirtir.
Düşmanlık İfadesi:
كَانُوا لَهُمْ أَعْدَاء (kānū lahum a`dā'an): "onlar için düşman olurlar" anlamında bir ifadedir. Bu, insanların toplandığı zaman aralarındaki düşmanlık durumunu açıklar.
İbadetlerdeki Nankörlük:
وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِرِينَ (wa kānū bi`ibādatihim kāfirīn): "ve ibadetlerinde kâfir olmuşlardır" ifadesi, insanların toplandığı zaman ibadetlerinde nankörlük ve inkar içinde olduklarını belirtir.
Ayetin genel anlamı, insanlar toplandıkları zaman aralarında düşmanlık olur ve ibadetlerinde nankörlük içindedirler.
AHKAF 7. Ve iza tutla aleyhim ayatuna beyyinatin kalellezine keferu lil hakkı lemma caehum haza sihrun mubin. = TLV AYY BYN QWL KFR HKK CYE SHR BYN = Ve bu ruhlara ayetlerimizdeki (AYY) beyanlarımız (BYN) okudunduğu zaman (TLV) ruhların haklarını (HKK) bazısı gerçek anlamını gizledi, bazısı üstünü örttü görmemezlikten geldi, bazısı reddetti, bazısı inanmadı, bazısı müteşekkir olmadı, bazısı şükran duymadı, bazısı anlayıp nankörlük etti, bazısı anlayıp hatırlamadı (KFR) onlara getirdiklerimize (CYE) bu beyanlar (BYN) sihirdir (SHR) dediler (QWL).
Yapay Zeka Dilbilgisi analizi:
"وَإِذَا" (Ve İza): "Ve" bağlaç anlamına gelir ve cümlede bir olayın meydana gelmesini ifade eder. "İza" ise bir olayın gerçekleştiği zamanı belirtir.
"تُتْلَى" (Tutla): Bu kelime, "tila" kökünden türetilmiştir ve "okumak, tilavet etmek" anlamına gelir. Burada üçüncü tekil şahıs zamiriyle kullanılmıştır, "okunduğunda" veya "tilavet edildiğinde" anlamına gelir.
"عَلَيْهِمْ" (Alayhim): "Onlara, üzerlerine" anlamına gelir ve "آيَاتُنَا" (ayatuna) kelimesine işaret eder, yani "ayetlerimiz üzerlerine okunduğunda" anlamını taşır.
"آيَاتُنَا" (Ayatuna): Bu kelime, "ayah" kökünden türetilmiştir ve "ayetler" veya "deliller" anlamına gelir. Burada Allah'ın mucizeleri ve ayetleri ifade eder.
"بَيِّنَاتٍ" (Bayyinat): "Beyyine" kelimesi, "açık, net, apaçık" anlamına gelir. Burada "beyyinat" ise "apaçık ayetler" veya "açık deliller" olarak çevrilebilir.
"قَالَ الَّذِينَ" (Qala Allatheena): "Qala" kelimesi, "dedi" anlamına gelir ve "الَّذِينَ" (allatheena) ifadesi ise "onlar ki" veya "onlar" demektir. Burada, inkar edenlerin sözlerini ifade eder.
"كَفَرُوا" (Kafaroo): "Kafara" kökünden türetilmiş olup "inkar etmek" anlamına gelir. Burada "kafaroo" ise "inkar edenler" demektir.
"لِلْحَقِّ" (Lil Haqqi): "Lil" kelimesi "için" anlamına gelir, "حَقِّ" (haqqi) ise "gerçek" demektir. Bu ifade, "gerçeğin için" veya "gerçeği için" şeklinde çevrilebilir.
"لَمَّا" (Lamma): Bu kelime, bir olayın gerçekleştiği zamanı ifade eder ve "ma" harfi olumsuz bir kısmi bağlaçtır. "لَمَّا جَاءَهُمْ" (Lamma jaahum) ifadesi, "gerçeğin kendilerine geldiği zaman" anlamına gelir.
"هَذَا" (Hatha): Bu kelime, "bu" anlamına gelir.
"سِحْرٌ مُّبِينٌ" (Sihrun Mubeen): "سِحْرٌ" (sihrun) kelimesi, "sihir" anlamına gelir. "مُّبِينٌ" (mubeen) ise "açık, apaçık" demektir. Bu ifade, "bu açık sihir" veya "apaçık bir sihir" şeklinde çevrilebilir.
Sonuç olarak, bu ayet, apaçık ayetlerin inkar edenler tarafından sihir olarak nitelendirilmesini konu alır ve gerçeğin kendilerine geldiği zaman inkar edenlerin bu olayı sihirle açıklamalarını eleştirir.
ANKAF 8. Em yekulunefterah, kul iniftereytuhu fe la temlikune li minallahi şey'a, huve a'lemu bi ma tufidune fih, kefa bihi şehiden beyni ve beynekum ve huvel gafurur rahim. = QWL FRY QWL FRY la-MLK ŞYE ALM FYD KFY ŞHD BYN BYN GFR RHM = Uydurma (FRY) derler (QWL), de ki (QWL) uydurma olan (FRY) ilahi iradenin (ŞYE) mülkü değildir (la-MLK), O bol olan, taşan (FYD) bilginin kaynağıdır, ALİM olandır (ALM), sizin beyanınınla (BYN) gerçek beyanın (BYN) şahidliği (ŞHD) kafidir (KFY), O hatasının farkında olup hatasından vazgeçen ruhları çok bağışlayandır, GAFUR olandır (GFR) ve bu ruhları koşulsuz koruyandır, Rahim (RHM) dir.
Yapay Zeka ile Bu ayetin dilbilgisi analizi şu şekildedir:
"أَمْ" (Am): Bu, soru anlamına gelen bir harftir. "Yoksa" veya "Acaba" şeklinde çevrilebilir.
"يَقُولُونَ" (Yaquloona): Bu kelime, "يَقُولُ" (yaqulu) kökünden gelir ve "onlar diyorlar" anlamına gelir. Üçüncü çoğul şahıs zamiriyle kullanılmıştır.
"افْتَرَاهُ" (Iftarahu): "افْتَرَى" (iftara) kökünden gelir ve "uymak, takip etmek" anlamına gelir. Ancak burada "افْتَرَاهُ" ifadesinde, "uymak" anlamından ziyade "uydurmak" veya "iftira etmek" anlamına gelir. "هُ" zamiri, "onun" demektir.
"قُلْ" (Qul): Bu kelime, "de" veya "de ki" anlamına gelir. İkinci tekil şahıs zamiriyle hitap eder.
"إِنِ افْتَرَيْتُهُ" (Ini Iftaraytuhu): "إِنِ" (ini) şart bağlacıdır ve "eğer" anlamına gelir. "افْتَرَيْتُهُ" (iftaraytuhu) ise "onu uydurmuşsam" anlamına gelir. Birinci tekil şahıs zamiriyle kullanılmıştır.
"فَلَا تَمْلِكُونَ لِي" (Fala Tamlikoona Li): "فَلَا" (fala) ifadesi, "o zaman" veya "böylece" anlamına gelir. "تَمْلِكُونَ" (tamlikoona) kelimesi, "sahip olamazsınız" veya "bana karşı gücünüz yetmez" anlamına gelir. "لِي" (li) ise "bana" anlamına gelir.
"مِنَ اللَّهِ شَيْئًا" (Min Allahi Shayin): "مِنَ" (min) ifadesi, "Allah'tan" anlamına gelir. "شَيْئًا" (shayin) kelimesi ise "bir şey" demektir.
"هُوَ أَعْلَمُ بِمَا تُفِيضُونَ فِيهِ" (Huwa A'lamu Bima Tufeedoona Fihi): "هُوَ" (huwa) ifadesi, "O, O Allah'tır" anlamına gelir. "أَعْلَمُ" (a'lamu) kelimesi, "daha iyi bilmek" veya "daha bilge olmak" anlamına gelir. "بِمَا" (bima), "ne hakkında" anlamına gelir. "تُفِيضُونَ" (tufeedoona), "döküyorsunuz" veya "açığa vuruyorsunuz" anlamına gelir. "فِيهِ" (fihi), "onun hakkında" anlamına gelir.
"كَفَى بِهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ" (Kafa Bihi Shahidan Bayni Wa Baynakum): "كَفَى بِهِ" (kafa bihi), "O, bunun için yeterlidir" anlamına gelir. "شَهِيدًا" (shahidan), "şahit" anlamına gelir. "بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ" (bayni wa baynakum), "benimle sizin aranızda" anlamına gelir.
"وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ" (Wa Huwa Al-Ghafooru Ar-Raheemu): "وَهُوَ" (wa huwa), "O, O Allah'tır" anlamına gelir. "الْغَفُورُ" (Al-Ghafooru), "çok bağışlayan" demektir. "الرَّحِيمُ" (Ar-Raheemu), "çok merhamet eden" demektir.
Bu ayet, Allah'ın Peygamber'in uydurma bir şey söylemediğini, eğer böyle bir şey yaptıysa Allah'ın onun aleyhine hiçbir güçlerinin yetmeyeceğini, Allah'ın her şeyi bildiğini ve O'nun şahit olduğunu vurgular. Aynı zamanda, Allah'ın çok bağışlayan ve çok merhametli olduğunu belirtir.
ANKAF 9. Kul ma kuntu bid'an miner rusuli ve ma edri ma yuf'alu bi ve la bikum, in ettebiu illa ma yuha ileyye ve ma ene illa nezirun mubin. = QWL KNW ma-BDA RSL ma-DRY ma-FAL la-TBA WHY NZR BYN = De ki (QWL) ben icat eden (ma-BDA) mesajcı ruh, resul (RSL) olmadım (KNW ) ve bu yeteneğim yok (ma-DRY) vahyedilenden başka (WHY) hiçbirşeye de tabi değilim (la-TBA) beyan edenim (BYN) uyarıcıyım (NZR).
YAPAY ZEKA: Bu ayetin dilbilgisi analizi şu şekildedir:
"قُلْ" (Qul): Bu, "de ki" anlamına gelir. Burada Allah tarafından peygamberine hitap etmesi isteniyor.
