64.DUHHAN SURESI - ANNE ÇEVİRİSİ - KURANIN ORJİNAL KOD DİLİ İLE

 64.SURE = DUHHAN SURESİ ( Surenin Adının Anlamı DHN = Duman, Karamtrak, Karanlık gece, Kötü Niyet, Negatife Hizmet , Ragıb El-Isfahani szlk syf 350) 

(1*) Ruhun Yaratım Gücünün Koruma Zırhının Anahtarı (HA MIM) olan, 

(2*) bu kitap (KTB) bedenli ruha beyanımızdır (BYN).

(3*) Onu, biz ruhun dünya deneyimine, tekamülüne ilahi iyilik, bereket olarak (BRK, slzk syf 123) gecenin içinde (LYL, szlk syf 909) indirdik (NZL) ve biz uyarıcı, haber veren, ruhun deaktivasyon felaketini önleyen, uyaran ve güçlerinizi doğru uygulayıp uygulamadığınızı gözlemleyenlerden (NZR) olduk (KWN). 

(4*) Kitabın içinde ruhunuzu komuta edip, doğru emri verip (EMR) dünya deneyimindeki kaderinize hakim olmanız için (HKM) her, tüm, kulli (KLL) eylemleri bölüm bölüm ayıran delilli bölümler şeklinde farklılaştırdık, bölümlerin içinde farklı farklı örneklerle detaylandırdık (FRK).  

(5*) Ruha bu emirler (EMR) tarafımızdan (AND) mesajlaşcı ruhlarla iletilmiştir (KWN RSL). 

(6*) Ruhunun efendisinin, Ruhunun Rabbinin (RABB) ruhunu RaHiM gücüyle koruyabilmesi için (RHM) şüphesiz O ruhunu bedenlendirdiği bedeninin kulağıyla işitir, SEMI dir (SMA) , kader yaratım ilimin kaynağıdır, ALİM dir (ALM). 

(7*) Yerkürenin (ARD) ve gökyüzünün semalardakilerin (SMA) ve hatta beyan etmediklerimizin dahi (ma-BYN) tüm ruhların efendisidir, Rabbidir (RABB) ve eğer bundan emin olduysanız, gücünüzü kullanarak yaratım sisteminin kaynağına yakınlaşın (KWN YKN), 

(8*)  illa bilin ki O'ndan başka yaratım yapabilen, ruhun yaratıcısı, ilahı yoktur ki (ELH) ruh için yaşamı başlatacak (HYY) ve yaşamı sonlandıracakta (MVT) yoktur (la). Sizin ruhunuzun efendisi, Rabbi (RABB) evvelki (EVL) ebeveynlerinizin (EBV) ruhlarının efendisi, Rabbi de O'dur (RABB). 

(9*) Hayır hiçbirşey bilmiyorsunuz, ruhlar iki zıt kutuplu (ŞKK + ve - , Ragıp el İsfahani szlk syf 524) oyunun (LAB) içindedirler. 

(10*) O halde beyanımızdaki (BYN) semadan, gökyüzünden (SMV) getirilecek olan (ETY) dumanı,  karadeliği (DHN), Ruhunun özgürlüğü kazanmak, rakipsizliğini anlamak için gözlemle (RKB, Ragıp El-Isfani szlk syf 408 )

(11*)  Bu karadelik bilinçsiz insanları (NVS) örter (GŞV) bu elim, acı veren (ELM) azaptır (AZB). 

(12*) O zaman, "Ruhumuzun efendisi, Rabbimiz (RABB) bizden azabı (AZB) kaldır (KŞF) gerçekten biz artık eminiz (EMN). " derler. 

(13*) Onlar için okuyup, düşünüp, hatırlasınlar diye (ZKR) zamanı geciktiririz, onlara zaman veririz (ENY) zaten mesajcı ruhla (RSL) kendilerine beyanda (BYN) gelir (CYE). 

(14*) Yinede ondan yararlanmazlar (me-VLY) ve derler ki (QWL) "İşaretler, bilgiler, ilim, bilim (ALM) aptalca, aklın almayacağı şekilde (CNN)". 

(15*) Sonra biz azabı (AZB) biraz (KLL) kaldırırız (KŞF) siz de hemen eski madde yaşamınıza dönersiniz (AVD). 

(16*)  O gün büyük (KBR) bitişte (BTŞ) dünya deneyim boyutunu, maddeyi bitiririz (BTŞ), biz kusurlu ruhlardan intikamımızı sahip oldukları maddeleri yok ederek alırız (NKM). 

(17*) Gerçek bir örnek verelim, Firavun'un yönettiği bedenli ruh topluluğu, kavmi (KVM) fitne sınavımız ile (FTN) yüzleştirildiler, akıllarını kullanmayıp, fitneye kanıp kabul ettiler (KBL) ve onlara üretken, cömert, kıymetli, değerli, şerefli, asil, kerim (KRM) bir mesajcı ruh (RSL) gönderdik (CYE). 

(18*) Ki mesajcı ruh o ruh topluluğuna pozitif yaratım güçlerinin yaratım koşullarını ve pozitife hizmeti (ABD) iletti (EDY) "Ben sizler için güvenilir, emin (EMN) bir mesajcı ruhum (RSL), 

(19*) İlahi sistemin yaratım kurallarını aşmayın (la-ALV), siz ruhlara cuzi yaratım gücünüzü , sultanlık gücünüzü (SLT) nasıl doğru kullanacağınızı açıklayan beyanlar (BYN) getiriyorum (ATY),  

(20*) ben sizin red ettiğiniz, yardımını geri çevirdiğiniz (RCM) hem sizin ruhunuzun efendisi, Rabbi olan (RABB) hemde benim ruhumun efendisi, ruhumun Rabbi olana (RBB)  sığınıp korunma gücünü kullananlardanım (AVZ),  

(21*) Eğer bana güvenmiyorsanız, emin değil iseniz (lem-EMN) benden uzak durun (AZL). "

(22*) O zaman erkek olan mesajcı ruh, ruhunun efendisine, ruhunun Rabbine (RABB) seslendi ve istekte bulundu (DAV) " bu ruhlar gerçekten itaat etmeyen, kuruslu kalmayı seçerek cereme, suç yaratan (CRM) bir ruh topluluğudur, kavmidir (KVM). "

(23*) "Pozitif yaratıma hizmet eden bedenlendirdiğimiz ruhlar ile (ABD)  gece (LYL) yola çıkın (SRY , szlk syf 461), şüphesiz ki tabi olunacaksınız, takip edileceksiniz (TBA). 

(24*) yaratım ilmini aktive etmek için (BHR, szlk syf 111) gücünü anı kurmak için kullan (KURAN), maddeyi terk et  (TRK), yavaşça yürü (RHV), şüphesiz ki o ruhların ordusu, cundası (CND) gark sesi ile batacaklar, boğulacaklar (GRK), 

(25*)  gizlenmiş, örttüğümüz yaratım gücünü kullan (CNN) açığa çıkar, maddeyi terk et (TRK) ve yaptığın yeni yaratımını görüntüle, gözlere görünür kıl, gözlere beyan et, maddeye çevirerek görünür kıl, ayan et (AYN), 

(26*) Ve düşüncene ektiğin tohum, her zerre (ZRA) yaratma gücünle cömert, kıymetli, değerli, şerefli, asil, cömert olanı, kurandaki kerimi (KRM) dengeli şekilde yarattırsın sana, dengede, kıvamda kullan, abartma (KVM) 

(27*) ve sana verdiğimiz yaratma gücün, nimetin (NAM) öğrettiğimiz şey işte buydu (KWN), dünya deneyiminin süresi içinde de bu FIKIH ilmini kullanarak yaratımlar yap, kaderler yarat, keyif al, mutlu ve neşeli ol, hayranlık uyandır (FKH) 

* Buradaki FKH - fıkıh sözcüğü , cennette etrafımızda tavaf eden FKH - fıkıh kelimesi ile aynı!!!! Bakınız ZUHRUF 73.AYET!!! 

(28*) Biz bedenlendirdiğimiz ruh topluluklarını, kavimleri (KVM) işte böyle sonsuz olan, ahir yaşama (EHR) yaratım güçlerini başarılı bir şekilde kullandırıp, pratik yaptırıp, yaratım gücümüze ruhları mirasçı kılarız, varisimiz yaparız (VRS). 

(29*) Öyleyse Yeryüzü ile (ARD) gökyüzü (SMV) arasına dünya deneyimi için yerleştirdiğimiz bu ruhların tümü asla ağlamazlar, üzülmezler (ma-BKY) ve hiç kötü gözlerin enerjilerine negatif etki etme,  güçlerini durdurma enerjisine, nazara mağruz kalmamışlardır (ma-KWN NZR). 

(30*) Kuşkusuz biz ruhları düşük frekans ile oluşan güçsüzlükten dolayı (HVN) kendi ruhlarına azap dolu yaşam (AZB) inşa etmekten (BNY) kurtarırız (NCV). 

(31*) Firavun kendine verilen ilmi (ALV) boşa harcayanlardan, sarfedenlerden (SRF) olmuştu (KWN). 

(32*) Şüphesiz ki biz seçtiğimiz ruhlara iyilik yaratmayı seçenek olarak, tercih olarak, güzellik versiyonu olarak, frekans yükseltme faydası, pozitifi yaratma, hayırı yaratma (HYR) ilmi ile (ALM) kendi ilminizi, kendi alemlerinizi yaratmanız için veririz (ALM). 

(33*) Biz ruhlara içinde sınav olan ama bela yaratmalarına engel olanı (ma-BLV) beyan eden (BYN) yaratma gücü hakkında ayetleri, işaretleri (AYY) getiririz (ATY). 

(34*) Kesinlikle bunun farkında olmayan ruhlar olumlu konuşmazlar (la-QWL), 

(35*) "İlla ilk kez (EVL) ölücez, mevfta olucaz (MVT) ve biz diriltilmiycez (la-NŞR), 

(36*) eğer doğru söyleyen, sözüne sadık (SDK) olsaydınız (KWN) ebeveynlerimizin ruhlarını (EBV) geri getirirdiniz (ATY)." derler.

(37*) Bu ruhlar mı pozitifte planladığımızı, hayırlı olanı yaratmayı (HYR) seçerler? Böyle kabul eden (KBL) bedenli ruh topluluklarını, kavimlerini  (KVM) helak ederiz (HLK) yok ederiz (TBB, szlk syf 176) çünkü o ruhlar cereme yaparlar, negatifi yaratıp kriminal olurlar, yaratımlarına zarar verip, kusurlu (CRM) olmuşlardır (KWN).

(38*)  Biz semayı (SMV) ve yerküreyi (ARD)  oyun oynayın, şaka yapın, spor yapın, ciddiyetsiz işler yapın, amaçsız boş işlerle meşkul olun, kölelik yapın, aptalca davranın, saçmalık yapın diye (LAB) yaratmayız (ma-HLK) ve bu şekilde beyanlarda bulunmayız (ma-BYN).  

(39*) Ruhlara onlara verdiğimiz yaratım gücü ve tüm yaratımı kullanma hakları bildirmek (bil-HKK) dışında bir sebeple yaratmadık (ma-HLK), velakin ruhların çoğu, ekseriniz (KSR) işaretlerimizin bilgisini, ilmini öğrenmiyorlar (la-ALM). 

(40*) Kesinlike biz tüm ruhları bir araya toplatığımız (CMA) belirleme, tayin etme, atama vaktinin (VKT) geldiği gün (YVM) ruhları belirgin şekilde, etkisiz-deneyimsiz, kusurlu ve kusuzsuz diye açık açık kısımlara ayırırız (FSL). 
* Vakia suresinde bahsedilen 3 grup vardır; bakınız VAKIA suresi. Sadece kusursuz grup gizli yaratım bölgesi olan cennete deneyimli oldukları için alınacaklardır sureye göre. 

(41*) O gün dost edindiklerinden, edindikleri velilerinden (VLY) zenginlik, varlık, fayda (GNY) edinemezler, velilik görmezler (la-VLY) ve o ruhlar korumamız altında olamadıklarından bizim tarafımızdan da yardım alamazlar (la-NSR). 

(42*) Sadece ilahi koruma gücünü tarafından korunan, rahimdeki saflıklarına geri dönebilen kusursuz yaratım gücüne sahip ruhlar korunur (RHM), ruhunuzun yaratıcısı olan ALLAH saf güce sahip ruhları koruyandır, Rahimdir (RHM), yarattığı saflıkta kalan ruhları yenilmez kılandır, Azizdir (AZZ). 

(43*) Kesinlikle kötüyü, zıkkım olanı (ZKM) tercih eden bedenlendirdiğimiz ruh soyu, seceresi (SCR), , 
(44*) kötülük ile (ESM, szlk syf 60) ile beslenenler (TAM),

(45*)  bütün bu ruhlar (BTN) verilen mühlet süresince (MHL) kızmaya, şiddete meyilli olurlar, ruhları galyana getirirler (GLY), 

(46*) Sürekli kaynayan hamam suyu (HMM) kızgınlığındadırlar, galyandadırlar (GLY).

(47*) Anlaşmayı kabul edin (EHZ) şiddetinizden, kabalığınızdan, frekansınızın düşüklüğünden dolayı itilirsiniz, karadeliğe atılırsınız (ATL) illa negatifte yaptığınız seçimlerinizden dolayı ve dengede duramadığınızdan, sürekli yön değiştirdiğinizden (SVY) sonsuz yaşamınızda negatifte olanlardan olursunuz (CHN). 

(48*) Sonra kaynayan (HMM) azaplarından dolayı (min AZB) en üstün nitelikte verdiğimiz, yöneticilik, yaratıcılık kapasiteleri (RAS) fevkalade nitelikteki mükemmelikleri kapanır (FVK) uyandırıldklarında düşkün hale gelirler (SBB, szlk syf 539).  

(49*) Zira sen kudret, güç, asillik, yenilmezlik, saygınlık, mükemmelik, AZİZlik (AZZ) üretkenlik, cömertlik (KRM) özelliklerini kullanarak dengele, hadi deneyim et ve yaratım gücünle zevk al (ZVK).  

(50*) Kesinlikle bundan şüphe (MRY) duymadınız (ma-KWN). 

(51*) Şüphesiz ruhunun mükemmeliğini koruyan, kötülüklerle savaşan, görevlerinin bilincinde olan, pozitif yaratıma hizmet eden (VKY) ruhlar emindirler (EMN) dengelerini, verdiğimiz yaratma güçlerindeki, iradelerindeki kıvamlarını (KVM) korurlar. 

(52*) Gizli, saklanmış, korunmuş, akıl almaz olanlar, gizlediğimiz yaratım güçleri (CNN) ve uyanışlar, gerçek olanı görüp yüzleşmeler (AYN) içinde, 

(53*) En üstün olanı kabul etmeleri ile (KBL) kusursuzu yaratıma uygun hale getirilirler, beden elbiselerini değiştirirler (LBS). 

(54*) Böylece gözün kaynağı ile yüzleştirilmek, gerçeğin gösterilmesi için (AYN, İsfani szlk syf 697) tekrar diriltilen, üstün pozitif yaratım gücünü elde etmiş olarak geri döndürülen ruhlar, havariler (HVR, İsfani szlk syf 292),  dünyadaki yarattıkları pozitif ile, güzel yaratımları, amelleri ile birleştirilir, dünya deneyiminde muttaki olmuş, yaratımın gücünden tatmin olmuş bu ruhlar yaratım güçleri ile tekrar eşleştirilir (ZVC, İsfani szlk syf 435). 

(55*) Orada emin oldukları (EMN) tüm (KLL) hayret, mutluluk, neşe, tat, keyif vereni yaratma ilmi, fıkıh ilmi (fkh) talep ederler, isterler, çağırırlar (DAV).

(56*) Orada evvelki, ilk (EVL) ölümden başka (illa-MVT) ölüm (MVT) tatmazlar (la-ZVK) ve o ruhlar yok edilme (CHM) azabından (AZB) korunurlar (VKY). 

(57*) O ruhlar, ruhlarının efendisinden, Rabblerinden aldıkları iyilik yaratma gücü, lütüf dan dolayı (FLD) azim ile, yılmadan (AZM), başarmış olan (FVZ) ruhlardır.