"مَا كُنتُ بِدْعًا" (Ma kuntu bid'an): "مَا" (ma) olumsuz bir kısmi bağlaçtır ve "değil" anlamına gelir. "كُنتُ" (kuntu), "benim" demektir. "بِدْعًا" (bid'an), "bir uydurmaca" veya "bir yenilik" anlamına gelir. Bu ifade, "Ben bir uydurmaca değilim" şeklinde çevrilebilir.
"مِنْ الرُّسُلِ" (Min ar-rusuli): "مِنْ" (min), "den" veya "dan" anlamına gelir. "الرُّسُلِ" (ar-rusuli), "elçiler" veya "peygamberler" demektir. "مِنْ الرُّسُلِ" ifadesi, "elçilerden" veya "peygamberlerden" anlamına gelir.
"وَمَا أَدْرِي" (Wa ma adri): "وَمَا" (wa ma) ifadesi, "ve ben değilim" veya "ve bilmiyorum" anlamına gelir. "أَدْرِي" (adri), "bilirim" demektir. Bu ifade, "Ve ben bilmiyorum" şeklinde çevrilebilir.
"مَا يُفْعَلُ بِي" (Ma yufaalu bi): "مَا" (ma) olumsuz bir kısmi bağlaçtır ve "ne" anlamına gelir. "يُفْعَلُ" (yufaalu), "yapılır" demektir. "بِي" (bi), "bana" anlamına gelir. Bu ifade, "Benimle ne yapılacağını" şeklinde çevrilebilir.
"وَلَا بِكُمْ" (Wa la bikum): "وَلَا" (wa la), "ve ne de" veya "ve ne de sizinle" anlamına gelir. "بِكُمْ" (bikum), "sizinle" demektir. Bu ifade, "Ve ne de sizinle" şeklinde çevrilebilir.
"إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَى إِلَيَّ" (In attabi'u illa ma yuha ilayya): "إِنْ" (in), bir şart bağlacıdır ve "eğer" anlamına gelir. "أَتَّبِعُ" (attabi'u), "takip ederim" demektir. "إِلَّا" (illa), "ancak" veya "sadece" anlamına gelir. "مَا" (ma), "ne" anlamına gelir. "يُوحَى" (yuha), "vahiy olunur" demektir. "إِلَيَّ" (ilayya), "bana" anlamına gelir. Bu ifade, "Eğer takip ediyorsam, ancak bana vahiy olunanı takip ederim" şeklinde çevrilebilir.
"وَمَا أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ" (Wa ma ana illa nadhirun mubin): "وَمَا" (wa ma), "ve ben değilim" anlamına gelir. "أَنَا" (ana), "ben" demektir. "إِلَّا" (illa), "ancak" veya "sadece" anlamına gelir. "نَذِيرٌ" (nadhirun), "bir uyarıcı" demektir. "مُّبِينٌ" (mubin), "açık seçik" veya "apaçık" anlamına gelir. Bu ifade, "Ve ben, sadece apaçık bir uyarıcıyım" şeklinde çevrilebilir.
Bu ayet, Allah'ın peygamberine, sadece Allah'tan gelen vahiy doğrultusunda hareket ettiğini ve misyonunun sadece açık bir uyarıcı olmak olduğunu ifade etmesini içerir
ANKAF 10. Kul e reeytum in kane min indillahi ve kefertum bihi ve şehide şahidun min beni israile ala mislihi fe amene vestekbertum innallahe la yehdil kavmez zalimin. = QWL RAY KWN AND KFR ŞHD ŞHD BNY MSL EML KBR HDY QWL ZLM = De ki (QWL) Allah katından (AND) gelmiş olana (KWN) bak (RAY) ve siz üstünü örttüp görmezlikten geliyorsunuz, kafirlik ediyorsunuz (KFR) ve soylarınızın (BNY) şahit edildiği (ŞHD) örneğe, misale (MSL) şahitsiniz (ŞHD) ve eminsiniz (EMN) ama kibirleniyorsunuz (KBR) zalim (ZLM) toplumlar, kavimler (KVM) doğru yolda değildir (la-HDY).
Yapay Zeka ile İşte ayetin dilbilgisi analizi:
Ayet: قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن كَانَ مِنْ عِندِ اللَّهِ وَكَفَرْتُم بِهِ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِّن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَى مِثْلِهِ فَآمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
قُلْ (Kul): Bu kelime, "de" veya "söyle" anlamına gelen bir emir kipidir. Fiilin kökü "ق-و-ل" (k-v-l) olup, burada hitap edilen kişi Muhammed Peygamber'dir.
أَرَأَيْتُمْ (Ara'aytum): "Gördünüz mü?" veya "Fark ettiniz mi?" anlamına gelir. Bu kelime, "görmek" fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipi, müteaddi (geçişli) biçimidir ve hitap edilenler birden fazla kişidir (çokluk).
إِن كَانَ مِنْ عِندِ اللَّهِ (In kana min 'indi Allahi): "Eğer Allah tarafından ise" anlamına gelir. "إِن" (eğer) şart bağlacıdır, "كَانَ" (oldu) fiili mazi kipinde ve "مِنْ عِندِ" (tarafından) ifadesi kaynak belirtir.
وَكَفَرْتُم بِهِ (wa kafartum bihi): "Ve onu inkar ettiniz" anlamına gelir. "كَفَرْ" (inkar etmek) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimidir ve "بِهِ" (onunla) zamiri nesne olarak kullanılmıştır.
وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِّن بَنِي إِسْرَائِيلَ (wa shahida shahidun min bani Isra'il): "Ve İsrailoğulları'ndan bir şahit şahitlik etti" anlamına gelir. Burada "شَهِدَ" (şahit oldu) fiili mazi kipinde ve "شَاهِدٌ" (bir şahit) isim olarak kullanılmıştır.
عَلَى مِثْلِهِ (‘ala mithlihi): "Onun gibi" veya "onun benzeri üzerine" anlamına gelir. "مِثْلِ" (benzer, gibi) isim ve "هِ" (onun) zamiri kullanılmıştır.
فَآمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ (fa amana wa istakbartum): "O inandı ve siz kibirlendiniz" anlamına gelir. "آمَنَ" (inandı) fiili mazi kipinde ve "اسْتَكْبَرْ" (kibirlenmek) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimidir.
إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ (inna Allaha la yahdi al-qawma al-zalimin): "Şüphesiz Allah, zalim olan topluluğu doğru yola iletmez" anlamına gelir. "إِنَّ" (şüphesiz) vurgu ifadesidir, "يَهْدِي" (iletir, yön verir) fiili mudare (şimdiki zaman) kipinde ve "الظَّالِمِينَ" (zalimler) isim çoğul halindedir.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır.
AHKAF 11. Ve kalellezine keferu lillezine amenulev kane hayren ma sebekuna ileyh, ve iz lem yehtedu bihi fe seyekulune haza ifkun kadim. = QWL KFR EMN KWN HYR ma-SBK lem-HDY QWL AFK KDM = Gerçeğin üstünü örttüp görmezlikten gelenler, kibirlenip kafirlik edenler (KFR) ayetlerden emin olanlara (EMN) der ki (QWL) bu iyi olan ve mükemmel olan, hayır olan (HYR) olmuş olsaydı (KWN) bizden öne geçemezlerdi (SBK, isfani szlk syf 446) bu doğru yol değildir (lem-HDY), ve derler ki: (QWL) eski insanların, kadim olanların (KDM) uydurmasıdır, afakidir (AFK).
Yapay Zeka ile İşte ayetin dilbilgisi analizi:
Ayet: وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْرًا مَّا سَبَقُونَا إِلَيْهِ وَإِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِهِ فَسَيَقُولُونَ هَذَا إِفْكٌ قَدِيمٌ
وَقَالَ (wa qala): "Ve dedi" anlamına gelir. Bu kelime, "demek" fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipidir.
الَّذِينَ كَفَرُوا (alladhina kafaru): "İnkâr edenler" anlamına gelir. "الَّذِينَ" (olanlar) isim cümlesi ve "كَفَرُوا" (inkâr ettiler) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimidir.
لِلَّذِينَ آمَنُوا (lilladhina amanu): "İnananlara" anlamına gelir. Burada da "الَّذِينَ" (olanlar) isim cümlesi kullanılmış ve "آمَنُوا" (inandılar) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
لَوْ كَانَ خَيْرًا (law kana khayran): "Eğer iyi bir şey olsaydı" anlamına gelir. "لَوْ" (eğer) şart bağlacı, "كَانَ" (oldu) fiili mazi kipinde ve "خَيْرًا" (iyi bir şey) isim mansub halindedir.
مَّا سَبَقُونَا إِلَيْهِ (ma sabaquna ilayhi): "Bize öncelik vermezlerdi" anlamına gelir. "مَّا" (değil) olumsuzluk partikeli, "سَبَقُونَا" (bize öncelik verdiler) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimi ve "إِلَيْهِ" (ona doğru) zarf ifadesidir.
وَإِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِهِ (wa idh lam yahtadu bihi): "Ve onunla doğru yolu bulamadıklarında" anlamına gelir. "وَإِذْ" (ve ne zaman) zaman zarfı, "لَمْ" (değil) olumsuzluk partikeli, "يَهْتَدُوا" (doğru yolu buldular) fiilinin mudare (şimdiki zaman) kipi, olumsuz çekimi ve "بِهِ" (onunla) zamiri kullanılmıştır.
فَسَيَقُولُونَ هَذَا إِفْكٌ قَدِيمٌ (fa sayaquluna hadha ifkun qadimun): "O zaman bu eski bir yalan dediler" anlamına gelir. "فَ" (o zaman) bağlaç, "سَيَقُولُونَ" (diyecekler) fiilinin müstakbel (gelecek zaman) kipi, çoğul özne için çekimi, "هَذَا" (bu) işaret zamiri, "إِفْكٌ" (yalan) isim ve "قَدِيمٌ" (eski) sıfatı kullanılmıştır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır.