(58*) Şüphesiz biz uyumlu, soldan sağa, parçalara bölerek, sessiz harflerle kodlayıp kolay hale getirerek, birbirine uyumlu konular içeren bahislerden bahseden nazik, kibar bir lisan ile (LSN) mesajcı ruhun da konuştuğu dilde mesajlarımızı kolaylaştırdık (YSR) belki okuyup ruh anlaşmasını hatırlarsınız (ZKR). 

(59*) Şüphesiz oku, korun, uyar, rakibinden farklılaş (RKB), okuyup hatırlayan ruhlar şüphesiz rakipsizleşirler (RKB). 

DUHHAN 1. Ruhun Korunma Zırhının Anahtarı (HA MIM) olan, 

DUHHAN 2. Vel kitabil mubini. = KTB BYN = bu kitap (KTB) bedenli ruha beyanımızdır (BYN). 

Ayetin Orjinali: وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ

Yapay Zeka Türkçe Meali: "Açıklayıcı kitap."

Dilbilimsel Analiz:

وَ (wa): "ve" anlamına gelir ve bir önceki cümle ya da kelimeyle yeni bir cümle ya da kelimeyi bağlar.

الْكِتَابِ (al-kitâbi): "El" belirli tanımlık ifade ederken "kitâb" kelimesi "kitap" anlamına gelir. Bu ifade genellikle Kur'an'a atıfta bulunmak için kullanılır.

الْمُبِينِ (al-mubîni): "El" belirli tanımlık ifade eder. "Mubîn" ise "açık", "belli", "açıklayıcı" anlamına gelir. Bu kelime, Kur'an'ın insanlara gerçeği ve doğruyu açıkça gösteren bir kitap olduğunu belirtmek için kullanılır.

Bir araya getirildiğinde, "وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ" ifadesi, Kur'an'ın açık, anlaşılır ve doğruyu gösteren bir kitap olduğunu vurgular. Bu ayetin çeşitli surelerde farklı bağlamlarda yer almasına rağmen, genel olarak Kur'an'ın rehberlik niteliğini ve doğru yolu gösteren bir kitap olduğunu vurgulamaktadır.

DUHHAN 3. İnna enzelnahu fi leyletin mubareketin inna kunna munzirin. = NZL LYL BRK KWN NZR = Biz onu ruhun dünya deneyimine, tekamülüne ilahi iyilik, bereket olarak (BRK, slzk syf 123) gecenin içinde (LYL, szlk syf 909) indirdik (NZL) ve biz uyarıcı, haber veren, ruhun felaketini önleyen, uyaran ve uygulayıp uygulamadığınızı gözlemleyenlerden (NZR) olduk (KWN). 

"إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُّبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ" ayetini dilbilgisel olarak ayrıntılı bir şekilde inceleyelim:

"إِنَّا": Arapça'da "biz" anlamına gelen "نحن" zamirinin vurgulu formudur. Burada "biz" olarak çevirilebilir ve konuşmacıyı vurgular.

"أَنزَلْنَاهُ": "Biz onu indirdik" anlamına gelen bir fiil yapısıdır. "أنزلنا" fiilinin üzerindeki "هُ" zamiri "onu" anlamına gelir ve indirilen şeyi gösterir.

"فِي": Arapça'da "içinde" veya "de/da" anlamına gelen bir edattır.

"لَيْلَةٍ": "Gece" anlamına gelen bir isimdir. Burada "فِي" edatıyla birlikte kullanılarak "gecede" anlamına gelir.

"مُّبَارَكَةٍ": "Mübarek" anlamına gelen bir sıfattır. "لَيْلَةٍ" ismiyle birlikte kullanılarak "mübarek gece" anlamına gelir.

"إِنَّا": Yine "biz" anlamına gelen "نحن" zamirinin vurgulu formudur. Burada "biz" olarak çevirilebilir ve konuşmacıyı vurgular.

"كُنَّا": "Biz olduk/bizdik" anlamına gelen bir fiil yapısıdır. Burada "biz" olarak çevirilebilir.

"مُنذِرِينَ": "Uyarıcılar" anlamına gelen bir isim yapısıdır. "كُنَّا" fiili ile birlikte kullanılarak "biz uyarıcı idik" anlamına gelir.

Dilbilgisel olarak analiz ettiğimizde:

"إِنَّا": Vurgulu zamir.

"أَنزَلْنَاهُ": Fiil + zamir.

"فِي": Edat.

"لَيْلَةٍ": İsim.

"مُّبَارَكَةٍ": Sıfat.

"إِنَّا": Vurgulu zamir.

"كُنَّا": Fiil.

"مُنذِرِينَ": İsim.

Bu ayeti bütün olarak çevirecek olursak, "Biz onu mübarek bir gecede indirdik; biz uyarıcı idik." şeklinde tercüme edilebilir. Burada bahsedilen "onu", Kur'an'ı işaret etmektedir ve "mübarek gece" Kadir Gecesi'ni ifade eder.

DUHHAN 4. Fiha yufreku kullu emrin hakim. = FRK KLL EMR HKM = Kitabın içinde ruhunuzu komuta edip, doğru emri verip (EMR) dünya deneyimindeki kaderinize hakim olmanız için (HKM) her, tüm, kulli (KLL) eylemleri ayıran delilli bölümleri farklılaştırdık, bölümlerin içinde farklı farklı detaylandırdık (FRK).  

"فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ" ifadesini dilbilgisel olarak analiz edelim:

"فِيهَا": "Onun içinde" anlamına gelir ve bir edat + zamir bileşimidir. "فِي" edatı "içinde" anlamına gelirken, "هَا" zamiri ise "onu" ifade eder ve önceki ifadelerle bağlantılı olarak belirli bir zamanı gösterir (bu durumda, belirli bir geceyi ifade eder).

"يُفْرَقُ": Fiilin muzare (şimdiki zaman) şekli olup "ayrılır, farklılaşır" anlamlarına gelir. Burada, belirli kararların veya işlerin ayrıştırıldığı veya belirlendiği bir süreçten bahsedilmektedir.

"كُلُّ": "Her, bütün" anlamına gelen bir isimdir ve ardından gelen ismi genel bir şekilde niteler.

"أَمْرٍ": "İş, mesele, emir" anlamlarına gelen bir isimdir. "كُلُّ أَمْرٍ" birleşimi "her iş/mesele/emir" anlamına gelir.

"حَكِيمٍ": "Hikmetli, bilge, akıllı" anlamlarına gelen bir sıfattır. "أَمْرٍ حَكِيمٍ" birleşimi ise "hikmetli iş/emir" anlamına gelir.

Bu ayeti bütün olarak çevirecek olursak, "Onun içinde her hikmetli iş ayrıştırılır." şeklinde tercüme edilebilir. Bu ifade, belirtilen gecede (Kadir Gecesi'nde) tüm hikmetli ve önemli kararların, emirlerin belirlendiğini ve ayrıştırıldığını ifade eder. Buradaki "hikmetli iş/emir" ifadesi, Allah'ın hikmetle belirlediği, yani akıllıca ve en iyi şekilde planlanmış işleri ve emirleri ifade eder.

DUHHAN 5. Emren min indina inna kunna mursilin. = EMR AND KWN RSL = Ruha bu emirler (EMR) tarafımızdan (AND) mesajlaşcı ruhlarla iletildi (KWN RSL). 

"أَمْرًا مِّنْ عِندِنَا إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ" ifadesini dilbilgisel olarak analiz edeyim:

"أَمْرًا": "Bir emir, iş, mesele" anlamına gelen bir isimdir ve burada belirli bir görev veya işareti ifade eder.

"مِنْ": "From" anlamına gelen bir edattır ve ardından gelen "عِندِنَا" ifadesiyle birlikte "bizden, tarafımızdan" anlamına gelir.

"عِندِنَا": "Yanımızda, tarafımızda" anlamına gelir; "عِند" (yanında, nezdinde) ön eki ile "نَا" (bizim) zamiri birleşiminden oluşur.

"إِنَّا": "Biz" anlamına gelir; "إِنَّ" (gerçekten, şüphesiz) edatı ve "نَا" (biz) zamirinin birleşiminden meydana gelir ve vurgu amacıyla kullanılır.

"كُنَّا": "Biz idik" anlamına gelir ve "olmak" fiilinin mazi (geçmiş zaman) şeklidir. "إِنَّا كُنَّا" birleşimi "şüphesiz biz (şöyle) idik" anlamına gelir.

"مُرْسِلِينَ": "Gönderenler, elçi gönderenler" anlamına gelir ve "رَسَلَ" (göndermek) kökünden türetilen bir isimdir. "كُنَّا مُرْسِلِينَ" birleşimi "biz gönderenlerdik" anlamına gelir.

Bu ifadeyi bir bütün olarak tercüme edecek olursak: "Bizden bir emir; şüphesiz biz (elçi) gönderenleriz." şeklinde bir tercüme yapabiliriz. Bu ayet, Allah'ın kendi emri doğrultusunda peygamberleri gönderdiğini, bu görevin Allah tarafından yönlendirildiğini ifade eder.

DUHHAN 6. Rahmeten min rabbik, innehu huves semiul alim. = RHM RABB SMA ALM = Ruhunun efendisinin, Ruhunun Rabbinin (RABB) ruhunu rahim gücüyle koruyabilmesi için (RHM) şüphesiz O ruhunu bedenlendirdiği bedeninin kulağıyla işitir, SEMI dir (SMA) , kader yaratım ilimin kaynağıdır, ALİM dir (ALM). 

"رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ" ifadesini dilbilgisel olarak analiz edeyim:

"رَحْمَةً": Bu kelime "merhamet, rahmet" anlamına gelir ve burada bir nimeti veya lütfu ifade etmektedir. Cümlede, belirsiz halde (tanween ile) kullanılmıştır.

"مِن": "From" anlamına gelir, bir edat olarak kullanılmıştır.

"رَّبِّكَ": "Senin rabbin" anlamına gelir; "رب" (rab) kökünden türetilmiş olan bu kelimeye, "كَ" (senin) zamiri eklenmiştir.

"إِنَّهُ": "Şüphesiz o" anlamına gelir; "إِنَّ" (gerçekten, şüphesiz) edatı ve "هُ" (o) zamirinin birleşiminden meydana gelir ve vurgu amacıyla kullanılır.

"هُوَ": "O" anlamına gelen bir zamirdir.

"السَّمِيعُ": "İşitici, her şeyi işiten" anlamına gelir. Allah'ın isimlerinden biri olan bu kelime, O'nun her şeyi işitebildiğini vurgulamak için kullanılır.

"الْعَلِيمُ": "Bilen, her şeyi bilen" anlamına gelir. Allah'ın isimlerinden biri olan bu kelime, O'nun her şeyi bildiğini vurgulamak için kullanılır.

Bir bütün olarak ifadeyi Türkçeye çevirirsek: "Rabbinden bir rahmet; şüphesiz O, işiten, bilendir." şeklinde bir tercüme yapabiliriz. Bu cümle, belirtilen rahmetin Allah tarafından gönderildiğini ve Allah'ın her şeyi işiten ve bilen olduğunu vurgular.

DUHHAN 7. Rabbi s-semavati vel ardı ve ma beynehuma, in kuntum mukinin. = RABB SMA ARD BYN KWN YKN = (7*) Yerkürenin (ARD) ve gökyüzünün semalardakilerin (SMA) ve hatta beyan etmediklerimizin dahi (ma-BYN) tüm ruhların efendisidir, Rabbidir (RABB) ve eğer bundan emin olduysanız (KWN YKN), 

"رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ" ifadesini dilbilgisel olarak analiz edeyim:

"رَبِّ": "Rabbi" kelimesi, "Rabb" kökünden türetilmiş olup, "sahip, yaratıcı, koruyucu" anlamlarına gelir. Cümlede, belirli bir sıfat olan "ال" takısı kullanılmamış, ancak belirgin bir isimle (السَّمَاوَاتِ) bağlandığı için belirli bir anlam taşır.

"السَّمَاوَاتِ": "Gökler" anlamına gelen bir isimdir ve "ال" takısı ile belirli bir hâle getirilmiştir. Arapçada çoğul bir terim olan bu kelime, birden fazla gök katını ifade eder.

"وَ": "Ve" anlamında bir bağlaçtır.

"الْأَرْضِ": "Yer, dünya" anlamına gelir ve "ال" takısı ile belirli bir hâle getirilmiştir.

"وَمَا بَيْنَهُمَا": "Ve onların arasında olan her şey" anlamına gelir. "وَ" (ve) bağlacı, "مَا" (ne) ismi ve "بَيْنَ" (arasında) zarfı ile "هُمَا" (onlar) zamiri bir araya gelerek bu ifadeyi oluşturur.

"إِن": "Eğer" anlamında bir şart edatıdır.

"كُنتُم": "Eğer siz (olur)sanız" anlamına gelir, "كُن" (olmak) fiilinin siz için çoğul hâliyle kullanılmıştır.

"مُّوقِنِينَ": "İnananlar, emin olanlar" anlamına gelir. "اقنع" kökünden türemiş olan bu kelime, "-ين" takısı ile çoğul bir hâle getirilmiş ve cümlede nesne olarak kullanılmıştır.

Bir bütün olarak ifadeyi Türkçeye çevirirsek: "Göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların Rabbi, eğer inananlarsanız." şeklinde bir tercüme yapabiliriz. Bu ifade, söz konusu varlıkların yaratıcısının ve koruyucusunun Allah olduğunu vurgulayan ve bu konuda kesin bir inanca sahip olup olmadıklarını soran bir ifadedir.

DUHHAN 8. La ilahe illa huve yuhyi ve yumit, rabbukumve rabbu abaikumul evvelin. = la-ELH HYY MVT RABB RABB EBV EVL = (8*)  illa bilin ki O'ndan başka ilah yoktur ki (ELH) yaşamı başlatacak (HYY) ve yaşamı sonlandıracak (MVT) yoktur (la). Sizin ruhunuzun efendisi, Rabbi (RABB) evvelki (EVL) ebeveynlerinizin (EBV) ruhlarının efendisi, Rabbi O'dur (RABB). 

"لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ" ifadesini dilbilgisel olarak analiz edeyim:

"لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ": Bu kısmın kelime kelime tercümesi, "O'ndan başka ilah yoktur" şeklindedir. Burada, "لَا" olumsuz bir anlam taşır, "إِلَهَ" "ilah/tanrı" anlamına gelir, "إِلَّا" ise "hariç, dışında" anlamındadır ve "هُوَ" "O (masculine)" anlamına gelir.

"يُحْيِي وَيُمِيتُ": "O diriltir ve öldürür" anlamına gelir. Burada "يُحْيِي" "diriltir" ve "يُمِيتُ" "öldürür" fiilleri kullanılır.

"رَبُّكُمْ": "Sizin Rabbiniz" anlamına gelir. Burada "رَبُّ" "Rab" kelimesi ve "كُمْ" "sizin" zamiri birleşerek bu ifadeyi oluşturur.

"وَرَبُّ": "Ve Rab" anlamına gelir. "وَ" "ve" bağlacı ile "رَبُّ" "Rab" kelimesi birleşmiştir.

"آبَائِكُمُ": "Sizin babalarınız/atalarınız" anlamına gelir. "آبَاء" "babalar/atalar" kelimesi ve "كُمْ" "sizin" zamiri birleşerek bu ifadeyi oluşturur.

"الْأَوَّلِينَ": "İlk (olanlar)" anlamına gelir. "أَوَّل" "ilk" kökünden türetilmiş olan bu kelime, "-ين" takısı ile çoğul hâle getirilmiş ve cümlede sıfat olarak kullanılmıştır.

Bir bütün olarak ifadeyi Türkçeye çevirirsek: "O'ndan başka ilah yoktur. O diriltir ve öldürür. Sizin Rabbiniz ve atalarınızın ilki (olan Rab)." şeklinde bir tercüme yapabiliriz. Bu ayet, Allah'ın tek ve eşsiz olduğunu, yaşatma ve öldürme gücünün sadece O'na ait olduğunu vurgular ve hitap edilen kişilere, kendilerinin ve atalarının Rabbi olduğunu hatırlatır.

DUHHAN 9. Bel hum fi şekkin yel'abun. = ŞKK LAB = Hayır, ruhlar iki zıt kutuplu (ŞKK + ve - , Ragıp el İsfahani szlk syf 524) oyunun (LAB) içindedirler. 

"بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ يَلْعَبُونَ" ifadesini dilbilgisel olarak analiz edeyim:

"بَلْ": Bu kelime genellikle bir önceki ifadeyi reddederek bir gerçeği vurgulamak için kullanılır ve "hayır, aksine" anlamına gelir.

"هُمْ": "Onlar" anlamında bir zamirdir.

"فِي": Edat olarak kullanılır ve "içinde, -de/-da" anlamlarına gelir.

"شَكٍّ": "Şüphe" kökünden türetilen bir isimdir ve "şüphe" anlamına gelir. "فِي شَكٍّ" ifadesi "zıtlıktan dolayı şüphe içinde" anlamına gelir.

"يَلْعَبُونَ": "Oynuyorlar" anlamına gelen bir fiildir. "-ونَ" eki, fiilin çoğul özne tarafından gerçekleştirildiğini gösterir.

Bir araya getirdiğimizde, "بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ يَلْعَبُونَ" ifadesi Türkçeye "Hayır, onlar zıtlıklar içinde şüphe ile oynuyorlar." şeklinde çevrilebilir. Bu ifade, muhatapların şüphe içinde olduklarını ve ciddi olmayan bir tutum sergilediklerini vurgulamaktadır.

DUHHAN 10. Fertekib yevme te'tis semau bi duhanin mubin. = RKB YVM ETY SMV DHN BYN = O halde beyanımızdaki (BYN) semadan, gökyüzünden (SMV) getirilecek olan (ETY) dumanı, karanlık geceyi, karadeliği (DHN), Ruhunun özgürlüğü için gözlemle (RKB, Ragıp El-Isfani szlk syf 408 )

* FYI - Bir önceki ayetteki ŞKK 4 ve - zıt kutuplu OYUN ALANI açıklamasından sonra bu ayette RKB - Gözlemci yasasından bahsedilir; Kuantum mekaniğinde çift yarık deneyi ve gözlemcinin rolü, kuantum mekaniği teorilerinin en çarpıcı ve tartışmalı konularından birisidir. Bu deneyde, bir taneciğin (örneğin bir foton ya da elektron) bir yarığa gitip gitmediği ancak gözlemlendiğinde belirlenebilir; gözlemlenmediğinde ise tüm olasılıkları aynı anda içerecek şekilde bir süperpozisyon durumunda bulunur, buna göre RUH kendi oyununu kendi kurarak seçimlerini yapar ve sistemden NOTR duruma gelebilirse yani DENGELENİRSE yani MÜSTAKIM (KVM) kıvamı yakalarsa üst boyuta geçebilir

"فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَاء بِدُخَانٍ مُّبِينٍ" ifadesini dilbilgisel olarak analiz edeyim:

"فَ": "O zaman" veya "o halde" anlamında bir bağlaçtır ve genellikle bir şeyin sonucunu veya bir eylemin nedenini göstermek için kullanılır.

"ارْتَقِبْ": "Bekle" veya "gözetle" anlamına gelen bir emir kipinde fiildir. Fiyil, "bir şeyin gelmesini beklemek" anlamına gelen "رقب" kökünden türetilmiştir.

"يَوْمَ": "Gün" anlamına gelen bir isimdir ve burada belirli bir günü işaret etmek için kullanılır.

"تَأْتِي": "Gelir" anlamına gelen bir fiildir. Fiil, "أتى" kökünden "gelecek zaman" formunda türetilmiştir.

"السَّمَاء": "Gök" veya "gökyüzü" anlamına gelen bir isimdir.

"بِ": "İle" anlamına gelen bir edattır ve burada bir şeyin aracılığıyla veya bir şey tarafından meydana gelen bir eylemi göstermek için kullanılır.

"دُخَانٍ": "Duman" anlamına gelen bir isimdir.

"مُّبِينٍ": "Açık, belli" anlamına gelen bir sıfat olup, burada "duman"ı niteler ve o dumanın açıkça görülebilen, anlaşılan bir şey olduğunu vurgular. Sıfat, "بين" kökünden türetilmiştir.

Bir araya getirdiğimizde, "فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَاء بِدُخَانٍ مُّبِينٍ" ifadesi Türkçeye "Öyleyse bekleyin, gökyüzü apaçık bir duman getirecek günü" şeklinde çevrilebilir. Bu ifade, belirli bir gün gökyüzünden açıkça görülebilen bir dumanın ineceğine işaret eder.

DUHHAN 11. Yagşan nas, haza azabun elim. = GŞV NVS AZB ELM = Bu insanları (NVS) örter (GŞV) bu elim, acı veren (ELM) azaptır (AZB). 

Bu ayetin detaylı dilbilgisi (gramer) analizi için her kelimenin dilbilgisi özelliklerini ve cümle içindeki rollerini ele alalım:

يَغْشَى: Bu fiil, "örtmek, kapatmak" anlamında kullanılmıştır. Cümlenin fiili olarak kullanılan "يَغْشَى" kök fiil "غشي"den gelir. El-Mudare (şimdiki zaman) babında, fiil masdar halinde "غَشْيٌ" şeklinde bulunur.

النَّاسَ: "İnsanlar" anlamına gelen bu isim, cümlede mef'ul bih (nesne) olarak kullanılmıştır. "ال" takısıyla beraber kullanılması, bütün insanları kapsadığına işaret eder.

هَذَا: "Bu" anlamına gelen isim, cümlede mubtada (özne) olarak kullanılmıştır. "هَذَا" kelimesi, eril ve dişil anlamında kullanılan bir işarettir ve bir şeye işaret eder.

عَذَابٌ: "Ceza, azap" anlamına gelen bu isim, cümlede habar (yükleme) olarak kullanılmıştır.

أَلِيمٌ: "Acı veren, şiddetli" anlamına gelen bu sıfat, "عَذَابٌ" kelimesini nitelemek üzere kullanılmıştır.

Detaylı analizimize göre, bu cümlede "يَغْشَى" fiili mevcut ve "النَّاسَ"ı nesne olarak alıyor. "هَذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ" kısmı ise bir nominal cümle (ismi cümle) oluşturuyor ve "bu acı bir azap" anlamına geliyor. Bir araya getirildiğinde, "Bu acı bir azap (olarak) insanları kaplar" anlamına gelir.

DUHAN 12. Rabbenekşif annel azabe inna mu'minun. = RABB KŞF AZB EMN = Ruhumuzun efendisi, Rabbimiz (RABB) bizden azabı (AZB) kaldır (KŞF) gerçekten biz eminiz (EMN). 

Bu ayetin dilbilgisi analizi ve açıklamasını yapalım:

"رَبَّنَا" (Rabbana): Bu kelime, "رب" (Rabb) kökünden türetilmiş bir dua terimidir ve "bizim Rabbimiz" anlamına gelir. "-نَا" (na) eki birinci tekil şahıs zamiri olup, "bizim" anlamına gelir.

"اكْشِفْ" (ikşif): Bu kelime, "كشف" (keşf) kökünden gelir ve "ortaya çıkar, açığa çıkar" anlamlarına gelir. Buradaki şekliyle, bir dua ya da talepte bulunma kipinde "açığa çıkar, göster" anlamında bir emir kipi olarak kullanılmıştır.

"عَنَّا" (anna): Bu kelime, "عن" (an) edatı ve "نا" (na) zamirinden oluşur ve "bizden" anlamına gelir.

"الْعَذَابَ" (al-‘adhāb): "عذاب" (‘adhāb) kökünden türetilmiş bir isim olup, "ceza, azap" anlamına gelir. "ال-" (al-) takısı ise belirli bir azaptan, yani kendilerine yöneltilen spesifik bir azaptan bahsedildiğini gösterir.

"إِنَّا" (inna): Bu kelime, "gerçekten biz" anlamına gelir ve bir vurgulama aracıdır.

"مُؤْمِنُونَ" (mu’minūn): "آمن" (āmana) kökünden türetilmiş bir isim olup, "inananlar, müminler" anlamına gelir. Bu kelime, konuşmacıların kendilerini inananlar olarak tanımladıkları bir ifadedir.

Ayetin tamamının açıklaması:

Bu ayet, inananların bir duasını ve talebini içerir. Konuşmacılar, Allah'tan, üzerlerindeki azabı kaldırmasını talep ederler. Konuşmacılar, inançlarını vurgulayarak, imanlarını bir gerekçe olarak öne sürerler. Dua, bir yandan Allah'a olan bağlılıklarını ifade ederken, diğer yandan da Allah'tan yardım ve merhamet talebinde bulunur.

DUHAN 13. Enna lehumuz zikra ve kad caehum resulun mubin. = ENY ZKR CYE RSL BYN = Onlar için okuyup, düşünüp, hatırlasınlar diye (ZKR) zamanı geciktirdik (ENY) zaten mesajcı ruhla (RSL) kendilerine beyan (BYN) gelir (CYE). 

Elbette, işte ayetin kelime kelime analizi:

"أَنَّى" (annā): Bu sözcük, bir soru zamiri olarak kullanılır ve "nasıl" anlamına gelir. Burada, retorik bir soru olarak kullanılmıştır, yani aslında bir cevap beklentisi yoktur, daha çok bir şaşkınlık veya kınama ifade etmek için kullanılır.

"لَهُمُ" (lahum): "لَ" (la) ön eki "için" anlamına gelir ve "هُمُ" (hum) zamiri "onlar" anlamına gelir. Birlikte "onlar için" anlamına gelir.

"الذِّكْرَى" (adh-dhikrā): "ذكر" (dhikr) kökünden türetilen bir isim olan bu kelime, "hatırlatma" veya "anma" anlamına gelir. "ال-" (al-) takısı ise bu hatırlatmanın belirli bir hatırlatma olduğunu gösterir.

"وَ" (wa): Bu harf "ve" anlamında bir bağlaçtır.

"قَدْ" (qad): Bu zarf, bir eylemin gerçekleştiğini vurgulamak için kullanılır ve "gerçekten" veya "zaten" anlamlarına gelebilir.

"جَاءهُمْ" (jā’ahum): "جاء" (jā’a) fiili "gelmek" anlamına gelir ve "هُمْ" (hum) zamiri "onlara" anlamında bir objektif zamir olarak kullanılmıştır. Birlikte "onlara gelmek" anlamına gelir.

"رَسُولٌ" (rasūlun): Bu kelime "elçi" veya "peygamber" anlamına gelir.

"مُّبِينٌ" (mubīnun): "بين" (bayan) kökünden türetilen bu sıfat, "açıklayıcı, aydınlatıcı" anlamına gelir ve burada "rasūl" kelimesini nitelemek için kullanılır.

Ayetin tamamının açıklaması:Ayet, insanlara gönderilen açıklayıcı bir peygamber/risalet olmasına rağmen, bu insanların nasıl bir hatırlatmaya (uyarı veya öğüte) sahip olabileceği ile ilgili retorik bir soru sorar. "أَنَّى لَهُمُ الذِّكْرَى" ifadesi, onlara açık ve anlaşılır bir mesaj getirilmişken, nasıl bir anlayışa veya uyarıya sahip olabileceklerini sorgular, burada bir kınama ve şaşkınlık ifade edilmektedir. "وَقَدْ جَاءهُمْ رَسُولٌ مُّبِينٌ" ifadesi ise, onlara bir peygamberin açık ve net bir şekilde geldiğini belirtir. Ayet, peygamberin getirdiği mesajın önemini ve açıklığını vurgular ve insanların bu mesaj karşısında nasıl inkâr içinde olabileceklerini sorgular.

DUHAN 14. Summe tevellev anhu ve kalu muallemun mecnun = me-VLY QWL ALM CNN = Sonra ondan yararlanmadılar (me-VLY) ve dediler ki (QWL) işaretler, bilgiler (ALM) aptalca, aklın almayacağı şekilde (CNN). 

Elbette, işte ayetin kelime kelime analizi:

"ثُمَّ" (thumma): Bu zarf, zaman veya sıra bakımından bir sonraki eylemi veya durumu ifade eder, "sonra" anlamına gelir.

"تَوَلَّوْا" (tawallaw): "تولى" (tawallā) kökünden gelen bu fiil, "birinden yüz çevirmek" veya "bir şeyden kaçınmak" anlamına gelir. Fiil, "onlar" anlamına gelen "-وا" (waw) eki ile birlikte üçüncü şahıs çoğul kipinde kullanılmıştır, yani "onlar yüz çevirdiler" anlamına gelir.

"عَنْهُ" (‘anhu): "عن" (‘an) edatı "den/dan" anlamına gelir ve "هُ" (hu) zamiri ise "o" anlamına gelir, birlikte "ondan" anlamına gelir.

"وَ" (wa): Bu harf "ve" anlamına gelen bir bağlaçtır.

"قَالُوا" (qālū): "قال" (qāla) kökünden gelen bu fiil, "demek, söylemek" anlamına gelir. Fiil, "onlar" anlamına gelen "-وا" (waw) eki ile birlikte üçüncü şahıs çoğul kipinde kullanılmıştır, yani "onlar dediler" anlamına gelir.

"مُعَلَّمٌ" (mu‘allamun): "علم" (‘allama) kökünden türetilmiş olan bu sıfat, "öğretilmiş" veya "eğitilmiş" anlamına gelir.

"مَجْنُونٌ" (majnūnun): Bu kelime, "çılgın" veya "deli" anlamına gelir.

Ayetin tamamının açıklaması:

Bu ayet, insanların bir peygambere karşı takındığı tavrı ve onun hakkında söyledikleri sözleri anlatır. Ayette, insanların peygamberin getirdiği mesajı dinledikten "sonra" ondan yüz çevirdikleri ve "öğretilmiş bir deli" şeklinde onun hakkında konuştukları belirtilir. "مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌ" ifadesi, onların peygamberi küçümseyici ve aşağılayıcı bir şekilde nitelendirdiklerini gösterir. Bu, peygamberin kendisine vahyedilen ilahi bilgileri sadece insanlar tarafından öğretildiği ve bu yüzden deli olduğu şeklinde bir iddiada bulunduklarına işaret etmektedir. Bu tür ifadeler, peygamberin mesajını reddedenlerin sıkça başvurduğu bir stratejiydi.

DUHAN 15. İnna kaşiful azabi kalilen innekum aidun. = KŞF AZB KLL AVD = Biz azabı (AZB) biraz (KLL) kaldırırız (KŞF) siz de hemen eski versiyona dönersiniz (AVD). 

Elbette, işte ayetin kelime kelime analizi:

"إِنَّا" (innā): Bu kelime, "biz" anlamına gelen bir zamir ile "إِنَّ" (inna) adlı bir vurgulama ifadesinin birleşiminden oluşur. "إِنَّ" (inna) ifadesi, genellikle cümlede bir vurgulama yapmak amacıyla kullanılır. Burada "biz" olarak çevirebiliriz.

"كَاشِفُو" (kāshifū): "كشف" (kaşafa) kökünden türetilmiş olan bu fiil, "açığa çıkarmak, göstermek, kaldırmak" anlamına gelir. "كَاشِفُو" (kāshifū) formu ise "kaldıranlar, açığa çıkaranlar" olarak çevrilebilir ve burada Allah'ı ifade eder.

"الْعَذَابِ" (al-‘adhāb): "عذاب" (‘adhāb) kökünden gelen bu isim, "azap, ceza" anlamına gelir. "ال-" (al-) takısı ise belirli bir azaptan, yani kendilerine yöneltilen spesifik bir azaptan bahsedildiğini gösterir.

"قَلِيلًا" (qalīlan): Bu kelime "biraz, az" anlamına gelir ve burada "azap" kelimesini niteleyerek, azabın bir süre için hafifletileceğini ifade eder.

"إِنَّكُمْ" (innakum): Bu ifade, "إِنَّ" (inna) adlı bir vurgulama ifadesi ve "كُمْ" (kum) adlı bir zamirin birleşiminden oluşur. "إِنَّكُمْ" (innakum) ifadesi "siz" anlamında bir vurgulama yapar.