AHKAF 12. Ve min kablihi kitabu musa imamen ve rahmeh ve haza kitabun musaddikun lisanen arabiyyen li yunzirellezine zalemu ve buşra lil muhsinin. = KBL KTB EMM RHM KTB SDK LSN ARB NZR ZLM BŞR HSN = Bu kitabın (KTB) DNA kaynağı, prototipinizin bilgisi (EMM) ve ruhun koruma kalkanı, rahmet, ruhun korunduğu rahim (RHM) olduğunu kabul et (KBL) ve sadik kal (SDK) senin dilinde, arabiyen (ARB) lisanda (ARB) zalimleri (ZLM) uyar, gerçeği göster (NZR) iyilik yaratan bedenli ruhlara (HSN) müjdeyi ver (BŞR).
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: وَمِن قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَى إِمَامًا وَرَحْمَةً وَهَذَا كِتَابٌ مُّصَدِّقٌ لِّسَانًا عَرَبِيًّا لِّيُنذِرَ الَّذِينَ ظَلَمُوا وَبُشْرَى لِلْمُحْسِنِينَ
وَمِن قَبْلِهِ (wa min qablihi): "Ve ondan önce" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "مِن" (den, -den) edatı ve "قَبْلِ" (önce) isim, "هِ" (onun) zamiri ile birleşmiştir.
كِتَابُ مُوسَى (kitabu Musa): "Musa'nın kitabı" anlamına gelir. "كِتَابُ" (kitap) isim ve "مُوسَى" (Musa) özel isimdir.
إِمَامًا وَرَحْمَةً (imaman wa rahmatan): "Bir önder ve bir rahmet olarak" anlamına gelir. "إِمَامًا" (önder) ve "رَحْمَةً" (rahmet) isimler mansub haldedir ve "وَ" (ve) ile bağlanmıştır.
وَهَذَا كِتَابٌ مُّصَدِّقٌ (wa hadha kitabun musaddiqun): "Ve bu, doğrulayan bir kitaptır" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "هَذَا" (bu) işaret zamiri, "كِتَابٌ" (kitap) isim ve "مُّصَدِّقٌ" (doğrulayan) sıfatı kullanılmıştır.
لِّسَانًا عَرَبِيًّا (lisanan arabiyian): "Arapça bir dille" anlamına gelir. "لِّسَانًا" (dil) isim mansub halde ve "عَرَبِيًّا" (Arapça) sıfatı ile birleşmiştir.
لِّيُنذِرَ الَّذِينَ ظَلَمُوا (liyunthira alladhina zalamu): "Zulmedenleri uyarmak için" anlamına gelir. "لِّ" (için) edatı, "يُنذِرَ" (uyarmak) fiilinin mansub hali (maksat cümlesi) ve "الَّذِينَ" (olanlar) isim cümlesi, "ظَلَمُوا" (zulmettiler) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
وَبُشْرَى لِلْمُحْسِنِينَ (wa bushra lil-muhsinin): "Ve iyilik yapanlara müjde olarak" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "بُشْرَى" (müjde) isim, "لِ" (için) edatı ve "الْمُحْسِنِينَ" (iyilik yapanlar) isim cümlesi, çoğul halde kullanılmıştır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır.
AHKAF 13. İnnellezine kalu rabbunallahu summestekamu fe la havfun aleyhim ve la hum yahzenun. = QWL RBB KVM la-HVF HZN = Ruhunun efendisi, Rabbin (RBB) der ki (QWL): Dengede, istenilen kıvamda olan ruhlar için (KVM) hüzün (HZN) ve korku yoktur (la-HVF).
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
إِنَّ (inna): "Şüphesiz" veya "gerçekten" anlamına gelir ve bir vurgu ifadesidir.
الَّذِينَ (alladhina): "Olanlar" veya "ki onlar" anlamına gelir ve isim cümlesi olarak kullanılır.
قَالُوا (qalu): "Dediler" anlamına gelir. Bu kelime, "demek" fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipi, çoğul özne için çekimidir.
رَبُّنَا اللَّهُ (rabbuna Allah): "Rabbimiz Allah'tır" anlamına gelir. "رَبُّنَا" (Rabbimiz) isim ve "اللَّهُ" (Allah) özel isimdir.
ثُمَّ (thumma): "Sonra" veya "ardından" anlamına gelir ve bir bağlaçtır.
اسْتَقَامُوا (istaqamu): "Doğru yolda oldular" veya "istikamet üzere oldular" anlamına gelir. Bu kelime, "istikamet üzere olmak" fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimidir.
فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ (fala khawfun 'alayhim): "Üzerlerine korku yoktur" anlamına gelir. "فَ" (o zaman) bağlaç, "لَا" (yok) olumsuzluk partikeli, "خَوْفٌ" (korku) isim ve "عَلَيْهِمْ" (üzerlerine) zarf ifadesidir.
وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ (wala hum yahzanun): "Ve onlar üzülmeyecekler" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "لَا" (değil) olumsuzluk partikeli, "هُمْ" (onlar) zamiri ve "يَحْزَنُونَ" (üzülürler) fiilinin mudare (şimdiki zaman) kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır.
AHKAF 14. Ulaike ashabul cenneti halidine fiha, cezaen bima kanu ya'melun. = SHB CNN HLD CZY KWN AML = O ruhlar yapmış oldukları (KWN) iyiliğe hizmet davranışlarına (AML) karşılık (CZY) gizlenmiş, aklınızın alamayacağı (CNN) sonsuz, daimi ikametin (HLD) sahibidir (SHB).
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
أُوْلَئِكَ (Ulaika): "İşte onlar" anlamına gelir ve işaret zamiri olarak kullanılır.
أَصْحَابُ الْجَنَّةِ (As-habu al-Jannati): "Cennetin sahipleri" anlamına gelir. "أَصْحَابُ" (sahipler) isim ve "الْجَنَّةِ" (cennet) isim cümlesi ile birleşmiştir.
خَالِدِينَ (Khalideena): "Ebediyen" veya "sonsuza dek" anlamına gelir ve sıfat olarak kullanılır. Bu kelime, cennette kalacak olanları tanımlar.
فِيهَا (Fiha): "Onun içinde" anlamına gelir. "فِي" (içinde) edatı ve "هَا" (o, onun) zamiri birleşerek kullanılmıştır.
جَزَاء (Jazaan): "Karşılık" veya "mükafat" anlamına gelir ve isim olarak kullanılır.
بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ (Bima kanu ya'maluna): "Yaptıklarına göre" anlamına gelir. "بِ" (ile, -e göre) edatı, "مَا" (ne, ne kadar) isim cümlesi, "كَانُوا" (oldular) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimi ve "يَعْمَلُونَ" (yapıyorlar) fiilinin mudare (şimdiki zaman) kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır. Ayet, cennetin sahiplerinin kimler olduğunu ve onların ebedi olarak cennette kalacaklarını, bunun da yaptıkları işlere göre bir karşılık olduğunu ifade eder.
AHKAF 15. Ve vassaynel insane bi valideyhi ihsana, hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurha, ve hamluhu ve fisaluhu selasune şehra, hatta iza belega eşuddehu ve belega erbaine seneten kale rabbi evzı'ni en eşkure ni'metekelleti en'amte aleyye ve ala valideyye ve en a'mele salihan terdahu ve aslıh li fi zurriyyeti, inni tubtu ileyke ve inni minel muslimin. = VSY ENS VLD HSN HML EMM KRH VDA KRH MHL FSL SLS ŞHR BLG ŞDD BLG RBA SNV QWL RBB ZYA ŞKR NAM NAM VLD AML SLH RDV SLH ZRR TVB SLM = Ve insanlara (ENS) vasiyetimizdir (VSY); validenize, annenize (VLD) iyi davranın (HSN), DNA nın kaynağı, prototipin (EMM) seni hoşlanmasada, zor olsada, kerhen (KRH) taşıyıp hammallık yapar (HML) ve hoşlanmasada, zor olsada, kerhen (KRH) kazanç sağlamadan seni yetiştirir, ortaya çıkarıR (VDA) ve hayatının üçte birinde (SLS) senin ayın olur (ŞHR - İsfani szlk syf 533) sana neyin doğru/ak neyin olmadığını/kara gösterir (FSL), seni olgunlaştırır (BLG) ve bedenli ruh kırk (RBA) senede (SNV) olgunlaşır, bluğ çağını tamamlar (BLG), Der ki: (QWL) "Ruhumun efendisi, Rabbim (RBB) beni uyandır, ilham ver (ZYA), bize verdiğin güce, nimete (NAM) ve doğumumda (VLD) bana verdiğin güce (esmaya) nimete (NAM) şükrederim (ŞKR), zorun içinde (ZRR) senin onaylayacağın (RDV) karşılıksız iyilik ve güzel niyetli (SLH) işler yaptır (AML), iyiliğe hizmet eden yap (SLH), ruhumun frekansını, farkındalığımı yükselt, yanlış yapmaktan koru (TVB) ve ruhumu barışa hizmet edenlerden, herkese selam edenlerden, müslümanlardan yap (SLM). "
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْرًا حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
وَوَصَّيْنَا (wa wassayna): "Ve biz vasiyet ettik" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç ve "وَصَّيْنَا" (vasiyet ettik) fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipi, birinci çoğul şahıs için çekimidir.
الْإِنسَانَ (al-insana): "İnsana" anlamına gelir ve isim mansub haldedir.
بِوَالِدَيْهِ (biwalidayhi): "Anne-babasına" anlamına gelir. "بِ" (ile) edatı ve "وَالِدَيْهِ" (anne-babası) isim cümlesi birleşmiştir.
إِحْسَانًا (ihsanan): "İyilikle" anlamına gelir ve isim mansub haldedir.
حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا (hamalathu ummuhu kurhan wa wada'athu kurhan): "Annesi onu istemeyerek taşıdı ve istemeyerek doğurdu" anlamına gelir. "حَمَلَتْ" (taşıdı) ve "وَضَعَتْ" (doğurdu) fiilleri mazi kipinde, "هُ" (onu) zamiri ile birleşmiş ve "كُرْهًا" (istemeyerek) sıfatı her iki fiil için de kullanılmıştır.
وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْرًا (wa hamluhu wa fisalu thalathuna shahran): "Ve onun hamileliği ve sütten kesilmesi otuz aydır" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "حَمْلُهُ" (onun hamileliği) ve "فِصَالُهُ" (onun sütten kesilmesi) isim cümleleri, "ثَلَاثُونَ" (otuz) sayı ve "شَهْرًا" (ay) isim mansub haldedir.
حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً (hatta idha balagha ashuddahu wa balagha arba'ina sanatan): "Ta ki o, en güçlü çağına ulaştığında ve kırk yaşına geldiğinde" anlamına gelir. "حَتَّى" (ta ki) bağlaç, "إِذَا" (ne zaman) zarf, "بَلَغَ" (ulaştı) fiili mazi kipi ve "أَشُدَّهُ" (en güçlü çağı), "أَرْبَعِينَ" (kırk) sayı ve "سَنَةً" (yıl) isim mansub haldedir.
قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ (qala rabbi awzi'ni an ashkura ni'mataka allati an'amta 'alayya wa 'ala walidayya wa an a'mala salihan tardahu wa aslih li fi dhurriyyati inni tubtu ilayka wa inni minal muslimeen): "Dedi ki, 'Rabbim, bana şükretmeyi nasip et, senin bana ve anne-babama lutfettiğin nimetlere. Ve benim, senin hoşnut olacağın salih ameller yapmamı sağla. Ve neslimi düzelt. Şüphesiz ben sana tövbe ettim ve şüphesiz ben Müslümanlardanım.'" Bu uzun cümle, bir dizi talep ve niyazı içerir. "قَالَ" (dedi) fiili mazi kipinde, "رَبِّ" (Rabbim) isim, "أَوْزِعْنِي" (bana nasip et) fiili emir kipi, "أَنْ" (ki) bağlaç, "أَشْكُرَ" (şükredeyim) fiili mansub hali, "نِعْمَتَكَ" (senin nimetin) isim cümlesi, "الَّتِي" (ki o) bağlayıcı isim cümlesi, "أَنْعَمْتَ" (lutfettin) fiili mazi kipi, "عَلَيَّ" (bana) zarf, "وَعَلَى وَالِدَيَّ" (ve anne-babama) ifadesi, "وَأَنْ" (ve ki) bağlaç, "أَعْمَلَ" (yapayım) fiili mansub hali, "صَالِحًا" (salih) sıfat, "تَرْضَاهُ" (hoşnut olacağın) fiili mazi kipi, "وَأَصْلِحْ" (düzelt) fiili emir kipi, "لِي" (benim için) zarf, "فِي ذُرِّيَّتِي" (neslimde) ifadesi, "إِنِّي" (şüphesiz ben) vurgu ifadesi, "تُبْتُ" (tövbe ettim) fiili mazi kipi, "إِلَيْكَ" (sana) zarf, "وَإِنِّي" (ve şüphesiz ben) vurgu ifadesi, "مِنَ الْمُسْلِمِينَ" (Müslümanlardanım) ifadesi yer alır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır. Ayet, insanın anne-babasına iyilik yapması, onlara şükran duyması ve salih ameller yapması gerektiğini vurgular. Ayrıca, bireyin yaşamının farklı evrelerindeki değişim ve olgunlaşma sürecine de işaret eder.
AHKAF 16. Ulaikellezine netekabbelu anhum ahsene ma amilu ve netecavezu an seyyiatihim fi ashabil cenneh, va'des sıdkıllezi kanu yuadun. = KBL HSN AML ma-CVZ SVE SHB CNN VAD SDK KWN VAD = Böyle ruhların karşılıksız iyiliklerini (HSN) ve kabul ederiz (KBL) dengesiz davranışlarıyla (SVE) yaptıklarını (AML) cezalandırmayız (ma-CVZ) ve gizlenmiş, aklınızın alamayacağının, cennetin (CNN) sahibi olacakları (SHB) sadık kalacağımız (SDK) vaadimizdir (VAD), bu ruhlara vermiş olduğumuz (KWN) sözdür, vaaddir (VAD).
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: أُوْلَئِكَ الَّذِينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ أَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَنَتَجاوَزُ عَن سَيِّئَاتِهِمْ فِي أَصْحَابِ الْجَنَّةِ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ
أُوْلَئِكَ (Ulaika): "İşte onlar" anlamına gelir ve işaret zamiri olarak kullanılır.
الَّذِينَ (alladhina): "Olanlar" veya "ki onlar" anlamına gelir ve isim cümlesi olarak kullanılır.
نَتَقَبَّلُ (nataqabbalu): "Kabul ederiz" anlamına gelir. Bu kelime, "kabul etmek" fiilinin mudare (şimdiki zaman) kipi, birinci çoğul şahıs için çekimidir.
عَنْهُمْ (‘anhum): "Onlardan" anlamına gelir. "عَنْ" (den, -den) edatı ve "هُمْ" (onlar) zamiri birleşerek kullanılmıştır.
أَحْسَنَ مَا عَمِلُوا (ahsana ma ‘amilu): "Yaptıklarının en iyisini" anlamına gelir. "أَحْسَنَ" (en iyi) sıfat, "مَا" (ne, ne kadar) isim cümlesi ve "عَمِلُوا" (yaptılar) fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
وَنَتَجاوَزُ (wana tajawazu): "Ve geçeriz" veya "ve affederiz" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç ve "نَتَجاوَزُ" (geçeriz, affederiz) fiilinin mudare kipi, birinci çoğul şahıs için çekimi yer alır.
عَن سَيِّئَاتِهِمْ (‘an sayyi’atihim): "Kötülüklerinden" anlamına gelir. "عَن" (den, -den) edatı ve "سَيِّئَاتِهِمْ" (kötülükleri) isim cümlesi birleşmiştir.
فِي أَصْحَابِ الْجَنَّةِ (fi as-habi al-jannati): "Cennetin sahipleri arasında" anlamına gelir. "فِي" (içinde) edatı, "أَصْحَابِ" (sahipleri) isim ve "الْجَنَّةِ" (cennet) isim cümlesi birleşmiştir.
وَعْدَ الصِّدْقِ (wa‘da as-sidqi): "Gerçek vaat" anlamına gelir. "وَعْدَ" (vaat) isim ve "الصِّدْقِ" (gerçek, doğruluk) sıfatı kullanılmıştır.
الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ (alladhi kanu yu‘aduna): "Onlara vaat edilen" anlamına gelir. "الَّذِي" (ki o) bağlayıcı isim cümlesi, "كَانُوا" (oldular) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimi ve "يُوعَدُونَ" (vaat edilirler) fiilinin mudare kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır. Ayet, Allah'ın, insanların yaptıklarının en iyisini kabul edeceğini ve kötülüklerini affedeceğini ifade eder. Bu, cennetin sahiplerine verilen gerçek bir vaattir.
AHKAF 17. Vellezi kale li valideyhi uffın lekuma e teidanini en uhrece ve kad haletil kurunu min kabli ve huma yestegisanillahe veyleke amin, inne va'dallahi hakk, fe yekulu ma haza illa esatirul evvelin. = QWL VLD AFF VAD HRC HLV KRN KBL GVS EMN VAD HAKK QWL la-STR EVL = Validesine, annesine (VLD) öf diyen (AFF), ruhları ayırır, dışlarız (HLV) kabul edilen (KBL) nesilleri (KRN) hariç (HRC), emin olanlara (EMN) ilahi yardım yağdırırız (GVS, İsfani szlk syf 720), vaadimizdir (VAD) ruhun hakkıdır (HAKK) deriz (QWL) bu eski nesillerin, evvelkilerin (EVL) satırları değildir (la-STR)
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: وَالَّذِي قَالَ لِوَالِدَيْهِ أُفٍّ لَّكُمَا أَتَعِدَانِنِي أَنْ أُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتْ الْقُرُونُ مِن قَبْلِي وَهُمَا يَسْتَغِيثَانِ اللَّهَ وَيْلَكَ آمِنْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَيَقُولُ مَا هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
وَالَّذِي (wa alladhi): "Ve o ki" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç ve "الَّذِي" (o ki) bağlayıcı isim cümlesi olarak kullanılır.
قَالَ (qala): "Dedi" anlamına gelir. Bu kelime, "demek" fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipidir.
لِوَالِدَيْهِ (liwalidayhi): "Anne-babasına" anlamına gelir. "لِ" (için, -e) edatı ve "وَالِدَيْهِ" (anne-babası) isim cümlesi birleşmiştir.
أُفٍّ لَّكُمَا (uffin lakuma): "Size tüy kadar değer vermem" veya "sizin için üf" anlamına gelir. "أُفٍّ" (uff) bir tür hayal kırıklığı veya rahatsızlık ifadesi, "لَّكُمَا" (size) zamiri kullanılmıştır.
أَتَعِدَانِنِي أَنْ أُخْرَجَ (ata‘idani an ukhraja): "Bana çıkacağımı mı vaat ediyorsunuz?" anlamına gelir. "أَتَعِدَانِنِي" (bana vaat ediyor musunuz) fiili, "أَنْ" (ki) bağlaç ve "أُخْرَجَ" (çıkayım) fiilinin mansub hali yer alır.
وَقَدْ خَلَتْ الْقُرُونُ مِن قَبْلِي (wa qad khalat al-qurunu min qabli): "Ve önceki nesiller benim öncemden geçti" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "قَدْ" (zaten) vurgu partikeli, "خَلَتْ" (geçti) fiili mazi kipi, "الْقُرُونُ" (nesiller) isim cümlesi, "مِن قَبْلِي" (benim öncemden) ifadesi yer alır.
وَهُمَا يَسْتَغِيثَانِ اللَّهَ (wa huma yastaghithani Allah): "Ve onlar Allah'tan yardım diliyorlar" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "هُمَا" (onlar, iki kişi için) zamiri ve "يَسْتَغِيثَانِ" (yardım diliyorlar) fiilinin mudare kipi, iki kişi için çekimi, "اللَّهَ" (Allah) özel ismi kullanılmıştır.
وَيْلَكَ آمِنْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ (waylaka amin inna wa‘da Allah haqqun): "Vay haline, inan, şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir" anlamına gelir. "وَيْلَكَ" (vay haline) ifadesi, "آمِنْ" (inan) fiili emir kipi, "إِنَّ" (şüphesiz) vurgu ifadesi, "وَعْدَ" (vaat) isim, "اللَّهِ" (Allah) özel ismi, "حَقٌّ" (gerçek) sıfatı kullanılmıştır.
فَيَقُولُ مَا هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ (fayaqulu ma hadha illa asatiru al-awwalin): "O zaman bu, sadece öncekilerin masallarıdır der" anlamına gelir. "فَ" (o zaman) bağlaç, "يَقُولُ" (der) fiilinin mudare kipi, "مَا" (ne, değil) olumsuzluk partikeli, "هَذَا" (bu) işaret zamiri, "إِلَّا" (sadece, dışında) istisna edatı, "أَسَاطِيرُ" (masallar) isim cümlesi, "الْأَوَّلِينَ" (öncekiler) isim cümlesi yer alır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir.
AHKAF 18. Ulaikellezine hakka aleyhimul kavlu fi umemin kad halet min kablihim minel cinni vel ins, innehum kanu hasirin. = HKK QWL EMM HLV KBL CNN ENS KWN HSR = Bu söz (QWL) ruhun hakkıdır (HKK) o ruhlar cin soyu (CNN) ve insan soyundan (ENS) dışladığımız, ayırdığımız (HLV) hasar (HSR) oluştuğunu (KWN) kabul ettiğimiz (KBL) DNA, prototipledir. (EMM)
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: أُوْلَئِكَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ
أُوْلَئِكَ (Ulaika): "İşte onlar" anlamına gelir ve işaret zamiri olarak kullanılır.
الَّذِينَ (alladhina): "Olanlar" veya "ki onlar" anlamına gelir ve isim cümlesi olarak kullanılır.
حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ (haqqa ‘alayhimu al-qawlu): "Üzerlerine söz hak oldu" anlamına gelir. "حَقَّ" (hak oldu) fiili mazi kipi, "عَلَيْهِمُ" (üzerlerine) zarf ifadesi ve "الْقَوْلُ" (söz) isim cümlesi yer alır.
فِي أُمَمٍ (fi umamin): "Uluslar içinde" anlamına gelir. "فِي" (içinde) edatı ve "أُمَمٍ" (uluslar) isim cümlesi mansub haldedir.
قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِم (qad khalat min qablihim): "Onların öncesinde geçmiş olan" anlamına gelir. "قَدْ" (zaten) vurgu partikeli, "خَلَتْ" (geçti) fiili mazi kipi ve "مِن قَبْلِهِم" (onların öncesinde) ifadesi yer alır.
مِّنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ (mina al-jinni wal-insi): "Cinlerden ve insanlardan" anlamına gelir. "مِّنَ" (den, -den) edatı, "الْجِنِّ" (cinler) ve "وَالْإِنسِ" (ve insanlar) isim cümleleri birleşmiştir.
إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ (innahum kanu khasireen): "Şüphesiz onlar zararda olanlardır" anlamına gelir. "إِنَّهُمْ" (şüphesiz onlar) vurgu ifadesi, "كَانُوا" (oldular) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimi ve "خَاسِرِينَ" (zararda olanlar) sıfatı çoğul haldedir.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır. Ayet, bazı insanların ve cinlerin geçmişte yaptıkları eylemler nedeniyle zarar gördüklerini ve bu durumun onların üzerine hak olduğunu ifade eder.
AHKAF 19. Ve li kullin derecatun mimma amilu, ve li yuveffiyehum a'malehum ve hum la yuzlemun. = KLL DRC AML VFY AML la-ZLM = Ruhların hepsi, küllisi (KLL) yaptıkları iyi-kötü işlerle (AML) derecelendirilirler (DRC) yaptıkları iyi-kötü işler için (AML) verdiğimiz söz ölümlerinden sonra yerine getirilir (VFY) Allah, O asla ruhlara zulüm etmez (la-ZLM).
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِّمَّا عَمِلُوا وَلِيُوَفِّيَهُمْ أَعْمَالَهُمْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
وَلِكُلٍّ (wa likullin): "Ve her birine" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç ve "لِكُلٍّ" (her birine) edatı ve isim cümlesi birleşmiştir.
دَرَجَاتٌ (darajatun): "Dereceler" veya "mertebeler" anlamına gelir ve isim cümlesi olarak kullanılır.
مِّمَّا عَمِلُوا (mimma ‘amilu): "Yaptıklarından" anlamına gelir. "مِّمَّا" (den, -den) edatı ve isim cümlesi, "عَمِلُوا" (yaptılar) fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
وَلِيُوَفِّيَهُمْ (wa liyuwaffiyahum): "Ve onlara tam olarak vermek için" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "لِ" (için) edatı, "يُوَفِّيَهُمْ" (onlara tam olarak verir) fiilinin mudare (şimdiki zaman) kipi, mansub hali ve çoğul özne için çekimi yer alır.
أَعْمَالَهُمْ (a‘malahum): "Amellerini" veya "işlerini" anlamına gelir. "أَعْمَالَ" (ameller, işler) isim cümlesi ve "هُمْ" (onlar) zamiri birleşmiştir.
وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ (wa hum la yuzlamun): "Ve onlar haksızlığa uğramayacaklar" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "هُمْ" (onlar) zamiri, "لَا" (değil) olumsuzluk partikeli ve "يُظْلَمُونَ" (haksızlığa uğrarlar) fiilinin mudare kipi, olumsuz çekimi ve çoğul özne için çekimi yer alır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır. Ayet, herkesin yaptıklarına göre derecelere sahip olacağını ve Allah'ın onlara amellerinin tam karşılığını vereceğini, ve onların haksızlığa uğramayacaklarını ifade eder.
AHKAF 20. Ve yevme yu'radullezine keferu alen nar, ezhebtum tayyibatikum fi hayatikumud dunya vestemta'tum biha fel yevme tuczevne azabel huni bi ma kuntum testekbirune fil ardı bi gayril hakkı ve bi ma kuntum tefsukun. = YVM ARD KFR NVR ZHB TYB HYY DNV MTA YVM CZY AZB HVN KWN KBR ERD GYR HKK KWN FSK = Ve o günün (YVM) ardından (ARD) ayetlerimizin üstünü örtenler veya görmezlikten gelenler, kafirlik eden ruhların (KFR) enerjisi, gücü, ışığı (NVR) sona erer, o ruhtan alınır (ZHB), ve dünya (DNV) hayatlarının (HYY) güzellikleri (TYB) ve tüm madde formunda sahip oldukları metalar (MAT), o gün (YVM) karşılık ödeme, ceza (CZY) gücünün alınması, frekansının alçaltılması (HVN) azabıdır (AZB), yeryüzünde iken (ERD) kibirli (KBR) ve ruh haklarını (HKK) kendi menfaatlerine değiştirmiş, sadece kendilerini faydalandırmış (GYR) idiler (KWN) ve yoldan çıkmış, kötülükler yapmış, emirlerimizi çiğnemiş, ahlaksız, fasık (FSK) idiler (KWN).
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذِينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِ أَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ فِي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا وَاسْتَمْتَعْتُم بِهَا فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنتُمْ تَفْسُقُونَ
وَيَوْمَ (wa yawma): "Ve o gün" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç ve "يَوْمَ" (gün) isim cümlesi kullanılmıştır.
يُعْرَضُ الَّذِينَ كَفَرُوا (yu‘radu alladhina kafaru): "İnkâr edenlerin sunulduğu" anlamına gelir. "يُعْرَضُ" (sunulur) fiilinin mudare (şimdiki zaman) kipi ve "الَّذِينَ" (olanlar) isim cümlesi, "كَفَرُوا" (inkâr ettiler) fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
عَلَى النَّارِ (‘ala an-nari): "Ateş üzerine" anlamına gelir. "عَلَى" (üzerine) edatı ve "النَّارِ" (ateş) isim cümlesi kullanılmıştır.
أَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ (adhhabtum tayyibatikum): "Dünya hayatınızda iyi şeylerinizi tükettiniz" anlamına gelir. "أَذْهَبْتُمْ" (tükettiniz) fiili mazi kipi ve "طَيِّبَاتِكُمْ" (iyi şeyleriniz) isim cümlesi birleşmiştir.
فِي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا (fi hayatikumu ad-dunya): "Dünya hayatınızda" anlamına gelir. "فِي" (içinde) edatı, "حَيَاتِكُمُ" (hayatınız) isim cümlesi ve "الدُّنْيَا" (dünya) sıfatı kullanılmıştır.
وَاسْتَمْتَعْتُم بِهَا (wa istamta‘tum biha): "Ve ondan zevk aldınız" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "اسْتَمْتَعْتُم" (zevk aldınız) fiilinin mazi kipi ve "بِهَا" (onunla) zamiri birleşmiştir.
فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ (falyawma tujzawna): "O halde bugün cezalandırılacaksınız" anlamına gelir. "فَ" (o halde) bağlaç, "الْيَوْمَ" (bugün) isim cümlesi ve "تُجْزَوْنَ" (cezalandırılırsınız) fiilinin mudare kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
عَذَابَ الْهُونِ (‘adhaba al-hooni): "Aşağılayıcı azap" anlamına gelir. "عَذَابَ" (azap) isim cümlesi ve "الْهُونِ" (aşağılayıcı) sıfatı kullanılmıştır.
بِمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ (bima kuntum tastakbiroon): "Yeryüzünde haksız yere kibirlendiğiniz için" anlamına gelir. "بِمَا" (ile, -e göre) edatı ve isim cümlesi, "كُنتُمْ" (oldunuz) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimi ve "تَسْتَكْبِرُونَ" (kibirleniyorsunuz) fiilinin mudare kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ (fi al-ardi bighayri al-haqqi): "Yeryüzünde haksız yere" anlamına gelir. "فِي" (içinde) edatı, "الْأَرْضِ" (yeryüzü) isim cümlesi, "بِغَيْرِ" (haksız, -sız) edatı ve "الْحَقِّ" (hak) isim cümlesi birleşmiştir.