"عَائِدُونَ" (‘ā’idūn): "عود" (‘āda) kökünden türetilmiş olan bu fiil, "dönmek, geri gelmek" anlamına gelir. "عَائِدُونَ" (‘ā’idūn) formu ise "geri dönenler" olarak çevrilebilir.

Ayetin tamamının açıklaması:

Bu ayet, belirli bir süre için azabın kaldırılacağını, ancak insanların sonunda bu azaba geri döneceklerini bildirir. "إِنَّا كَاشِفُو الْعَذَابِ قَلِيلًا" (innā kāshifū al-‘adhāb qalīlan) ifadesiyle, azabın sadece bir süreliğine kaldırılacağı, yani bir süreliğine hafifletileceği belirtilir. "إِنَّكُمْ عَائِدُونَ" (innakum ‘ā’idūn) ifadesi ise, bu hafifletmenin geçici olduğuna ve insanların sonunda yine azaba geri döneceklerine işaret eder. Ayet, bir yandan Allah'ın merhametini ve azabın geçici olarak kaldırılabilme yeteneğini vurgularken, diğer yandan da insanlara bir uyarı ve tehdit içerir: azap kaçınılmazdır ve sonunda geri gelecektir.

DUHAN 16. Yevme nebtışul batşetel kubra inna muntekimun. = YWM BTŞ BTŞ KBR NKM = O gün büyük (KBR) bitişte (BTŞ) dünya deneyim boyutunu bitiririz (BTŞ), biz kusurlu ruhlardan intikamımızı alırız (NKM). 

Elbette, işte ayetin kelime kelime analizi:

"يَوْمَ" (yawma): Bu kelime "gün" anlamına gelir ve burada büyük bir olayın meydana geleceği belirli bir zamanı işaret etmektedir.

"نَبْطِشُ" (nabṭišu): "بطش" (baṭaša) kökünden türemiş olan bu fiil, "sertçe yakalamak, kavramak" anlamına gelir. Fiil burada "biz yakalarız/kavrarız" şeklinde çevrilebilir ve Allah tarafından gerçekleştirilecek bir eylemi ifade eder.

"الْبَطْشَةَ" (al-baṭša): "بطش" (baṭš) kökünden türemiş olan bu isim, "sertçe yakalama, kavrama" anlamına gelir. "الْ" (al-) takısı ise bu kavramanın belirli ve büyük bir kavrama olduğunu gösterir.

"الْكُبْرَى" (al-kubrā): "كبر" (kabura) kökünden türemiş olan bu sıfat, "büyük" anlamına gelir. "الْ" (al-) takısı ise "en büyük" anlamına gelir, burada "en büyük" olarak çevirebiliriz.

"إِنَّا" (innā): Bu kelime, "biz" anlamına gelen bir zamir ile "إِنَّ" (inna) adlı bir vurgulama ifadesinin birleşiminden oluşur. "إِنَّ" (inna) ifadesi, genellikle cümlede bir vurgulama yapmak amacıyla kullanılır. Burada "biz" olarak çevirebiliriz.

"مُنتَقِمُونَ" (muntaqimūn): "انتقم" (intaqama) kökünden türemiş olan bu fiil, "intikam almak" anlamına gelir. Fiil burada "intikam alanlar" şeklinde çevrilebilir ve Allah'ın intikam alacağına dair bir vurgu yapar.

Ayetin tamamının açıklaması:

Ayet, kıyamet gününde veya büyük bir olayın meydana geleceği bir günde, Allah'ın "en büyük kavrama" ile intikam alacağını vurgulamaktadır. "يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَى" (yawma nabṭišu al-baṭša al-kubrā) ifadesi, belirli bir günde, Allah'ın en şiddetli ve büyük şekilde kavrayacağını, yani bir tür azap veya yargılama gerçekleştireceğini belirtir. "إِنَّا مُنتَقِمُونَ" (innā muntaqimūn) ifadesi ise, bu eylemin bir intikam olarak gerçekleşeceğini, yani insanların daha önce işledikleri kötülükler ve günahlar yüzünden Allah tarafından cezalandırılacaklarını vurgular. Bu ayet, kıyamet gününün şiddetini ve Allah'ın bu günde adalete uygun bir şekilde intikam alacağını vurgulayan bir uyarı niteliğindedir.

DUHAN 17. Ve lekad fetenna kablehum kavme fir'avne ve caehum resulun kerim. = FTN KBL KVM CYE RSL KRM = Gerçekten Firavun'un yönettiği bedenli ruh topluluğu, kavmi (KVM) fitne sınavımız ile (FTN) yüzleştirildiler, akıllarını kullanmayıp, fitneye kanıp kabul ettiler (KBL) ve onlara üretken, cömert, kıymetli, değerli, şerefli, asil, kerim (KRM) bir mesajcı ruh (RSL) gönderdik (CYE). 

İşte ayetin kelime kelime analizi:

"وَلَقَدْ" (wa-la-qad): "و" (wa) "ve" bağlacı, "لَقَدْ" (la-qad) ise vurgulama için kullanılan bir zarf birleşimidir. Birleşik olarak çevrildiğinde "ve gerçekten" ya da "ve şüphesiz" anlamına gelir.

"فَتَنَّا" (fatannā): "فتن" (fitna) kökünden türemiş bu fiil, "imtihan etmek, sınamak" anlamına gelir. "-نا" eki ile birlikte "biz sınamışızdır" anlamında kullanılır, burada Allah kendi eylemini ifade eder.

"قَبْلَهُمْ" (qablahum): Bu terim "قَبْل" (qabl) yani "önce" kelimesi ve "هُمْ" (hum) yani "onlar" zamirinin birleşiminden oluşur. Birleşik olarak "onlardan önce" anlamına gelir.

"قَوْمَ" (qawma): "قوم" (qawm) kelimesi "bir grup insan, bir topluluk, bir halk" anlamına gelir.

"فِرْعَوْنَ" (fir‘awn): Bu terim, Firavun'u, yani Mısır'ın eski hükümdarını ifade eder.

"وَجَاءهُمْ" (wa-jā’ahum): "و" (wa) "ve" bağlacı, "جاء" (jā’a) "gelmek" fiili ve "هُمْ" (hum) "onlara" anlamına gelen zamirin birleşiminden oluşur. Birleşik olarak "ve onlara geldi" anlamına gelir.

"رَسُولٌ" (rasūlun): "رسول" (rasūl) kelimesi "elçi, peygamber" anlamına gelir.

"كَرِيمٌ" (karīmun): "كريم" (karīm) kelimesi, "soylu, şerefli, cömert" anlamında bir sıfat olarak kullanılır.

Ayetin tamamının açıklaması:

Ayet, Firavun'un halkının, Allah tarafından sınandığını ve onlara bir peygamberin gönderildiğini belirtir. "رَسُولٌ كَرِيمٌ" (rasūlun karīmun) ifadesi, bu peygamberin şerefli ve soylu bir kişi olduğunu vurgular. Tarihî bağlamda bu ayet, peygamber Musa (Musa Aleyhisselam)'ın Firavun'un halkına gönderilmesine işaret eder. Musa, Firavun ve halkına Allah'ın emirlerini tebliğ etmiş ve onları doğru yola davet etmiştir. Ancak, Firavun bu davete karşı gelmiş ve sonunda kendi inatçılığı yüzünden helak olmuştur. Ayet, bu önemli tarihî olaya ve Allah'ın, Firavun ve halkını bir peygamber aracılığıyla sınadığına dair bir hatırlatma niteliği taşır.

DUHAN 18. En eddu ileyye ibadallah, inni lekum resulun emin. = EDY ABD RSL EMN = Ki mesajcı ruh o ruh topluluğuna pozitif yaratım güçlerinin yaratım koşullarını ve pozitife hizmeti (ABD) iletti (EDY) "ben sizler için güvenilir, emin (EMN) bir mesajcı ruhum (RSL), 

İşte ayetin kelime kelime analizi:

"أَنْ" (an): Bu kelime, "ki, diye" anlamında kullanılır ve genellikle bir talep veya emrin ardından gelir.

"أَدُّوا" (’addū): "دعا" (da‘ā) kökünden türemiş bu fiil, "çağırmak, davet etmek" anlamlarına gelir. "أَدُّوا" şekli ise "siz çağırınız/ davet ediniz" şeklinde çevrilebilir.

"إِلَيَّ" (ilayya): "إِلى" (ilā) "a, e, ye" anlamında bir edat ile "يَ" (ya) zamirinin birleşiminden oluşur ve "bana" anlamına gelir.

"عِبَادَ" (‘ibāda): "عبد" (‘abd) kökünden türemiş bu kelime, "kullar" anlamına gelir ve burada "Allah'ın kulları" olarak çevrilebilir.

"اللَّهِ" (Allāh): "Allah" kelimesi, İslam'ın tek Tanrısı'nı ifade eder.

"إِنِّي" (innī): "إِنَّ" (inna) vurgulama ifadesi ile "يَ" (ya) zamirinin birleşiminden oluşur ve "ben" olarak çevrilebilir.

"لَكُمْ" (lakum): "لَ" (la) vurgulama harfi ile "كُمْ" (kum) "siz" zamirinin birleşiminden oluşur ve "sizler için" olarak çevrilebilir.

"رَسُولٌ" (rasūlun): "رسول" (rasūl) kelimesi "elçi, peygamber" anlamına gelir.

"أَمِينٌ" (amīnun): "أمين" (amīn) sıfatı "güvenilir, emin" anlamlarına gelir ve burada peygamberin güvenilir ve emin bir elçi olduğunu vurgular.

Ayetin tamamının açıklaması:

Bu ayet, konuşmacının Allah'ın kullarını kendisine çağırmasını talep ettiğini ve kendisinin onlar için güvenilir bir elçi olduğunu bildirdiği bir ifadedir. Elçi, kendisinin güvenilir olduğunu vurgulayarak, insanların kendisine güvenmelerini ve davetine uymalarını istiyor. Bu, genel olarak peygamberlerin, kendilerine gönderilen ilahi mesajları tebliğ etme görevini yerine getirirken güvenilirliklerini vurgulamalarıyla uyumlu bir tema.

DUHAN 19. Ve en la ta'lu alallah, inniatikum bi sultanin mubin. = la-ALV ATY SLT BYN = İlahi sistemin kurallarını aşmayın (la-ALV), siz ruhlara cuzi yaratım gücünüzü , sultanlık gücünüzü (SLT) nasıl kullanacağınızı açıklayan beyanlar (BYN) getiriyorum (ATY),  

İşte bu ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"وَأَنْ" (wa-an): Buradaki "وَ" (wa) bağlaç olarak "ve" anlamında kullanılmıştır. "أَنْ" (an) ise "ki" anlamına gelir, bir haberi veya bir durumu bildirmek için kullanılır.

"لَا" (la): Olumsuzluk eki olarak kullanılmıştır, "olmaması" ya da "yapılmaması" anlamında bir yasak veya reddi belirtir.

"تَعْلُوا" (taʿluu): "Yükselmek, büyükmüş gibi davranmak" anlamında bir fiil olarak kullanılmıştır. "أَعْلَا" kökünden türetilen bir fiil olan "تَعْلُوا" emir kipindedir ve "siz yükselme" anlamına gelir.

"عَلَى" ('alā): "Üzerine, -e karşı" gibi anlamlara gelen bir edattır.

"اللَّهِ" (Allāhi): "Allah" kelimesinin belirtili hâlidir, Tanrı'yı referans alır.

"إِنِّي" (innī): "إِنَّ" (inna) "şüphesiz ki" anlamına gelirken, "-ي" (ī) eki birinci tekil şahsı (ben) belirtir. Bir araya geldiklerinde "şüphesiz ben" anlamına gelirler.

"آتِيكُم" (ātīkum): "آتِ" kökünden türetilen bu fiil, "getirmek, götürmek" anlamlarına gelir. "-كُم" (kum) eki ise "size" anlamına gelir ve ikinci çoğul şahsa işaret eder. Bir araya geldiklerinde "sizlere getiriyorum" anlamına gelirler.

"بِ" (bi): Bu harf, "ile" anlamına gelir ve bir araç veya sebep belirten bir edattır.

"سُلْطَانٍ" (sulṭānin): "Otorite, yetki veya kanıt" gibi anlamlara gelen bir isimdir.

"مُّبِينٍ" (mubīnin): "Açık, belli" anlamlarına gelen bir sıfat olarak kullanılmıştır.

Ayetin Türkçeye tam çevirisi şöyle olabilir:

"Ve (bilin) ki, Allah'a karşı büyüklük taslamayın. Şüphesiz ben, size açık bir delil getiriyorum."

Bu çeviri, dilbilgisel analizi ve sözcüklerin kök anlamlarını dikkate alarak yapılmış bir çeviridir.

DUHAN 20. Ve inni uztu bi rabbi ve rabbikumen tercumuni. = AVZ RBB RBB RCM = ben sizin red ettiğiniz, yardımını geri çevirdiğiniz (RCM) hem sizin ruhunuzun efendisi, Rabbi olan (RABB) hemde benim ruhumun efendisi, ruhumun Rabbi olana (RBB)  sığınıp korunma gücünü kullananlardanım (AVZ),  

Yapay Zeka ile ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"وَإِنِّي" (wa-innī): "وَ" (wa) "ve" anlamında bir bağlaçtır. "إِنِّي" (innī) ise "şüphesiz ben" anlamına gelir; "إِنَّ" (inna) "şüphesiz ki" anlamına gelirken, "-ي" (ī) eki birinci tekil şahsı (ben) belirtir.

"عُذْتُ" (ʿuḏtu): "عذو" (ʿuḏu) kökünden türetilmiş bir fiil olup "sığınmak" anlamına gelir. "عُذْتُ" (ʿuḏtu) şekli ise birinci tekil şahıs geçmiş zamanıdır, yani "sığındım" anlamında kullanılır.

"بِرَبِّي" (bi-rabbī): "بِ" (bi) "ile" anlamına gelirken, "رَبِّي" (rabbī) "benim Rabbim" anlamına gelir. "رَبِّ" (rabb) kökünden türetilen bu kelime "Rab, Lord, Sahip" gibi anlamlara gelir, "-ي" (ī) eki ise birinci tekil şahsa işaret eder.

"وَرَبِّكُمْ" (wa-rabbikum): "وَ" (wa) "ve" anlamına gelirken, "رَبِّكُمْ" (rabbikum) "sizin Rabbiniz" anlamına gelir. "رَبِّ" (rabb) kökünden türetilen bu kelime "Rab, Lord, Sahip" gibi anlamlara gelir, "-كُمْ" (kum) eki ise ikinci çoğul şahsa işaret eder.

"أَن تَرْجُمُونِ" (an tarjumūni): "أَن" (an) bağlacı burada "ki" anlamına gelir ve bir sebep veya amaç belirtir. "تَرْجُمُونِ" (tarjumūni) "çevirmek" fiilinin emir kipi, çoğul formudur; "siz çevirin" anlamına gelir.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi ise şöyle olabilir:

"Ve şüphesiz ben, benim Rabbim'e ve sizin Rabbimiz'e taş atmanızdan sığınırım."

Bu çeviri, dilbilgisel analizi ve sözcüklerin kök anlamlarını dikkate alarak yapılmış bir çeviridir.

DUHAN 21. Ve in lem tu'minu li fa'teziluni. = lem-EMN AZL = Eğer bana güvenmiyorsanız, emin değil iseniz (lem-EMN) benden uzak durun (AZL). " 

İşte yapay zeka ile ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"وَإِنْ" (wa-in): "وَ" (wa) "ve" anlamında bir bağlaçtır. "إِنْ" (in) ise "eğer" anlamında bir şart bağlacıdır.

"لَّمْ" (lam): Arapça dilbilgisinde inkâr anlamı taşır ve bir fiilin olumsuz olduğunu belirtir.

"تُؤْمِنُوا" (tu’minū): "أَمَنَ" (amana) kökünden türetilmiş bir fiil olup "iman etmek" anlamına gelir. "تُؤْمِنُوا" (tu’minū) şekli ise siz (çokluk) iman ederseniz" anlamına gelir.

"لِي" (lī): "Benim için" veya "bana" anlamında bir harftir.

"فَاعْتَزِلُونِ" (faʿtazilūnī): "اعتزل" (iʿtazala) kökünden türetilmiş bir emir fiilidir ve "ayrılmak, uzak durmak" anlamlarına gelir. "-ونِ" (ūnī) eki, birinci tekil şahsa işaret eder; yani "beni" anlamında. "فَ" (fa) ise sonucu belirten bir bağlaçtır ve "öyleyse" veya "böylece" anlamlarına gelir.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi ise şöyle olabilir:

"Ve eğer bana inanmazsanız, o zaman benden uzak durun."

Bu çeviri, dilbilgisel analizi ve sözcüklerin kök anlamlarını dikkate alarak yapılmış bir çeviridir.

DUHAN 22. Fe dea rabbehu enne haulai kavmun mucrimun. = DAV RBB KVM CRM = O zaman erkek olan mesajcı ruh ruhunun efendisine, ruhunun Rabbini (RABB) seslendi, çağırdı (DAV) " bu ruhlar gerçekten itaat etmeyen, kuruslu kalmayı seçerek cereme, suç yaratan (CRM) bir ruh topluluğudur, kavmidir (KVM). "

Yapay Zeka ile işte ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"فَ" (fa): Bu harf, bir sonucu veya bir neden-sonuç ilişkisini belirtir ve "o zaman" veya "böylece" anlamlarına gelir.

"دَعَا" (daʿā): Bu fiil, "çağırmak" veya "dua etmek" anlamına gelir. Burada geçmiş zaman birinci tekil şahıs formunda kullanılmıştır; yani "o (erkek) dua etti" anlamına gelir.

"رَبَّهُ" (rabbahu): "رب" (rabb) kökünden türetilmiş olan bu kelime, "Rab" veya "Sahip" anlamlarına gelir. "-هُ" (hu) eki ise üçüncü tekil şahsa (o, erkek) işaret eder; yani "onun Rabb'ı" anlamına gelir.

"أَنَّ" (anna): Bu kelime, bir açıklama veya nedeni belirtmek için kullanılır ve "ki" anlamına gelir.

"هَؤُلَاء" (hāʾulāʾ): Bu kelime, "bu kimseler" veya "işte bunlar" anlamına gelir ve yakın bir grup insanı işaret etmek için kullanılır.

"قَوْمٌ" (qawmun): Bu kelime, "bir toplum" veya "bir grup insan" anlamına gelir.

"مُّجْرِمُونَ" (mujrimūna): "جرم" (jarama) kökünden türetilmiş olan bu sıfat, "suçlu" veya "günahkâr" anlamına gelir. "-ون" (ūn) eki ise çoğulu belirtir.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi ise şöyle olabilir:

"Böylece Rab'ine dua etti ki: 'İşte bunlar suçlu bir toplum."

Bu çeviri, dilbilgisel analizi ve sözcüklerin kök anlamlarını dikkate alarak yapılmış bir çeviridir.

DUHAN 23. Fe esri bi ibadi leylen innekum muttebeun. = SRY ABD LYL TBA = "Pozitif yaratıma hizmet eden bedenlendirdiğimiz ruhlar ile (ABD)  gece (LYL) yola çıkın (SRY , szlk syf 461), şüphesiz ki tabi olunacaksınız, takip edileceksiniz (TBA). 

İşte yapay zeka ile ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"فَ" (fa): Bu harf, bir sonucu veya bir neden-sonuç ilişkisini belirtir ve "o zaman" veya "böylece" anlamlarına gelir.

"أَسْرِ" (asri): "سَرَى" (sara) kökünden türetilmiş olan bu fiil, "geceleyin yola çıkmak" anlamına gelir. Burada emir kipi olarak kullanılmıştır ve "geceleyin yola çık" anlamına gelir.

"بِعِبَادِي" (bi‘ibādī): "بِ" (bi) edatı, "ile" anlamına gelirken, "عِبَادِي" (‘ibādī) "benim kullarım" anlamına gelir. "-ي" (ī) eki birinci tekil şahsa, yani "ben"e işaret eder.

"لَيْلًا" (laylan): Bu kelime, "gece" anlamına gelir ve burada "geceleyin" veya "gece vakti" şeklinde bir zaman zarfı olarak kullanılmıştır.

"إِنَّكُم" (innakum): "إِنَّ" (inna) kelimesi vurgu yapar ve "şüphesiz ki" anlamına gelir. "-كُم" (kum) eki ise "siz" anlamına gelir ve burada hitap edilen kişilere işaret eder.

"مُّتَّبَعُونَ" (muttaba‘ūna): "تَبِعَ" (tabi‘a) kökünden türetilmiş olan bu fiil, "takip etmek" anlamına gelir. "مُتَّبَعُونَ" (muttaba‘ūna) ise "takip edilenler" anlamına gelir ve burada fiilin isim formu olarak kullanılmıştır.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi ise şöyle olabilir:

"O zaman kullarımla geceleyin yola çık, şüphesiz siz takip edileceksiniz."

Bu çeviri, dilbilgisel analizi ve sözcüklerin kök anlamlarını dikkate alarak yapılmış bir çeviridir.

DUHAN 24. Vetrukil bahre rehva, innehum cundun mugrekun. = TRK BHR RHV CND GRK = yaratım ilmini (BHR, szlk syf 111) yola bırak (TRK), yavaşça yürü (RHV), şüphesiz ki o ruhların ordusu, cundası (CND) gark sesi ile batacaklar (GRK), 

Yapay Zeka ile  işte ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"وَ" (wa): Bu harf, "ve" anlamında bir bağlaçtır.

"اتْرُكْ" (atruk): "تَرَكَ" (taraka) kökünden türetilmiş olan bu fiil, "terk etmek" anlamına gelir. Burada emir kipi olarak kullanılmıştır ve "terk et" anlamına gelir.

"الْبَحْرَ" (al-baḥra): "بَحْر" (baḥr) kelimesi "deniz" anlamına gelir. "ال-" (al-) takısı ise "the" anlamında bir tanımlık getirir; bu durumda "denizi" anlamına gelir.

"رَهْوًا" (rahwan): Bu kelime, "sakin" veya "huzurlu" bir şekilde anlamında kullanılır. Bu bağlamda, denizi sakin bir şekilde, yani müdahale etmeden bırakmak anlamına gelir.

"إِنَّهُمْ" (innahum): "إِنَّ" (inna) kelimesi vurgu yapar ve "şüphesiz ki" anlamına gelir. "هُمْ" (hum) zamiri ise "onlar" anlamına gelir ve burada hitap edilen kişilere işaret eder.

"جُندٌ" (jundun): Bu kelime, "ordu" veya "askerî bir güç" anlamına gelir.

"مُغْرَقُونَ" (mughraqūna): "غَرِقَ" (ghariqa) kökünden türetilmiş olan bu fiil, "boğulmak" anlamına gelir. "مُغْرَقُونَ" (mughraqūna) ise "boğulmuş olanlar" anlamına gelir ve burada fiilin isim formu olarak kullanılmıştır.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi ise şöyle olabilir:

"Ve denizi sakin bir şekilde bırak, şüphesiz onlar boğulacak bir ordu."

Bu çeviri, dilbilgisel analizi ve sözcüklerin kök anlamlarını dikkate alarak yapılmış bir çeviridir.

DUHAN 25. Kem tereku min cennatin ve uyun. = TRK CNN AYN = gizlenmiş, örttüğümüz yaratım gücünü (CNN) açığa çıkar, yola bırak (TRK) ve yaptığın yeni yaratımını görüntüle, gözlere görünür kıl, gözlere beyan et, ayan et (AYN), 

İşte Yapay Zeka ile ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"كَم" (kam): Bu kelime, "ne kadar" veya "kaç" anlamında soru zamiri olarak kullanılır ve burada bir sayının veya miktarın sorulduğu anlamına gelir.

"تَرَكُوا" (tarakū): "تَرَكَ" (taraka) kökünden türetilen bu fiil, "terk etmek" anlamına gelir. "-وا" (ū) eki ise üçüncü şahıs çoğul kipini belirtir, yani "onlar terk etti" anlamına gelir.

"مِن" (min): Bu kelime, "den" veya "dan" anlamında bir edat olarak kullanılır ve burada terk edilen şeyleri belirten bir ön ek olarak işlev görür.

"جَنَّاتٍ" (jannātin): "جَنَّة" (jannah) kelimesi "bahçe" veya "cennet" anlamına gelir. "-ٍ" (in) eki ise tamlayan durum eki olup, "bahçeler" anlamına gelir. "مِن جَنَّاتٍ" (min jannātin) birlikte "bahçelerden" anlamına gelir.

"وَ" (wa): Bu harf, "ve" anlamında bir bağlaçtır.

"عُيُونٍ" (‘uyūnin): "عَيْن" (‘ayn) kelimesinin çoğulu olan bu kelime, "göz" veya "pınar" anlamına gelir. Burada su kaynakları, pınarlar anlamında kullanılmıştır. "-ٍ" (in) eki ise tamlayan durum eki olup, "pınarlar" anlamına gelir. "وَعُيُونٍ" (wa ‘uyūnin) birlikte "ve pınarlar" anlamına gelir.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi ise şöyle olabilir:

"Ne kadar çok bahçe ve pınar terk ettiler!"

Bu çeviri, dilbilgisel analizi ve sözcüklerin kök anlamlarını dikkate alarak yapılmış bir çeviridir.

DUHAN 26. Ve zuruin ve makamin kerim. = ZRA KVM KRM = Ve düşüncene ekilen tohum, her zerre (ZRA) yaratma gücünle cömert, kıymetli, değerli, şerefli, asil, cömert olanı, kurandaki kerimi (KRM) dengeli şekilde yarattırsın sana (KVM) 

Yapay zeka ile işte ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"وَ" (wa): Bu harf, "ve" anlamında bir bağlaçtır.

"زُرُوعٍ" (zurū‘in): "زَرْع" (zar‘) kelimesinin çoğulu olan bu kelime "ekinler" veya "tarım ürünleri" anlamına gelir. "-ٍ" (in) eki ise tamlayan durum eki olup, "ekinler" anlamına gelir.

"وَ" (wa): Yine "ve" anlamında bir bağlaç kullanılmıştır.

"مَقَامٍ" (maqāmin): "مَقَام" (maqām) kelimesi "durak, yer, konum" anlamında kullanılır. "-ٍ" (in) eki ise tamlayan durum eki olup, "konum" anlamına gelir.

"كَرِيمٍ" (karīmin): "كَرِيم" (karīm) kelimesi "cömert, şerefli, onurlu" anlamında bir sıfat olarak kullanılır. Burada "-ٍ" (in) eki ile birlikte "şerefli" anlamında bir sıfat olarak "مَقَام" (maqām) kelimesini nitelemektedir.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi ise şöyle olabilir:

"Ve ekinler ve şerefli bir konum/mekân."

Bu çeviri, dilbilgisel analizi ve sözcüklerin kök anlamlarını dikkate alarak yapılmış bir çeviridir. Bu ayetin hangi kontekste yer aldığına bakarak "مَقَامٍ كَرِيمٍ" ifadesinin daha farklı şekillerde çevrilebileceğini belirtmek isterim.

DUHAN 27. Ve na'metin kanu fiha fakihin. = NAM KWN FKH = ve sana verdiğimiz yaratma gücün, nimetin (NAM) buydu (KWN), dünya deneyiminin süresi içinde de bu FIKIH ilmini kullanarak keyif al, mutlu ve neşeli ol, hayranlık uyandır (FKH) 

* Buradaki FKH - fıkıh sözcüğü , cennette etrafımızda tavaf eden FKH - fıkıh kelimesi ile aynı!!!! Bakınız ZUHRUF 73.AYET!!! 

İşte yapay zeka ile ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"وَ" (wa): Bu harf, "ve" anlamında bir bağlaçtır.

"نَعْمَةٍ" (na‘matin): Bu kelime, "nimet" veya "lütuf" anlamına gelir. "-ٍ" (in) eki ise tamlayan durum eki olarak kullanılmıştır ve "nimeti" anlamını verir.

"كَانُوا" (kānū): "كَانَ" (kāna) fiilinin onlar için çoğul geçmiş zaman şeklidir ve "idi, olmuşlardı" anlamına gelir.

"فِيهَا" (fīhā): "فِي" (fī) kelimesi "içinde" anlamında bir edattır. "هَا" (hā) ise "o" anlamında bir zamir olup, "نَعْمَةٍ" (na‘matin) kelimesine dönüş yaparak "onun içinde" anlamını verir.

"فَاكِهِينَ" (fākihīna): "فَاكِه" (fākih) kökünden türeyen bu kelime, "keyifli, neşeli, eğlenen" anlamında bir sıfattır ve "ـِينَ" (īna) eki ile birlikte eril çoğul bir sıfat halini alır, "eğlenenler" anlamına gelir.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi ise şöyle olabilir:

"Ve onun içinde neşeyle eğlenen bir nimet."

Bu çeviri, dilbilgisel analizi ve sözcüklerin kök anlamlarını dikkate alarak yapılmış bir çeviridir. Bu ayetin hangi kontekste yer aldığına bakarak daha farklı şekillerde çevrilebileceğini belirtmek isterim.

DUHAN 28. Kezalik, ve evresnaha kavmen aharin. = VRS KVM EHR = Biz bedelendirdiğimiz ruh topluluklarını, kavimleri (KVM) işte böyle sonsuz olan, ahir yaşama (EHR) yaratım güçlerini başarılı bir şekilde kullandırıp, pratik yaptırıp, yaratıma mirasçı kılarız, varisimiz yaparız (VRS).  

Yapay zeka ile işte ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"كَذَلِكَ" (kaḏālika): Bu kelime "işte böyle" veya "böylelikle" anlamında bir zarftır.

"وَ" (wa): "ve" anlamında bir bağlaçtır.

"أَوْرَثْنَاهَا" (awrathnāhā): Bu kelime, "وَرِثَ" (waritha) kökünden türetilmiş "أَوْرَثَ" (awratha) fiilinin, "biz" zamiri için birinci şahıs çoğul zamanıdır ve "verdik" veya "miras olarak bıraktık" anlamlarında kullanılır. "هَا" (hā) zamiri ise bu fiilin geçmiş zamanında "onu" anlamında bir nesne zamiri olarak kullanılmıştır ve önceki ayetlerde bahsedilen yeri/bölgeyi gösterir.

"قَوْمًا" (qawman): "قَوْم" (qawm) kelimesi "bir halk" veya "bir topluluk" anlamına gelirken, "ًا" (an) eki ise belirtili nesne eki olarak kelimeye eklenmiştir ve "bir topluluğu" anlamını verir.

"آخَرِينَ" (āḫarīna): Bu kelime "أَخَرُ" (ākharu) kelimesinin çoğul hali olarak, "diğerleri" veya "başkaları" anlamına gelir.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi ise şöyle olabilir: "Böylelikle onu (o yeri/bölgeyi) diğer bir topluluğa miras olarak bıraktık."

Bu çeviri, sözcüklerin kök anlamlarını dikkate alarak yapılmış bir çeviridir ve ayetin hangi kontekste yer aldığına göre çevirinin farklılaşabileceği unutulmamalıdır.

DUHAN 29. Fe ma beket aleyhimus semau vel ardu ve ma kanu munzarin. = ma-BKY SMV ARD ma-KWN NZR = Öyleyse Yeryüzü ile (ARD) gökyüzü (SMV) arasına dünya deneyimi için yerleştirdiğimiz bu ruhların tümü ağlamazlar, üzülmezler (ma-BKY) ve hiç kötü gözlerin enerjisine, nazara (NZR) sahip olMAdılar (ma-KWN NAZR). 

* Demek ki yaratım gücünü kötüyü iyiye çevirmek için kullanan ASLA AĞLAMIYOR ve asla GÜÇLERİ NEGATİF DURUMLARDAN etkilenmiyor. EN DOĞRUSUNU RABBİMİZ BİLİR! 

İşte yapay zeka ile ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"فَ" (fa): Arapçada bir çeşit bağlaç olan bu kelime, bir olayın sonucunu veya bir önceki olaya bağlı olarak gerçekleşen bir olayı gösterir ve "öyleyse", "böylece" gibi anlamlara gelir.