وَبِمَا كُنتُمْ تَفْسُقُونَ (wa bima kuntum tafsuqoon): "Ve yoldan çıktığınız için" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "بِمَا" (ile, -e göre) edatı ve isim cümlesi, "كُنتُمْ" (oldunuz) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimi ve "تَفْسُقُونَ" (yoldan çıkıyorsunuz) fiilinin mudare kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır. Ayet, inkar edenlerin dünya hayatında yaptıkları kötü işler ve kibirlenmeleri nedeniyle ahirette aşağılayıcı bir azaba maruz kalacaklarını ifade eder.
AHKAF 21. Vezkur eha ad, iz enzere kavmehu bil ahkafi ve kad haletin nuzuru min beyni yedeyhi ve min halfihi ella ta'budu illallah, inni ehafu aleykum azabe yevmin azim.= ZKR EHV AVD NZR KVM HKF HLV NZR BYN HLF la-ABD HVF AZB YVM AZM = Geçmişe geri dön (AVD) ruh kardeşini (EHV) hatırlamak için zikir et, an (ZKR), Ahkaf'taki (HKF) bedenli ruh topluluğunu, kavmi (KVM) gerçekle uyarmıştık, göremedikleri kötülükleri göstermiştik, nazarlamıştık (NZR) ve beyAn ettiğimiz (BYN) gerçek uyarılarımızla, gösterdiğimiz kötülük gerçeği, nazarla (NZR) ilgilenmediler, meşkul olmadılar (HLV) beyanlarımızı takip etmediler, halifelik yapmadılar (HLF) o gün (YVM) ruhlarına azap etmek için (AZB) azmettiler (AZM).
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: وَاذْكُرْ أَخَا عَادٍ إِذْ أَنذَرَ قَوْمَهُ بِالْأَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتْ النُّذُرُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
وَاذْكُرْ (wa-udhkur): "Ve hatırla" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç ve "اذْكُرْ" (hatırla) fiilinin emir kipi kullanılmıştır.
أَخَا عَادٍ (akha ‘Adin): "Ad'ın kardeşi" anlamına gelir. "أَخَا" (kardeş) isim ve "عَادٍ" (Ad) özel ismi birleşmiştir.
إِذْ أَنذَرَ (idh anzhara): "Ne zaman ki uyardı" anlamına gelir. "إِذْ" (ne zaman ki) zaman zarfı ve "أَنذَرَ" (uyardı) fiili mazi (geçmiş zaman) kipinde kullanılmıştır.
قَوْمَهُ (qawmahu): "Kavmini" anlamına gelir. "قَوْمَ" (kavim, halk) isim ve "هُ" (onun) zamiri birleşmiştir.
بِالْأَحْقَافِ (bi-al-Ahqafi): "Ahqaf'ta" anlamına gelir. "بِ" (ile) edatı ve "الْأَحْقَافِ" (Ahqaf) özel ismi birleşmiştir.
وَقَدْ خَلَتْ النُّذُرُ (wa qad khalat an-nudhuru): "Ve zaten uyarılar geçmişti" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "قَدْ" (zaten) vurgu partikeli, "خَلَتْ" (geçti) fiili mazi kipi ve "النُّذُرُ" (uyarılar) isim cümlesi kullanılmıştır.
مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ (min bayni yadayhi wa min khalfihi): "Önünden ve arkasından" anlamına gelir. "مِن" (den, -den) edatı, "بَيْنِ" (arasında) isim, "يَدَيْهِ" (elleri, önü) ve "خَلْفِهِ" (arkası) ifadeleri kullanılmıştır.
أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ (alla ta‘budu illa Allah): "Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için" anlamına gelir. "أَلَّا" (ki -me, -ma) olumsuzluk ifadesi, "تَعْبُدُوا" (ibadet edersiniz) fiilinin mudare (şimdiki zaman) kipi ve "إِلَّا" (dışında, hariç) istisna edatı, "اللَّهَ" (Allah) özel ismi kullanılmıştır.
إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ (inni akhafu ‘alaykum): "Şüphesiz ben sizin için korkarım" anlamına gelir. "إِنِّي" (şüphesiz ben) vurgu ifadesi, "أَخَافُ" (korkarım) fiili mudare kipi ve "عَلَيْكُمْ" (sizin için) zarf ifadesi kullanılmıştır.
عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ (‘adhaba yawmin ‘azheem): "Büyük bir günün azabı" anlamına gelir. "عَذَابَ" (azap) isim cümlesi, "يَوْمٍ" (gün) isim ve "عَظِيمٍ" (büyük) sıfatı kullanılmıştır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır. Ayet, Ad'ın kardeşinin kavmini Ahqaf'ta uyardığı ve onlara sadece Allah'a ibadet etmeleri gerektiğini hatırlattığı anlatılır. Ayrıca, bu uyarının önemine ve büyük bir günün azabından korkulması gerektiğine işaret eder.
AHKAF 22. Kalu eci'tena li te'fikena an alihetina, fe'tina bi ma teıduna in kunte mines sadikin. = QWL CYE AFK ALH ATY VAD KWN SDK = Dediler ki (QWL): " Getirdiğin beyanların (CYE) bizim Allahımızın (ALH) uydurma, afaki olduğunu söylüyor (QWL), beyanına sadık (SDK) olduysan (KNW) vaadlerini (VAD) hemen yerine getir, bize ulaştır (ATY). "
Yapay zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: قَالُوا أَجِئْتَنَا لِتَأْفِكَنَا عَنْ آلِهَتِنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
قَالُوا (qalu): "Dediler" anlamına gelir. Bu kelime, "demek" fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipi, çoğul özne için çekimidir.
أَجِئْتَنَا (aji'tana): "Bize geldin mi?" anlamına gelir. "أَجِئْتَ" (geldin) fiili mazi kipi ve "نَا" (bize) zamiri birleşmiştir.
لِتَأْفِكَنَا (lita'fikana): "Bizi tanrılarımızdan çevirmek için" anlamına gelir. "لِ" (için) edatı ve "تَأْفِكَنَا" (bizi çevirirsin) fiilinin mudare (şimdiki zaman) kipi, mansub hali ve çoğul özne için çekimi yer alır.
عَنْ آلِهَتِنَا (‘an alihatina): "Tanrılarımızdan" anlamına gelir. "عَنْ" (den, -den) edatı ve "آلِهَتِنَا" (tanrılarımız) isim cümlesi birleşmiştir.
فَأْتِنَا (fa'tina): "O halde bize getir" anlamına gelir. "فَ" (o halde) bağlaç ve "أْتِنَا" (bize getir) fiili emir kipi ve çoğul özne için çekimi yer alır.
بِمَا تَعِدُنَا (bima ta‘iduna): "Bize vaat ettiğin şeyi" anlamına gelir. "بِ" (ile) edatı, "مَا" (ne, ne kadar) isim cümlesi ve "تَعِدُنَا" (bize vaat edersin) fiilinin mudare kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ (in kunta mina as-sadiqin): "Eğer sen doğrulardan isen" anlamına gelir. "إِن" (eğer) şart bağlacı, "كُنتَ" (isen) fiili mazi kipi, ikinci tekil şahıs için çekimi, "مِنَ" (den, -den) edatı ve "الصَّادِقِينَ" (doğrular) isim cümlesi çoğul haldedir.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır. Ayet, bir peygamberin kavminin ona karşı olan tepkisini ve ondan vaat ettiği şeyi getirmesini istediklerini ifade eder, aynı zamanda peygamberin doğruluğunu sorgular.
AHKAF 23. Kale innemel ilmu indallahi ve ubelligukum ma ursiltu bihi ve lakinni erakum kavmen techelun. = QWL ALM AND BLG ma-RSL RAY KVM CHL = Dedi ki (QWL): "Bu ilim (ALM) ilahi kattadır, üst boyuttadır (AND) ve ruhların olgunlaşması için tebliğ edilir (BLG) ve mesajcı ruhtan, resulden başka birşey değilim (ma-RSL), gerçeği göremeyen, cahil (CHL) bedenli ruh topluluğuna, kaviminize (KVM) görünmeyen gerçeği gösteriyorum (RAY). "
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: قَالَ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِندَ اللَّهِ وَأُبَلِّغُكُم مَّا أُرْسِلْتُ بِهِ وَلَكِنِّي أَرَاكُمْ قَوْمًا تَجْهَلُونَ
قَالَ (qala): "Dedi" anlamına gelir. Bu kelime, "demek" fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipidir.
إِنَّمَا الْعِلْمُ عِندَ اللَّهِ (innama al-‘ilmu ‘inda Allahi): "Gerçekten ilim sadece Allah katındadır" anlamına gelir. "إِنَّمَا" (sadece, yalnızca) vurgu ifadesi, "الْعِلْمُ" (ilm, bilgi) isim cümlesi ve "عِندَ" (katında) edatı, "اللَّهِ" (Allah) özel ismi birleşmiştir.
وَأُبَلِّغُكُم مَّا أُرْسِلْتُ بِهِ (wa uballighukum ma ursiltu bihi): "Ve size gönderildiğim şeyi bildiririm" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "أُبَلِّغُكُم" (size bildiririm) fiilinin mudare (şimdiki zaman) kipi, "مَّا" (ne, ne kadar) isim cümlesi ve "أُرْسِلْتُ" (gönderildim) fiili mazi kipi, birinci tekil şahıs için çekimi ve "بِهِ" (onunla) zamiri birleşmiştir.
وَلَكِنِّي أَرَاكُمْ قَوْمًا تَجْهَلُونَ (wa lakinni arakum qawman tajhaloon): "Ve ancak ben sizi cahil bir kavim olarak görüyorum" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "لَكِنِّي" (ancak ben) vurgu ifadesi, "أَرَاكُمْ" (sizi görüyorum) fiilinin mudare kipi, "قَوْمًا" (kavim, halk) isim cümlesi mansub haldedir ve "تَجْهَلُونَ" (cahil oluyorsunuz) fiilinin mudare kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır. Ayet, bir peygamberin kavmine hitaben söylediği sözleri içerir; bilginin sadece Allah katında olduğunu, kendisinin sadece Allah tarafından gönderilen mesajı ilettigini ve kavminin cahil olduğunu ifade eder.