"مَا" (mā): Burada olumsuzluk anlamında bir partikül olarak kullanılır ve "değil" anlamına gelir.

"بَكَتْ" (bakat): "بَكَى" (baka) kökünden türetilmiş bir fiildir ve "ağlamak" anlamına gelir. Bu form geçmiş zaman üçüncü şahıs tekil için kullanılır, yani "ağladı" demektir.

"عَلَيْهِمُ" (‘alayhimu): "عَلَى" (‘alā) kelimesi "üzerine" anlamına gelirken, "هِمُ" (himu) zamiri "onlar" için kullanılır ve bir araya geldiklerinde "onların üzerine" anlamını verir.

"السَّمَاء" (as-samā’): "Gökyüzü" veya "sema" anlamına gelir.

"وَ" (wa): "Ve" anlamında bir bağlaçtır.

"الْأَرْضُ" (al-arḍu): "Yeryüzü" veya "dünya" anlamına gelir.

"وَمَا" (wamā): "Ve" anlamında bir bağlaç olan "وَ" (wa) ile olumsuzluk partikülü "مَا" (mā) bir araya gelerek "ve değil" anlamını verir.

"كَانُوا" (kānū): "Olmak" anlamındaki "كَانَ" (kāna) fiilinin üçüncü şahıs çoğul eril zamanı olarak "onlar (eril) oldular" anlamına gelir.

"مُنظَرِينَ" (munẓarīna): "نَظَرَ" (naẓara) kökünden türetilmiş "مُنْظَرٍ" (munẓarin) kelimesinin çoğulu olan bu kelime, "uyarılanlar" veya "mühlet verilenler" anlamına gelir.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi ise şöyle olabilir:

"Böylece gökyüzü de onlar için ağlamadı, yeryüzü de (ağlamadı); ve onlara süre de tanınmadı."

Ayet, olumsuz bir cevap veya sonuç bildirme amacıyla kullanılan "فَمَا" (famā) ile başlar, bu da bu olayın olumsuz bir sonuç olduğunu gösterir. Son olarak, "مُنظَرِينَ" (munẓarīna) kelimesi, onlara bir şans daha verilmediğini veya uyarılmadıklarını gösterir.

DUHAN 30. Ve lekad necceyna beni israile minel azabil muhin. = NCV BNY AZB HVN = Kuşkusuz biz ruhları düşük frekans ile oluşan güçsüzlükten dolayı (HVN) kendi ruhlarına azap dolu yaşam (AZB) inşa etmekten (BNY) kurtarırız (NCV). 

* Ruhlar her saniye ilahi yardım alırlar, sadece işaretleri okuyabilenler bu yardımları anlar ve azap yaratmaktan kurtulur, işaretleri bilmeyen ruhlar yanlış seçim yaparak azapları kendileri yaratırlar. EN DOĞRSUNU ALLAH BİLİR. 

İşte yapay zeka ile ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"وَلَقَدْ" (wa laqad): Bu ifade, bir durumu vurgulamak için kullanılır ve "elbette ki" veya "kuşkusuz" anlamına gelir.

"نَجَّيْنَا" (naǧǧaynā): "نجى" (naǧā) kökünden türetilmiş olan bu fiil, "kurtarmak" anlamına gelir. Fiilin bu hâli, birinci tekil şahıs çoğul formundadır ve "biz kurtardık" anlamına gelir.

"بَنِي إِسْرَائِيلَ" (banī isrā'īla): Bu ifade "İsrailoğulları" veya "İsrail'in çocukları" anlamına gelir ve Yahudi halkını tanımlar.

"مِنَ" (mina): Bu kelime "from" anlamında bir edat olarak kullanılır ve bir şeyden veya bir yerden ayırma veya ayrılma anlamını verir.

"الْعَذَابِ" (al-‘aḏābi): "عذاب" (‘aḏāb) kelimesi "ceza" veya "azap" anlamına gelir, burada "ال" (al-) takısıyla "azap" veya "ceza" anlamına gelen belirli bir azaptan bahsedilir.

"الْمُهِينِ" (al-muhīni): "هون" (hūn) kökünden türetilmiş olan bu sıfat, "aşağılayıcı" veya "utanç verici" anlamına gelir. "ال" (al-) takısı ile birlikte "aşağılayıcı olan" veya "utanç verici olan" anlamına gelir.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi şöyle olabilir:

"Elbette ki, Biz İsrailoğulları'nı aşağılayıcı azaptan kurtardık."

DUHAN 31. Min fir'avn, innehu kane aliyen minel musrifin. = KWN ALV SRF = Firavun kendine verilen ilmi (ALV) boşa harcayanlardan, sarfedenlerden (SRF) olmuştu (KWN). 

İşte ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"مِن" (min): Bu edat "from" veya "–den, -dan" olarak çevrilebilir ve bir şeyin veya bir yerin başlangıcını veya kaynağını gösterir.

"فِرْعَوْنَ" (fir‘awn): Bu kelime Firavun’a işaret eder; o, Musa (as)’ın karşı karşıya olduğu Mısır'ın zalim hükümdarıdır.

"إِنَّهُ" (innahu): "إِنَّ" (inna) takısı "şüphesiz ki" anlamına gelir ve "هُ" (hu) zamiri "o" anlamında olup Firavun'a işaret eder.

"كَانَ" (kāna): Bu fiil "olmak" anlamına gelir ve burada geçmiş zamanı ifade eder.

"عَالِيًا" (‘ālīyan): Bu sıfat "yüksek" veya "yüksekte olan" anlamına gelir. Metinsel bağlama göre, bu, Firavun'un kendini yüksek gördüğü veya yüksek bir konumda olduğu anlamına gelebilir.

"مِنَ" (mina): Tekrar kullanılan "مِن" edatı, genellikle "–den, -dan" olarak çevrilir ve bir sınıflandırma veya bir grup içinde bir şeyi veya birisini ayırt etmek için kullanılır.

"الْمُسْرِفِينَ" (al-musrifīn): "إسراف" (israf) kökünden türemiş bu isim, "aşırı gidenler" veya "savurganlar" anlamına gelir. "ال" (al-) takısıyla birlikte, bu terim bir grup insanı veya bir topluluğu tanımlar.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi şöyle olabilir:

"Şüphesiz o, Firavun, aşırılıkta büyük olanlardandı."

Bu ayette, Firavun'un aşırı giden biri olduğunu, yani kendini büyük görme eğiliminde olduğunu ve büyük bir savurgan olduğunu belirtir.

DUHAN 32. Ve lekadihternahum ala ilmin alel alemin. = HYR ALM ALM = Şüphesiz ki biz seçtiğimiz ruhlara iyilik yaratmayı seçenek olarak, tercih olarak, güzellik versiyonu olarak, frekans yükseltme faydası, hayır (HYR) ilmi ile (ALM) kendi ilminizi, aleminizi yaratmanız için veririz (ALM). 

İşte ayetin yapay zeka ile açıklamalı dilbilgisi analizi:

"وَلَقَدِ" (wa-la-qadi): "وَ" (wa-) "ve" bağlacıyla birlikte "لَقَدِ" (la-qadi), vurgu yapmak için kullanılır ve "şüphesiz ki" anlamına gelir.

"اخْتَرْنَاهُمْ" (ikhtarnaahum): Bu fiil "biz seçtik onları" anlamına gelir. Fiilin kökü "اختر" (ikhtar) "seçmek" anlamına gelir ve "نَا" (na) zamiri "biz"i, "هُمْ" (hum) zamiri ise "onları" ifade eder.

"عَلَى" (‘alā): Bu edat, "üzerinde" veya "kıyasla" anlamına gelir.

"عِلْمٍ" (‘ilmin): Bu isim "bilgi" veya "ilim" anlamına gelir ve burada, bir şeyi bilmeye dayanarak yapılan bir seçimi belirtir.

"عَلَى" (‘alā): Edatın tekrarı, aynı "üzerinde" veya "kıyasla" anlamına gelir.

"الْعَالَمِينَ" (al-‘ālamīn): "عالم" (‘ālam) kökünden gelen bu terim, "dünyalar" veya "evrenler" anlamına gelir ve genelde tüm yaratılmış varlıkları ifade eder. "ال" (al-) takısıyla birlikte bu terim bir grup veya kategoriyi ifade eder.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi şöyle olabilir:

"Şüphesiz biz, bilgi üzere, onları tüm dünyalara üstün kıldık."

Bu ayette, bir grup insanın, ilahi bir bilgi temelinde, tüm "dünyalar" (yani tüm yaratılmışlar) üzerinde özellikle seçildiğinden bahsedilir. Burada kastedilen "onlar"ın kim olduğu, ayetin bağlamına bağlı olarak değişebilir, ancak genellikle Allah'ın bir lütfu veya özel bir seçimi temsil ettiği bir grup insanı ifade eder.

DUHAN 33. Ve ateynahum minel ayati ma fihi belaun mubin. = ATY AYY ma-BLV BYN = Biz ruhlara içinde sınav olan ama bela yaratmalarına engel olanı (ma-BLV) beyan eden (BYN) yaratma gücü hakkında ayetleri, işaretleri (AYY) getiririz (ATY). 

İşte yapay zeka ile ayetin açıklamalı dilbilgisi analizi:

"وَ" (wa-): "Ve" anlamına gelen bir bağlaçtır.

"آتَيْنَاهُم" (ātaynāhum): "Biz onlara verdik" anlamına gelen bir fiil yapıdır. Burada "نَا" (nā) zamiri "biz"i, "هُم" (hum) zamiri ise "onlara" ifade eder.

"مِنَ" (mina): "From" veya "-den/dan" anlamına gelen bir edattır, bir şeyin kaynağını veya başlangıç noktasını belirtmek için kullanılır.

"الْآيَاتِ" (al-āyāt): "Ayetler" veya "işaretler" anlamına gelir. "ال" (al-) takısı ile birlikte belirli bir article olur.

"مَا" (mā): "Ne" anlamına gelen bir zamirdir. Burada bir şeyin tanımlandığı veya açıklandığı bir bağlamda kullanılır.

"فِيهِ" (fīhi): "Onun içinde" anlamına gelen bir zarf tamlamasıdır. Burada "فِي" (fī) "içinde" anlamına gelir ve "هِ" (hi) zamiri "onu" ifade eder.

"بَلَاء" (balā'): "Sınav, imtihan, felaket veya büyük bir zorluk" anlamına gelir.

"مُّبِينٌ" (mubīn): "Açık, belirgin" anlamına gelen bir sıfattır ve burada "بَلَاء" (balā') kelimesini niteler.

Ayetin tam Türkçeye çevirisi şöyle olabilir:

"Ve Biz onlara, içinde açık bir sınav olan işaretler verdik."

Bu ayette, "onlara" verilen "ayetlerin" içinde açıkça bir "sınav" veya "imtihan" olduğu belirtiliyor. "Ayetler" terimi genellikle kutsal metinlerde geçen mucizeleri, işaretleri veya emirleri ifade eder. Burada anlatılmak istenen, bu ayetlerin veya işaretlerin, insanları sınamak, ne kadar emin olduklarını test etmek için gönderildiğidir.

DUHAN 34. İnne haulai le yekulun. = la-QVL = Kesinlikle bu ruhlar olumlu konuşmazlar (la-QWL), 

Bu ayet şu şekildedir: إِنَّ هَؤُلَاء لَيَقُولُونَ

Bu ayet, Kuran'da farklı ayetlerde de geçen bir ifadeyi içerir. İfade, "إِنَّ" (inna) harfiyle başlar ve "لَيَقُولُونَ" (layaqūlūna) kelimesiyle sona erer. İşte bu ayetin ayrıntılı dilbilgisi analizi:

إِنَّ (inna): Bu kelime "gerçekten," "şüphesiz," "kesinlikle" gibi anlamlara gelir ve ayetin başında yer alır. İslam metinlerinde sıkça kullanılan bir ifadedir ve bir şeyin vurgulanmasında kullanılır.

هَؤُلَاء (hā'ulā'): Bu kelime "bunlar" veya "şunlar" anlamına gelir ve işaret edilen kişi veya nesneleri belirtmek için kullanılır. Burada "bu kişiler" veya "şu kişiler" gibi anlaşılabilir.

لَيَقُولُونَ (layaqūlūna): Bu ifade "söylüyorlar" veya "diyorlar" anlamına gelir. İşte kelime kökleri ve yapısı:

"لَيَ" (laya): Bu, olumsuz bir fiil yapısını gösterir ve olumsuzluk ekidir. İşte bu ek, "yapmıyorlar," "söylemiyorlar" anlamına gelir.

"قُولُونَ" (qūlūna): Bu, "söylüyorlar" fiilinin köküdür. Kök fiil "قَالَ" (qāla) yani "söylemek" anlamına gelir. Burada "-ونَ" (ūna) eki, üçüncü kişi çoğul şahısı belirtir, yani "onlar söylüyorlar" demektir.

Sonuç olarak, ayet "İşte bu kişiler (bazı şeyleri) kesinlikle söylüyorlar" veya "Bu kişiler (bazı şeyleri) şüphesiz söylüyorlar" gibi bir anlama gelir. Bu ayetin tam bağlamını bilmek için önceki ve sonraki ayetlere bakmak ve Kuran'ın genel mesajını anlamak önemlidir.

DUHAN 35. İn hiye illa mevtetunel ulave ma nahnu bi munşerin. = MVT EVL la-NŞR = "İlla ilk kez (EVL) ölücez, mevfta olucaz (MVT) ve biz diriltilmiycez (la-NŞR), 

*Mümin Suresi 11. ayette ise bu ruhların sorguda şöyle diyecekleri söylenir ; "Dediler ki: "Rabb'imiz! Bizi iki kez öldürdün, iki kez dirilttin. Artık suçlarımızı itiraf ettik. Şimdi bu durumdan kurtulmanın bir yolu var mı?" - Evet ruhun 1.ÖLÜMÜ anne rahminden çıkışı ile gerçekleşir 2.ÖLÜM ise beşer bedeninden çıkışında gerçekleşir. Her ruh İKİ KEZ ÖLECEKTİR. ikinci doğum ise KIYAM GÜNÜ olacaktır. Sonsuz yaşam hakkı her ruha verilecektir. Negatif ve pozitif versiyonu ruh kendisi seçmiş olacaktır. EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

YAPAY ZEKA: Bu ayet şu şekildedir: إِنْ هِيَ إِلَّا مَوْتَتُنَا الْأُولَى وَمَا نَحْنُ بِمُنشَرِينَ

Bu ayetin ayrıntılı dilbilgisi analizi şu şekildedir:

إِنْ (in): Bu kelime, "şüphesiz," "kesinlikle" veya "gerçekten" anlamına gelir ve ayetin başında yer alır. İslam metinlerinde vurgu yapmak için kullanılır.

هِيَ (hiya): Bu kelime "bu," "bu şey" veya "bu durum" anlamına gelir. Bu, ayette bahsedilen durumu veya olayı gösterir.

إِلَّا (illā): Bu ifade "hariç" veya "sadece" anlamına gelir. Ayette bir şeyin sadece bir şey olduğunu ifade etmek için kullanılır.

مَوْتَتُنَا (mawtatanā): Bu kelime "ölümümüz" anlamına gelir. "مَوْتَ" (mawta) kelimesinden türetilmiştir ve ölümü ifade eder.

الْأُولَى (al-ūlā): Bu ifade "ilk" veya "birinci" anlamına gelir. Burada "مَوْتَتُنَا الْأُولَى" (mawtatanā al-ūlā) ifadesi, "ilk ölümümüz" demektir. İslam inanışına göre insanlar ölüm sonrasında yeniden diriltilirler ve bu ifade bu konuya işaret eder.

وَمَا (wa-mā): Bu ifade "ve ne" veya "ve değil ki" anlamına gelir. Bir şeyin olmadığını veya gerçekleşmediğini ifade eder.

نَحْنُ (naḥnu): Bu kelime "biz" anlamına gelir ve konuşma anındaki insanları ifade eder.

بِمُنشَرِينَ (bi-munsharīna): Bu ifade "dağıtılacak değiliz" anlamına gelir. "مُنشَرِينَ" (munsharīna) kelimesi, "dağıtılmak" veya "parçalanmak" anlamına gelir.

Sonuç olarak, bu ayet, "Bu, sadece ilk ölümümüzdür ve biz (ölümden sonra) dağıtılacak değiliz" veya "Bu, yalnızca ilk ölümümüzdür ve biz dağıtılmayacağız" gibi bir anlama gelir. Bu ayetin tam bağlamını ve anlamını daha iyi anlamak için önceki ve sonraki ayetlere ve Kuran'ın genel mesajına bakmak önemlidir.

DUHAN 36. Fe'tu bi abaina in kuntum sadikin.= ATY EBV KWN SDK = eğer doğru söyleyen, sözüne sadık (SDK) olsaydınız (KWN) ebeveynlerimizi (EBV) getirirdiniz (ATY)." 

YAPAY ZEKA: Bu ayet şu şekildedir: فَأْتُوا بِآبَائِنَا إِن كُنتُمْ صَادِقِين

Bu ayetin ayrıntılı dilbilgisi analizi şu şekildedir:

فَ (fa): Bu kelime, "böylece" veya "bu yüzden" anlamına gelir ve ayetin başında bir sonraki olayın nedenini belirtir.

أْتُوا (ātū): Bu kelime, "gelin" veya "getirin" anlamına gelir. Burada, kendilerine bir şeyi getirmeleri veya ispat etmeleri isteniyor.

بِآبَائِنَا (bi-ābā'inā): Bu ifade "babalarımızla" anlamına gelir. "آبَاء" (ābā') kelimesi "babalar" veya "ata" anlamına gelir ve burada aile kökeni veya soyunu ifade etmek için kullanılır.

إِن (in): Bu kelime, "eğer" anlamına gelir ve bir koşulu ifade eder. Burada, eğer iddiayı desteklemek istiyorlarsa yapmaları gerekeni ifade eder.

كُنتُمْ (kuntum): Bu kelime, "sizler" veya "siz" anlamına gelir ve bir grup insanı ifade eder. Burada, sözü edilen grup, iddiayı desteklemekle sorumlu olan kişilerdir.

صَادِقِينَ (ṣādiqīna): Bu kelime, "doğru söyleyenler" veya "gerçeği söyleyenler" anlamına gelir. Bu ifade, iddiayı doğrulamak veya gerçekliğini ispat etmekle ilgilidir.

Sonuç olarak, bu ayet, "Öyleyse, eğer doğru söylüyorsanız, babalarımızı getirin" veya "Eğer doğru söylüyorsanız, babalarımızı getirin" gibi bir anlama gelir. Bu ayet, Kuran'da belirli bir bağlama ve olaya referansla kullanıldığı için tam anlamını anlamak için bağlamı incelemek önemlidir.

DUHAN 37. E hum hayrun em kavmu tubbein vellezine min kablihim, ehleknahum innehum kanu mucrimin. = HYR KVM TBB KBL HLK KWN CRM = Bu ruhlar mı pozitifte planladığımızı, hayırlı olanı (HYR) seçerler? Böyle kabul eden (KBL) bedenli ruh topluluklarını, kavimleri (KVM) helak ettik (HLK) yıktık (TBB, szlk syf 176) çünkü o ruhlar cereme yaptılar, kriminal, kusurlu (CRM) oldular (KWN).

YAPAY ZEKA: Bu ayet şu şekildedir: أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ أَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمِينَ

Bu ayetin ayrıntılı dilbilgisi analizi şu şekildedir:

أهُمْ (ahum): Bu kelime, "onlar mı" veya "onlar" anlamına gelir. Bu ifade, soru tonunda bir başlangıç ​​olarak kullanılır.

خَيْرٌ (khayrun): Bu kelime, "daha iyi" veya "iyi" anlamına gelir. Burada, bir karşılaştırma yapılmaktadır.

أَمْ (am): Bu kelime, "veya" veya "yoksa" anlamına gelir. Ayetin soru tonunu sürdürmek için kullanılır.

قَوْمُ (qawmu): Bu kelime, "toplum" veya "kavim" anlamına gelir. Burada, belirli bir topluluğa veya kavme atıfta bulunulur.

تُبَّعٍ (tubba'in): Bu kelime, "Tubba" adlı bir Arap hükümdarına veya liderine atıfta bulunur. İslam öncesi Arap tarihinde Tubba'nın hükmettiği söylenen bir topluluğa işaret edebilir.

وَالَّذِينَ (wa-lladhīna): Bu ifade, "ve onlar ki" veya "ve onlar" anlamına gelir. Bu, belirli bir grup veya kişilere atıfta bulunur.

مِن (min): Bu kelime, "inden" veya "onlardan" anlamına gelir. Bir grup veya kaynaktan gelen bir şeyi ifade etmek için kullanılır.

قَبْلِهِمْ (qablihim): Bu kelime, "onlardan öncekiler" veya "öncekilerden" anlamına gelir. Burada, önceki topluluklara veya nesillere atıfta bulunulur.

أَهْلَكْنَاهُمْ (ahlaknāhum): Bu kelime, "biz yok ettik" veya "biz helak ettik" anlamına gelir. Bu ifade, belirli bir topluluğun yıkımına veya sonuna işaret eder.

إِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمِينَ (innahum kānū mujrimīn): Bu ifade, "çünkü onlar suçlu idiler" veya "çünkü suç işlemişlerdi" anlamına gelir. Bu ifade, önceki toplulukların suçlu olduğunu ifade eder.

Sonuç olarak, bu ayet, "Daha iyi miydiler, yoksa Tubba ve onlardan öncekileri yok edenler miydi? Şüphesiz, onlar suçlu idiler" veya "Daha iyi miydiler, yoksa Tubba ve onlardan öncekileri yok edenler miydi? Çünkü onlar suç işlemişlerdi" gibi bir anlama gelir. Bu ayetin tam bağlamını ve anlamını daha iyi anlamak için önceki ve sonraki ayetlere ve Kuran'ın genel mesajına bakmak önemlidir.

DUHAN 38. Ve ma halaknes semavati vel arda ve ma beynehuma laibin. = ma-HLK SMV ARD ma-BYN LAB = Biz semayı (SMV) ve yerküreyi (ARD)  oyun oynayın, şaka yapın, spor yapın, ciddiyetsiz işler yapın, amaçsız boş işlerle meşkul olun, kölelik yapın, aptalca davranın, saçmalık yapın diye (LAB) yaratmayız (ma-HLK) ve bu şekilde beyanlarda bulunmayız (ma-BYN).  

YAPAY ZEKA: Bu ayet şu şekildedir: وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ

Bu ayetin ayrıntılı dilbilgisi analizi şu şekildedir:

وَمَا (wa-mā): Bu ifade "ve ne" veya "ve değil ki" anlamına gelir. Bir şeyin olmadığını veya gerçekleşmediğini ifade eder.

خَلَقْنَا (khalaqnā): Bu kelime, "biz yarattık" veya "biz yaratılmışız" anlamına gelir. Bu ifade, yaratıcı eylemi ifade eder.

السَّمَاوَاتِ (as-samāwāti): Bu kelime, "gökyüzleri" anlamına gelir. İslam inancına göre, Allah gökyüzünü yaratmıştır ve bu ayette gökyüzlerin yaratılışı hakkında konuşuluyor.

وَالْأَرْضَ (wa-l-arḍa): Bu ifade, "ve yeri" veya "ve dünyayı" anlamına gelir. Bu ayette yerin yaratılışı hakkında da konuşuluyor.

وَمَا بَيْنَهُمَا (wa-mā baynahumā): Bu ifade, "ve ikisi arasındakiler" veya "ve ikisi arasındaki şeyler" anlamına gelir. Yani gökyüzleri ve yer arasındaki her şeyi ifade eder.

لَاعِبِينَ (lāʿibīn): Bu kelime, "oyun oynayanlar" veya "eğlenceli vakit geçirenler" anlamına gelir. Burada ise gökyüzleri, yeri ve aralarındaki şeyleri eğlence veya oyun için yaratılmış gibi düşünmenin yanlış olduğunu ifade eder.

Sonuç olarak, bu ayet, "Biz gökyüzlerini, yeri ve aralarındaki her şeyi oyun veya eğlence için yaratmadık" veya "Gökyüzlerini, yeri ve aralarındaki her şeyi sadece oyun veya eğlence amacıyla yaratmadık" gibi bir anlama gelir. Bu ayet, insanların yaratılış amaçlarını ve dünyadaki varlıkların ciddiyetini anlamalarını vurgular. Bu ayetin tam bağlamını ve anlamını daha iyi anlamak için önceki ve sonraki ayetlere ve Kuran'ın genel mesajına bakmak önemlidir.

DUHAN 39. Ma halaknahuma illa bil hakkı ve lakinne ekserehum la ya'lemun. = ma-HLK bil-HKK KSR la-ALM = Ruhlara onlara verdiğimiz hakları bildirmek (bil-HKK) harici bir sebeple yaratmadık (ma-HLK), velakin ruhların çoğu, ekseriniz (KSR) işaretlerimizin bilgisini, ilmini öğrenmiyorlar (la-ALM). 

 YAPAY ZEKA: Bu ayet şu şekildedir: مَا خَلَقْنَاهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

Bu ayetin ayrıntılı dilbilgisi analizi şu şekildedir:

مَا (mā): Bu kelime, "ne" veya "ne değil" anlamına gelir ve bir olumsuzluk ifadesinin başlangıcını işaret eder.

خَلَقْنَاهُمَا (khalaqnāhumā): Bu ifade, "biz yarattık ikisini" veya "biz yaratılmışız ikisini" anlamına gelir. Burada, yaratma eylemi ifade edilir ve "ikisi" olarak gökyüzleri ve yeri işaret eder.

إِلَّا (illā): Bu kelime, "hariç" veya "yalnızca" anlamına gelir. Burada bir şeyin sadece bir şey olduğunu ifade etmek için kullanılır.

بِالْحَقِّ (bil-ḥaqqi): Bu ifade, "gerçekle" veya "doğruyla" anlamına gelir. Burada, yaratmanın gerçek ve doğru bir amacı veya hikmeti olduğunu ifade eder.

وَلَكِنَّ (walakinnna): Bu ifade, "ancak" veya "ama" anlamına gelir. İki farklı düşünceyi veya durumu karşılaştırmak için kullanılır.

أَكْثَرَهُمْ (aktharuhum): Bu kelime, "çoğu" veya "çoğunluğu" anlamına gelir. İnsanlar arasındaki çoğunluğu ifade eder.

لَا يَعْلَمُونَ (lā yaʿlamūna): Bu ifade, "bilmiyorlar" veya "anlamıyorlar" anlamına gelir. Bilgisizlik veya anlamamak durumunu ifade eder.

Sonuç olarak, bu ayet, "Gökyüzlerini ve yeri, gerçek ve doğru bir amacıyla yarattık, ancak çoğu insan bunu anlamıyorlar" veya "Biz gökyüzlerini ve yeri gerçekle ve doğruyla yarattık, ancak çoğu insan bunu bilmiyorlar" gibi bir anlama gelir. Bu ayet, yaratılışın amacını ve hikmetini anlamayan insanların durumuna vurgu yapar ve gerçekliğe dikkat çeker. Ayetin tam bağlamını ve anlamını daha iyi anlamak için önceki ve sonraki ayetlere ve Kuran'ın genel mesajına bakmak önemlidir.

DUHAN 40. İnne yevmel faslı mikatuhum ecmain. = YVM FSL VKT CMA = Kesinlike biz tüm ruhları bir araya toplatığımız (CMA) belirleme, tayin etme, atama vaktinin (VKT) geldiği gün (YVM) ruhları belirgin şekilde, açık açık kısımlara ayırırız (FSL). 

YAPAY ZEKA: Bu ayet şu şekildedir: إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مِيقَاتُهُمْ أَجْمَعِينَ

Bu ayetin ayrıntılı dilbilgisi analizi şu şekildedir:

إِنَّ (inna): Bu kelime, "şüphesiz" veya "kesinlikle" anlamına gelir ve ayetin başında yer alır. İslam metinlerinde vurgu yapmak için kullanılır.

يَوْمَ (yawma): Bu kelime, "gün" anlamına gelir. Burada, belirli bir günün söz konusu olduğunu ifade eder.

الْفَصْلِ (al-faṣli): Bu kelime, "ayırma" veya "açma" anlamına gelir. Bu ifade, bir konuyu veya durumu ayırma veya açıklama anlamına gelir.

مِيقَاتُهُمْ (mīqātuhum): Bu ifade, "toplantıları" veya "randevuları" anlamına gelir. Burada, belirli bir toplantının veya randevunun söz konusu olduğunu ifade eder.

أَجْمَعِينَ (ajmaʿīna): Bu kelime, "hepsi" veya "tümü" anlamına gelir. Burada, tüm insanların veya varlıkların söz konusu toplantıya veya randevuya katılacakları ifade edilir.

Sonuç olarak, bu ayet, "Şüphesiz ki, ayırma veya açıklama günü, toplandıkları gün olacaktır" veya "Kesinlikle, hepsi toplandıkları gün ayırma veya açıklama günü olacaktır" gibi bir anlama gelir. Bu ayet, Kuran'da kıyamet gününün geldiği gün ve insanların toplandığı gün olarak tasvir edilir. Ayetin tam bağlamını ve anlamını daha iyi anlamak için önceki ve sonraki ayetlere ve Kuran'ın genel mesajına bakmak önemlidir.

DUHAN 41. Yevme la yugni mevlen an mevlen şey'en ve la hum yunsarun. = YVM GNY la-VLY VLY ŞYA la-NSR = O gün dost edindiklerinden, edindikleri velilerinden (VLY) zenginlik, varlık, fayda (GNY) edinemezler, velilik görmezler (la-VLY) ve o ruhlar korumamız altında olamadıklarından bizim tarafımızdan da yardım alamazlar (la-NSR). 

Bu ayet şu şekildedir: يَوْمَ لَا يُغْنِي مَوْلًى عَن مَّوْلًى شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ

Bu ayetin ayrıntılı dilbilgisi analizi şu şekildedir:

يَوْمَ (yawma): Bu kelime, "gün" anlamına gelir. Burada, belirli bir günün söz konusu olduğunu ifade eder.

لَا (lā): Bu kelime, "hayır" veya "değil" anlamına gelir ve bir olumsuzluğu ifade eder.

يُغْنِي (yuġnī): Bu kelime, "fayda sağlamak" veya "zenginleştirmek" anlamına gelir. Burada, birinin diğerine fayda sağlayamayacağını ifade eder.

مَوْلًى (mawlā): Bu kelime, "sahip" veya "veli" anlamına gelir. İslam'da genellikle Allah'ın insanlara yakın dostu veya koruyucusu olarak kullanılır.

عَن (ʿan): Bu kelime, "hakkında" veya "ile ilgili olarak" anlamına gelir. İki şey arasındaki ilişkiyi ifade eder.

مَّوْلًى (mawlā): Bu kelime, yine "sahip" veya "veli" anlamına gelir. İlk "مَوْلًى" (mawlā) kelimesiyle aynı anlama gelir.

شَيْئًا (shayʾan): Bu kelime, "şey" veya "bir şey" anlamına gelir. Genel bir nesneyi ifade eder.

وَلَا (walā): Bu kelime, "ve ne" veya "ve değil ki" anlamına gelir ve olumsuzluk ifadesini sürdürür.

هُمْ (hum): Bu kelime, "onlar" anlamına gelir ve konuşulan insanları ifade eder.

يُنصَرُونَ (yunṣarūna): Bu kelime, "yardım edilirler" veya "zafer kazanırlar" anlamına gelir. Ancak bu ayette olumsuz bir bağlamda kullanılır, yani zafer kazanamazlar veya yardım göremezler.

Sonuç olarak, bu ayet, "O gün, sahibin bir şeye sahip olmasının diğer sahibe hiçbir fayda sağlamayacağı ve onların yardım göremeyecekleri bir gündür" veya "O gün, birinin diğerine hiçbir yararı olmayacak ve onlar yardım göremeyecekler" gibi bir anlama gelir. Bu ayet, kıyamet gününün ciddiyetini ve insanların kendi işledikleri amellerin sonuçlarını taşıdığı günü ifade eder. Ayetin tam bağlamını ve anlamını daha iyi anlamak için önceki ve sonraki ayetlere ve Kuran'ın genel mesajına bakmak önemlidir.