AHKAF 24. Fe lemma reevhu aridan mustakbile evdiyetihim kalu haza aridun mumtıruna, bel huve mesta'celtum bih, rihun fiha azabun elim. = ma-RAY ARD KBL VDY QWL ARD MTR ACL RVH AZB ELM = Gerçeği görmediler (ma-RAY), yaşadıkları vadilerinde (VDY) isteklerinin olmasını (ARD) kabul ettik (KBL), dediler (QWL) : "Acele edin (ACL) Meteor yağmuru (MTR) oluyor (ARD)", yüksek ruhun (RVH) acı, elem veren (ELM) azabıydı (AZB).
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: فَلَمَّا رَأَوْهُ عَارِضًا مُّسْتَقْبِلَ أَوْدِيَتِهِمْ قَالُوا هَذَا عَارِضٌ مُّمْطِرُنَا بَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُم بِهِ رِيحٌ فِيهَا عَذَابٌ أَلِيمٌ
فَلَمَّا (falamma): "O zaman" veya "bundan dolayı" anlamına gelir ve zamanı belirten bir bağlaçtır.
رَأَوْهُ (ra'awhu): "Onu gördüler" anlamına gelir. "رَأَوْ" (gördüler) fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipi ve "هُ" (onu) zamiri birleşmiştir.
عَارِضًا (‘aridan): "Bir bulut" anlamına gelir ve isim cümlesi mansub haldedir.
مُّسْتَقْبِلَ أَوْدِيَتِهِمْ (mustaqbila awdiyatihim): "Vadilerine doğru yaklaşan" anlamına gelir. "مُّسْتَقْبِلَ" (yaklaşan) sıfat ve "أَوْدِيَتِهِمْ" (vadileri) isim cümlesi birleşmiştir.
قَالُوا (qalu): "Dediler" anlamına gelir ve "demek" fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimidir.
هَذَا عَارِضٌ مُّمْطِرُنَا (hatha ‘aridun mumtiruna): "Bu, bize yağmur yağdıracak bir bulut" anlamına gelir. "هَذَا" (bu) işaret zamiri, "عَارِضٌ" (bulut) ve "مُّمْطِرُنَا" (bize yağmur yağdıran) sıfat ve isim cümlesi birleşmiştir.
بَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُم بِهِ (bal huwa ma ista‘jaltum bihi): "Hayır, o, sizin acele ettiğiniz şeydir" anlamına gelir. "بَلْ" (hayır) bağlaç, "هُوَ" (o) zamir, "مَا" (ne, ne kadar) isim cümlesi ve "اسْتَعْجَلْتُم" (acele ettiniz) fiilinin mazi kipi ve "بِهِ" (onunla) zamiri birleşmiştir.
رِيحٌ فِيهَا عَذَابٌ أَلِيمٌ (rihun fiha ‘adhabun aleemun): "İçinde acı verici bir azap olan rüzgar" anlamına gelir. "رِيحٌ" (rüzgar) isim cümlesi, "فِيهَا" (içinde) zarf ifadesi, "عَذَابٌ" (azap) ve "أَلِيمٌ" (acı verici) sıfat ve isim cümlesi birleşmiştir.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır. Ayet, bir topluluğun, vadilerine doğru yaklaşan bir bulutu gördüklerinde, bu bulutun yağmur getireceğini düşündüklerini ancak aslında bu bulutun, onların acele ettiği ve içinde acı verici bir azap olan rüzgar olduğunu ifade eder.
AHKAF 25. Tudemmiru kulle şey'in bi emri rabbiha fe asbehu la yura illa mesakinuhum kezalike neczil kavmel mucrimin. = DMR KLL ŞYE EMR RBB SBH la-RAY SKN CZY KVM CRM =Ruhunun efendisinin, Rabbinin (RBB) emri ile (EMR) tüm, kulli (KLL) irade (ŞYE) yok etti, dumur etti (DMR), ışık, sabah (SBH) görünmez oldu (la-RAY), illa cezalandırılan (CZY) suç işleyen, kötülük, cereme yapan (CRM) ruh topluluğu, kavim olmaktan (KVM) sakının (SKN).
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍ بِأَمْرِ رَبِّهَا فَأَصْبَحُوا لَا يُرَى إِلَّا مَسَاكِنُهُمْ كَذَلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِمِينَ
تُدَمِّرُ (tudammiru): "Yok eder" anlamına gelir. Bu kelime, "yok etmek" fiilinin mudare (şimdiki zaman) kipi, üçüncü tekil şahıs için çekimidir.
كُلَّ شَيْءٍ (kulla shay’in): "Her şeyi" anlamına gelir. "كُلَّ" (her) isim ve "شَيْءٍ" (şey) isim cümlesi mansub haldedir.
بِأَمْرِ رَبِّهَا (bi-amri rabbiha): "Rabbinin emriyle" anlamına gelir. "بِ" (ile) edatı, "أَمْرِ" (emir) isim ve "رَبِّهَا" (Rabbi) isim cümlesi birleşmiştir.
فَأَصْبَحُوا (fa-asbahu): "Ve sabah oldular" veya "ve sabahleyin oldular" anlamına gelir. "فَ" (ve) bağlaç ve "أَصْبَحُوا" (sabah oldular) fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
لَا يُرَى إِلَّا مَسَاكِنُهُمْ (la yura illa masakinuhum): "Sadece meskenleri görülür" anlamına gelir. "لَا" (değil) olumsuzluk partikeli, "يُرَى" (görülür) fiilinin mudare kipi, pasif çekimi, "إِلَّا" (sadece, dışında) istisna edatı ve "مَسَاكِنُهُمْ" (meskenleri) isim cümlesi birleşmiştir.
كَذَلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِمِينَ (kathalika najzi al-qawma al-mujrimeen): "İşte böyle cezalandırırız suçlu kavmi" anlamına gelir. "كَذَلِكَ" (işte böyle) zarf, "نَجْزِي" (cezalandırırız) fiilinin mudare kipi, birinci çoğul şahıs için çekimi, "الْقَوْمَ" (kavim, halk) isim cümlesi mansub haldedir ve "الْمُجْرِمِينَ" (suçlular) sıfat ve isim cümlesi çoğul haldedir.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır. Ayet, Allah'ın emriyle bir felaketin her şeyi yok ettiğini ve sonrasında sadece suçlu kavmin meskenlerinin görülebildiğini, bu durumun Allah'ın suçlu kavmi cezalandırma şekli olduğunu ifade eder.
AHKAF 26. Ve lekad mekkenna hum fi ma in mekkennakum fihi ve cealna lehum sem'an ve ebsaren ve ef'ideten fe ma agna anhum sem'uhum ve la ebsaruhum ve la ef'idetuhum min şey'in iz kanu yechadune bi ayatillahi ve haka bihim ma kanu bihi yestehziun. = MKN ma-MKN CAL SME BSR FAD ma-GNY la-SME la-BSR la-AFD la-ŞYE KWN CHD AYY HYK KWN HZA = Ruhlara imkanlar verdik (MKN) imkanlar (MKN) yarattık (CAL) işitme duyusu (SME) görme duyusu (BSR) kalple hissettikleri duygular (FAD) sınırsız güçlerini, ganiyi algılamadılar (ma-GNY) ne işitme duyularını (la-SME) ne görme duyularını (la-BSR) ne de kalplerinle hissettiklerini (FAD) niyetlerine yansıtmadılar, iradelerinde kullanmadılar(la-ŞYE) ayetlerimizle, delillerimizle (AYY) savaştılar, cihad ettiler (CHD), kötülük yapmak için kullandılar (HYK), güçlerini kullanmadılar , HZ, herzlerini frekanslarını düşürmüş(ma-HZA) oldular (KWN).
Yapay Zeka ile İşte ayetin detaylı dilbilgisi analizi:
Ayet: وَلَقَدْ مَكَّنَّاهُمْ فِيمَا إِن مَّكَّنَّاكُمْ فِيهِ وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعًا وَأَبْصَارًا وَأَفْئِدَةً فَمَا أَغْنَى عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَا أَبْصَارُهُمْ وَلَا أَفْئِدَتُهُم مِّن شَيْءٍ إِذْ كَانُوا يَجْحَدُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون
وَلَقَدْ مَكَّنَّاهُمْ (wa laqad makkannahum): "Ve gerçekten onları yerleştirdik" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "لَقَدْ" (gerçekten) vurgu partikeli ve "مَكَّنَّاهُمْ" (onları yerleştirdik) fiilinin mazi (geçmiş zaman) kipi, birinci çoğul şahıs için çekimidir.
فِيمَا إِن مَّكَّنَّاكُمْ فِيهِ (fima in makkannakum fihi): "Sizleri yerleştirdiğimiz şeyde" anlamına gelir. "فِيمَا" (şeyde) edatı ve isim cümlesi, "إِن" (eğer) şart bağlacı, "مَّكَّنَّاكُمْ" (sizleri yerleştirdik) fiili mazi kipi, birinci çoğul şahıs için çekimi ve "فِيهِ" (içinde) zarf ifadesi birleşmiştir.
وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعًا وَأَبْصَارًا وَأَفْئِدَةً (wa ja‘alna lahum sam‘an wa absaran wa af’idatan): "Ve onlara işitme, görme ve kalpler verdik" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "جَعَلْنَا" (verdik) fiilinin mazi kipi, birinci çoğul şahıs için çekimi, "لَهُمْ" (onlara) zarf ifadesi, "سَمْعًا" (işitme), "أَبْصَارًا" (görme) ve "أَفْئِدَةً" (kalpler) isim cümleleri mansub haldedir.
فَمَا أَغْنَى عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَا أَبْصَارُهُمْ وَلَا أَفْئِدَتُهُم (fama aghna ‘anhum sam‘uhum wa la absaruhum wa la af’idatuhum): "O halde onların işitmeleri, görmeleri ve kalpleri onlara hiçbir şey kazandırmadı" anlamına gelir. "فَ" (o halde) bağlaç, "مَا" (hiçbir şey) olumsuzluk partikeli, "أَغْنَى" (kazandırdı) fiili mazi kipi, "عَنْهُمْ" (onlardan) zarf ifadesi, "سَمْعُهُمْ" (işitmeleri), "أَبْصَارُهُمْ" (görmeleri) ve "أَفْئِدَتُهُم" (kalpleri) isim cümleleri birleşmiştir.
مِّن شَيْءٍ (min shay’in): "Bir şeyden" anlamına gelir. "مِّن" (den, -den) edatı ve "شَيْءٍ" (bir şey) isim cümlesi mansub haldedir.
إِذْ كَانُوا يَجْحَدُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ (idh kanu yajhaduna bi-ayati Allahi): "Allah'ın ayetlerini inkar ettikleri zaman" anlamına gelir. "إِذْ" (ne zaman ki) zaman zarfı, "كَانُوا" (oldular) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimi ve "يَجْحَدُونَ" (inkar ediyorlar) fiilinin mudare kipi, çoğul özne için çekimi, "بِآيَاتِ" (ayetleri) edatı ve isim cümlesi, "اللَّهِ" (Allah) özel ismi birleşmiştir.
وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون (wa haqa bihim ma kanu bihi yastahzi’oon): "Ve onlarla alay ettikleri şey onları kuşattı" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlaç, "حَاقَ" (kuşattı) fiili mazi kipi, "بِهِم" (onlarla) zarf ifadesi, "مَّا" (ne, ne kadar) isim cümlesi, "كَانُوا" (oldular) fiilinin mazi kipi, çoğul özne için çekimi, "بِهِ" (onunla) zarf ifadesi ve "يَسْتَهْزِؤُون" (alay ediyorlar) fiilinin mudare kipi, çoğul özne için çekimi yer alır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi yapısını ve Kur'an'ın derin anlam katmanlarını yansıtan özelliklere sahiptir. Her kelime ve ifade, bağlam içinde özel bir anlam ve önem taşır. Ayet, Allah'ın bir topluluğa işitme, görme ve kalp yetenekleri verdiğini, ancak bu yeteneklerin onlara Allah'ın ayetlerini inkar ettikleri ve alay konusu yaptıkları şeyler karşısında hiçbir fayda sağlamadığını ifade eder.
AHKAF 27. Ve lekad ehlekna ma havlekum minel kura ve sarrafnel ayati leallehum yerciun. = HLK ma-HVL KRY SRF AYY RJA = Ve biz onları yaratık, halk ettik (HLK) ve kalplerindeki birbirlerini ağırlama güdüsünü, birlikte yaşama güdüsünü (KRY) değiştirmedik (ma-HVL, İsfani szlk syf 297), onlar ayetlerimizi (AYY) saptırırlar (RJA), sistemimizden kovudular, rejim edildiler (RJA , not: EuzubillahimişeşşeytanirRAJim - buradaki kelime kökü, şeytani duyguda olan cenneten dönmeksizin kovulur kuralı)
Yapay Zeka ile Dilgisi analizi: Bu ayet, Kur'an'ın birçok ayetinde olduğu gibi, Arapça'nın karmaşık dilbilgisi yapısını ve edebi özelliklerini sergiler. Ayetin detaylı dilbilgisi analizini yaparken, Arapça'nın temel dilbilgisi unsurlarını ve bu unsurların ayette nasıl kullanıldığını ele alacağım:
Kelime Analizi:
وَلَقَدْ (wa-la-qad): Bu ifade, geçmişte gerçekleşen bir eylemin vurgulanmasında kullanılır. "wa" bağlaçtır ve genellikle "ve" anlamına gelir, "laqad" ise geçmişte gerçekleşen bir eylemin kesinliğini vurgular.
أَهْلَكْنَا (ahlaknā): Bu kelime "helaka" kökünden gelir ve "yok etmek, helak etmek" anlamına gelir. "-nā" eki, fiilin birinci çoğul şahıs (biz) için çekimlendiğini gösterir.
مَا (mā): Genellikle "ne, neyi" gibi soru zamirleri olarak kullanılır, ancak bu bağlamda "şeyleri, olanları" gibi bir nesne belirtir.
حَوْلَكُم (ḥawlakum): "ḥawla" kelimesi "etrafında, çevresinde" anlamına gelir ve "kum" eki ikinci çoğul şahıs zamiri "sizin" ile birleşir.
مِّنَ الْقُرَى (mina al-qurā): "min" edatı "den, -den" anlamına gelir. "al-qurā" ise "kasabalar, şehirler" anlamına gelir ve belirli artikel "al-" ile başlar.
وَصَرَّفْنَا (wa-ṣarrafnā): "ṣarafa" kökünden gelir ve "değiştirmek, çeşitlendirmek" anlamına gelir. "-nā" eki yine birinci çoğul şahıs için çekimlendirmeyi gösterir.
الْآيَاتِ (al-āyāti): "ayat" kelimesi "işaretler, mucizeler" anlamına gelir ve "al-" belirli artikel ile başlar.
لَعَلَّهُمْ (la'allahum): "la'alla" umut, beklenti veya olasılık ifade eder. "hum" eki üçüncü çoğul şahıs zamiri "onlar"ı belirtir.
يَرْجِعُونَ (yarji'ūna): "raja'a" kökünden gelir ve "dönmek, geri dönmek" anlamına gelir. "-ūna" eki, fiilin üçüncü çoğul şahıs eril cinsiyet için çekimlendiğini gösterir.
Dilbilgisi Yapısı:
Ayet, geçmiş zaman eylemleri ve çeşitli zamirler kullanarak bir olayın anlatımını yapar.
Fiillerin çekimlenmesi, konuşmacının (Allah'ın) ve diğer öznelerin (insanların, şehirlerin) kimliklerini belirler.
"laqad" kullanımı, geçmişte gerçekleşen eylemlerin vurgulanmasını sağlar.
"la'alla" kelimesi, bir beklenti veya umut ifadesi olarak kullanılır ve ayetin sonunda gelecek zaman eylemi ile birleşir.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi ve anlam katmanlarını gösteren bir örnektir. Her kelime ve dilbilgisi yapısı, ayetin anlamını ve mesajını derinleştiren özel bir rol oynar.
AHKAF 28. Fe lev la nasare humullezinettehazu min dunillahi kurbanen aliheh, bel dallu anhum, ve zalike ifkuhum ve ma kanu yefterun. = NSR EHZ DWN KRB ALH DLL AFK KWN FRY = Yanlış olanı tercih edip, delalete düşüp (DLL) Allahın Yarattıklarından (DWN) Allahlaştırıp (ALH) kendilerini kurban ettikleri (KRB) kurtarıcı kabul ettikleri (EHZ) kendilerine yardım edebildi mi? (NSR) Ve uyduruk olanı, afaki olanı tercih ettiler (AFK) ve Yalan söylemiş (FRY) oldular (KWN).
Yapay Zeka: Bu ayet de Arapça'nın karmaşık dilbilgisi yapısını ve edebi özelliklerini sergiler. Ayetin detaylı dilbilgisi analizini yaparken, Arapça'nın temel dilbilgisi unsurlarını ve bu unsurların ayette nasıl kullanıldığını ele alacağım:
Kelime Analizi:
فَلَوْلَا (fa-lawlā): Bu ifade, bir soru veya retorik soru anlamı taşır ve "o zaman neden" veya "neden olmasın" gibi anlamlara gelir.
نَصَرَهُمُ (naṣarahumu): "naṣara" kökünden gelir ve "yardım etmek, desteklemek" anlamına gelir. "-humu" eki üçüncü çoğul şahıs zamiri "onlara" ile birleşir.
الَّذِينَ (alladhīna): Bu kelime, "o kişiler, onlar" gibi belirli bir grup insanı işaret eder.
اتَّخَذُوا (ittakhadhū): "ittakhadha" kökünden gelir ve "almak, benimsemek" anlamına gelir. "-ū" eki, fiilin üçüncü çoğul şahıs eril cinsiyet için çekimlendiğini gösterir.
مِن دُونِ اللَّهِ (min dūni Allāh): "min dūn" ifadesi "hariç, dışında" anlamına gelir. "Allāh" ise Allah'ın ismidir.
قُرْبَانًا (qurbānan): Bu kelime, "yakınlaşma, yakınlık" anlamına gelir ve "tanrı" anlamına gelen "ālihatan" kelimesiyle birlikte kullanılır.
آلِهَةً (ālihatan): "ilāh" kökünden gelir ve "tanrılar" anlamına gelir.
بَلْ (bal): Bu kelime, bir önceki ifadeyi reddederek bir düzeltme veya vurgu yapmak için kullanılır.
ضَلُّوا (ḍallū): "ḍalla" kökünden gelir ve "sapmak, yolunu kaybetmek" anlamına gelir. "-ū" eki, fiilin üçüncü çoğul şahıs eril cinsiyet için çekimlendiğini gösterir.
عَنْهُمْ (ʿanhum): "ʿan" edatı "hakkında, üzerine" anlamına gelir ve "hum" eki "onlar"ı belirtir.
وَذَلِكَ (wa-dhālika): "dhālika" "o, bu" anlamına gelir ve "wa" bağlacıyla birleşir.
إِفْكُهُمْ (ifkuhum): "ifk" kelimesi "yalan, uydurma" anlamına gelir ve "hum" eki "onların"ı belirtir.
وَمَا كَانُوا يَفْتَرُونَ (wa-mā kānū yaftarūna): "kaana" ve "iftara" fiillerinin birleşimi. "kaana" "olmak" anlamına gelir ve "iftara" "uydurmak, yalan söylemek" anlamına gelir. "-ū" ve "-ūna" ekleri üçüncü çoğul şahıs eril cinsiyet için çekimlendirmeyi gösterir.
Dilbilgisi Yapısı:
Ayet, bir dizi geçmiş zaman eylemi ve çeşitli zamirler kullanarak bir olayın anlatımını yapar.
"fa-lawlā" ifadesi, retorik bir soru başlatır ve ayetin tonunu belirler.
"bal" kelimesi, bir önceki ifadeyi reddederek bir düzeltme veya vurgu yapar.
"wa-dhālika" ifadesi, bir önceki ifadeye bağlanarak bir sonuca varır.
Bu ayet, Arapça'nın zengin dilbilgisi ve anlam katmanlarını gösteren bir örnektir. Her kelime ve dilbilgisi yapısı, ayetin anlamını ve mesajını derinleştiren özel bir rol oynar.
AHKAF 29.
Yorumlar
Yorum Gönder