DUHAN 42. İlla men rahimallah, innehu huvel azizur rahim. = RHM AZZ RHM = Sadece ilahi koruma gücünü tarafından korunan, rahimdeki saflıklarına geri dönebilen ruhlar korunur (RHM), ruhunuzun yaratıcısı olan ALLAH saf olanı koruyandır, Rahimdir (RHM), yarattığı saflıkta kalan ruhları yenilmez kılandır, Azizdir (AZZ). 

Arapça dilbilgisine dayalı olarak şu şekilde analiz edilebilir:

إِلَّا (illā): Bu kelime, "ancak" veya "hariç" anlamına gelir ve bir istisna veya sınırlama getirir.

مَن (man): Bu kelime, "kim" veya "kimse" anlamına gelir. İstisnayı ifade eden kısımın başlangıcıdır.

رَّحِمَ (raḥima): Bu kelime, "rahmet etmek" veya "merhamet etmek" anlamına gelir. Burada, rahmet eden tarafından yapılacak olan bir eylemi ifade eder.

اللَّهُ (Allāhu): Bu kelime, "Allah" anlamına gelir ve İslam inancına göre tek ilahı temsil eder.

إِنَّهُ (innahu): Bu ifade, "şüphesiz ki O" veya "kuşkusuz O" anlamına gelir ve cümlenin öznesini belirtir.

هُوَ (huwa): Bu kelime, "O" veya "O, O'dur" anlamına gelir ve ayette belirli bir nesneyi veya varlığı ifade eder.

الْعَزِيزُ (al-ʿazīzu): Bu kelime, "Aziz" veya "Güçlü" anlamına gelir. Allah'ın güçlü ve yüce olduğunu ifade eder.

الرَّحِيمُ (ar-raḥīmu): Bu kelime, "Rahim" veya "Merhametli" anlamına gelir. Allah'ın merhametli olduğunu ifade eder.

Sonuç olarak, bu ayet, "Ancak Allah'ın rahmet ettiği kimseler müstesna. Şüphesiz ki O, Aziz ve Rahim'dir" gibi bir anlama gelir. Bu ayet, Allah'ın merhametinin evrensel olduğunu ve kullarına rahmet ettiğini vurgular. Aynı zamanda Allah'ın gücünü ve yüceliğini de hatırlatır.

DUHAN 43. İnne şeceretez zakkum. = SCR ZKM = Kesinlikle kötüyü, zıkkım olanı tercih (ZKM) tercih eden bedenlendirdiğimiz ruh soyu, seceresi (SCR) , 

YAPAY ZEKA: Şimdi bu ayetin dilbilgisi analizine geçelim:

إِنَّ (inna): Bu kelime, "şüphesiz" veya "kesinlikle" anlamına gelir ve ayetin başında yer alır. İslam metinlerinde vurgu yapmak için kullanılır.

شَجَرَةَ (shajarat): Bu kelime, "ağaç" anlamına gelir. Burada bahsedilen şey bir ağaçtır.

الزَّقُّومِ (az-zaqqūmi): Bu kelime, "zaqqum" adlı bir ağaç türünü ifade eder. İslam inançlarına göre, kıyamet gününde cehennemdeki günahkarlar için acı bir yemek olan zaqqum ağacı kullanılır.

Sonuç olarak, bu ayet, "Şüphesiz zaqqum ağacı" veya "Kesinlikle zaqqum ağacı" gibi bir anlama gelir. Bu ayet, Kuran'da cehennemdeki cezaları ve günahkarların sonuçlarını ifade eder. Zaqqum ağacı, cehennemdeki azap ve ceza ile ilişkilendirilir. Ayetin tam bağlamını ve anlamını daha iyi anlamak için önceki ve sonraki ayetlere ve Kuran'ın genel mesajına bakmak önemlidir.

DUHAN 44. Taamul esim. = TAM ESM = Kötülük ile (ESM, szlk syf 60) ile beslenenler (TAM) 

YAPAY ZEKA;  "طَعَامُ الْأَثِيمِ" ifadesinin Arapça dilbilgisini inceleyelim:

طَعَامُ (ṭaʿāmu): Bu kelime, "yemek" veya "besin" anlamına gelir. Genellikle yiyecekleri ifade etmek için kullanılır.

الْأَثِيمِ (al-ʾāthīmi): Bu kelime, "itham edilen" veya "suçlu" anlamına gelir. Burada, kişinin suçlu veya günahkar olduğunu ifade eden bir sıfat olarak kullanılır.

Bu ifade, "Taamul esim" olarak yazılmış gibi görünüyor, ancak kelimenin tam bağlamı veya cümlenin geri kalanı olmadan anlamı net bir şekilde çıkarmak zordur. Bu ifade, bir cümlenin parçası olarak kullanılmalıdır ve tam anlamı cümlenin bağlamına bağlı olacaktır. 

DUHAN 45. Kel muhl, yagly fil butun. = MHL GLY BTN = Bütün bu ruhlar (BTN) verilen mühlet süresince (MHL) kızmaya, şiddete meyilli olurlar, ruhları galyana getirirler (GLY), 

YAPAY ZEKA: كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ

Bu ifade, Arapça'da "kalmuhli yaghli fi al-butoon" olarak yazılır. Şimdi bu ifadenin dilbilgisini inceleyelim:

كَالْمُهْلِ (kalmuhli): Bu kelime, "gibideki" veya "sapın" anlamına gelir. Bu kelime, bir nesnenin veya şeyin özelliklerini tanımlamak için kullanılır.

يَغْلِي (yaghli): Bu kelime, "kaynar" veya "kaynamak" anlamına gelir. Burada, bir şeyin kaynama eylemini ifade eder.

فِي (fi): Bu kelime, "içinde" veya "de" anlamına gelir. Bir şeyin içinde veya içerisinde olma durumunu ifade eder.

الْبُطُونِ (al-butoon): Bu kelime, "karınlar" veya "miderler" anlamına gelir. İnsan veya hayvanların mide bölgesini ifade eder.

Bu ifade, "كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ" olarak yazıldığında, genellikle bir şeyin içinde kaynayan veya kaynayan bir nesneyi tanımlamak için kullanılır. Ancak tam bağlam veya cümlenin geri kalanı olmadan anlamı daha net bir şekilde anlamak zordur.

DUHAN 46. Ke galyil hamim. = GLY HMM = Sürekli kaynayan hamam suyu (HMM) kızgınlığındadırlar, galyandadırlar (GLY)

YAPAY ZEKA: كَغَلْيِ الْحَمِيمِ

Bu ifade, Arapça'da "kaghali al-hameemi" olarak yazılır. Şimdi bu ifadenin dilbilgisini inceleyelim:

كَغَلْيِ (kaghali): Bu kelime, "kaynar gibi" veya "kaynar gibi olan" anlamına gelir. "كَغَلْيِ" ifadesi, bir şeyin kaynar su gibi veya çok sıcak olduğunu ifade eder.

الْحَمِيمِ (al-hameemi): Bu kelime, "sıcak su" veya "kaynar su" anlamına gelir. Burada, sıcaklığı ifade eden bir terim olarak kullanılır.

Bu ifade, "كَغَلْيِ الْحَمِيمِ" olarak yazıldığında, genellikle bir şeyin sıcaklığını veya kaynarlığını tanımlamak için kullanılır. Ancak tam bağlam veya cümlenin geri kalanı olmadan anlamı daha net bir şekilde anlamak zordur. 

DUHHAN 47. Huzuhu fa'tiluhu ila sevail cahim. = EHZ ATL SVY CHN = Anlaşmayı kabul edin (EHZ) şiddetinizden, kabalığınızdan, frekansınızın düşüklüğünden dolayı itilirsiniz, karadeliğe atılırsınız (ATL) illa begatifte yaptığınız seçimlerinizden dolayı ve dengede duramadığınızdan, sürekli yön değiştirdiğinizden (SVY) sonsuz yaşamınızda negatifte olanlardan olursunuz (CHN). 

YAPAY ZEKA: Ayetin dilbilgisi analizi şu şekildedir:

خُذُوهُ (Khudhuhu): Bu kelime "alın" veya "edin" anlamına gelir. Fiil, üçüncü tekil şahıs (eril) için emir kipi olarak kullanılmıştır. Fiil kökü "خ-ذ-ي" (kh-dh-y) olup bu kökten türetilmiştir.

فَاعْتِلُوهُ (Fa'atiluhu): Bu kelime "onu götürün" veya "onu alın" anlamına gelir. Fiil, üçüncü tekil şahıs (eril) için emir kipi olarak kullanılmıştır. Fiil kökü "ع-ت-ل" (a-t-l) olup bu kökten türetilmiştir.

إِلَى (Ila): Bu kelime "e doğru" veya "e kadar" anlamına gelir. Edat olarak kullanılmıştır.

سَوَاء (Sawa): Bu kelime "bir düzeyde" veya "aynı şekilde" anlamına gelir. Bu bağlaç, iki şeyin birbirine benzemesini veya eşit olmasını ifade eder.

الْجَحِيمِ (Al-Jahim): Bu kelime "cehennem" anlamına gelir. "الْ" (Al) tanımlayıcı bir edattır ve "جَحِيمِ" (Jahim) kelimesi, cehennemi ifade eder.

Bu ayet, Kuran'ın içeriğine bağlı olarak farklı tefsirlerde ele alınabilir. Dilbilgisi analizi, ayetin kelime yapısını ve cümlenin yapısını açıklamaktadır 

DUHHAN 48. Summe subbu fevka re'sihi min azabil hamim. = SBB FVK RAS AZB HMM = Sonra kaynayan (HMM) azaplarından dolayı (min AZB) en üstün nitelikte verdiğimiz, yöneticilik, yaratıcılık kapasiteleri (RAS) fevkalade nitelikteki mükemmelikleri kapanır, uyanırlar (FVK) düşkün hale gelirler (SBB, szlk syf 539).  

YAPAY ZEKA: Ayetin dilbilgisi analizi şu şekildedir:

ثُمَّ (Thumma): Bu kelime "sonra" veya "ardından" anlamına gelir. Cümlenin başında kullanılan bir bağlaçtır.

صُبُّوا (Subboo): Bu kelime "dökün" veya "üzerine dökün" anlamına gelir. Fiil, üçüncü çoğul şahıs (eril) için emir kipi olarak kullanılmıştır. Fiil kökü "ص-ب-ب" (ṣ-b-b) olup bu kökten türetilmiştir.

فَوْقَ (Fawqa): Bu kelime "üzerine" anlamına gelir. Edat olarak kullanılmıştır.

رَأْسِهِ (Ra'sihi): Bu kelime "başı" veya "başının" anlamına gelir. İsim tamlaması olarak kullanılmıştır. "رَأْسِ" (Ra'si) kelimesi "baş" anlamına gelirken, "هِ" (hi) zamiri üçüncü tekil şahsa atıfta bulunur.

مِنْ (Min): Bu kelime "den" veya "tarafından" anlamına gelir. Edat olarak kullanılmıştır.

عَذَابِ (Adhābi): Bu kelime "azap" veya "ceza" anlamına gelir. İsim olarak kullanılmıştır.

الْحَمِيمِ (Al-Hameemi): Bu kelime "kaynar su" veya "kaynayan su" anlamına gelir. "الْ" (Al) tanımlayıcı bir edattır ve "حَمِيمِ" (Hameemi) kelimesi, kaynar suyu ifade eder.

Bu ayet, Kuran'ın içeriğine bağlı olarak farklı tefsirlerde ele alınabilir. Dilbilgisi analizi, ayetin kelime yapısını ve cümlenin yapısını açıklamaktadır, 

DUHHAN 49. Zuk, inneke entel azizul kerim. = ZVK AZZ KRM = Zira sen - DNA na yüklenen -  kudret, güç, asillik, yenilmezlik, saygınlık, mükemmelik, AZİZlik (AZZ) üretkenlik, cömertlik (KRM) özelliklerini dengeleyemedin, hadi deneyim et ve zevk al (ZVK).  

YAPAY ZEKA: Ayetin dilbilgisi analizi şu şekildedir:

ذُقْ (Zuq): Bu kelime "tadını çıkar" veya "deneyimle" anlamına gelir. Fiil, ikinci tekil şahıs (eril) için emir kipi olarak kullanılmıştır. Bu emir, kişiye bir eylemi gerçekleştirmesi için bir çağrıda bulunur.

إِنَّكَ (Innaka): Bu kelime "şüphesiz sen" veya "gerçekten sen" anlamına gelir. "إِنَّ" (Inna) zarf tümleciyle birlikte kullanılarak bir gerçeği veya vurgulanması gereken bir durumu ifade eder. "كَ" (ka) ise "sen" anlamına gelir.

أَنتَ (Anta): Bu kelime "sen" anlamına gelir. Üçüncü tekil şahıs olarak kullanılan bir zamirdir.

الْعَزِيزُ (Al-Azeezu): Bu kelime "güçlü" veya "üstün" anlamına gelir. "الْ" (Al) tanımlayıcı bir edattır ve "عَزِيزُ" (Azeezu) kelimesi, güçlü ve yüce anlamına gelir.

الْكَرِيمُ (Al-Kareemu): Bu kelime "cömert" veya "şerefli" anlamına gelir. "الْ" (Al) tanımlayıcı bir edattır ve "كَرِيمُ" (Kareemu) kelimesi, cömert ve şerefli anlamına gelir.

Bu ayet, kişiye bir daveti ve bir gerçeği hatırlatmayı amaçlar. Ayet, kişiye "Tadını çıkar, şüphesiz sen güçlü ve cömertsin" mesajını iletmektedir.  

DUHHAN 50. İnne haza ma kuntum bihi temterun. = ma-KWN MRY = Kesinlikle bundan şüphe (MRY) duymadınız (ma-KWN). 

YAPAY ZEKA: -Ayetin dilbilgisi analizi şu şekildedir:

إِنَّ (Inna): Bu kelime "şüphesiz" veya "gerçekten" anlamına gelir. "إِنَّ" (Inna), bir gerçeği veya vurgulanması gereken bir durumu ifade etmek için kullanılan bir zarf tümleciyle birlikte kullanılır.

هَذَا (Haza): Bu kelime "bu" anlamına gelir. İşaret zamiri olarak kullanılır ve yakındaki bir şeye işaret eder.

مَا (Ma): Bu kelime "ne" veya "ne olduğu" anlamına gelir. "مَا" (Ma), bir soru sözcüğü olarak da kullanılabilir, ancak bu ayette olumsuz bir ifade için kullanılmıştır.

كُنتُم (Kuntum): Bu kelime "siz" anlamına gelir. İkinci çoğul şahıs (eril) olarak kullanılmıştır. Fiil kökü "ك-ن-ي" (k-n-y) olup bu kökten türetilmiştir.

بِهِ (Bihi): Bu kelime "onunla" veya "onunla olan şey" anlamına gelir. İsim veya zamirle bağlantı kurmak için kullanılır.

تَمْتَرُونَ (Tamtaroon): Bu kelime "şüphe etmek" veya "tereddüt etmek" anlamına gelir. Fiil, ikinci çoğul şahıs (eril) için fiil kökü "م-ت-ر" (m-t-r) olan geniş zaman (müstakil) kipi olarak kullanılmıştır.

Bu ayet, bir gerçeği vurgulamak ve bir durumu netleştirmek için kullanılır. İnsanların önceki şüphelerini gidermek ve somut bir gerçeği kabul etmelerini teşvik etmek amacıyla kullanılır.

DUHHAN 51. İnnel muttekine fi makamin emin. = VKY KVM EMN =Şüphesiz ruhunun mükemmeliğini koruyan, kötülüklerle savaşan, görevlerinin bilincinde olan, pozitif yaratıma hizmet eden (VKY) ruhlar emindirler (EMN) dengelerini, kıvamlarını (KVM) korurlar. 

YAPAY ZEKA: Ayetin dilbilgisi analizi şu şekildedir:

إِنَّ (Inna): Bu kelime "şüphesiz" veya "gerçekten" anlamına gelir. "إِنَّ" (Inna), bir gerçeği veya vurgulanması gereken bir durumu ifade etmek için kullanılan bir zarf tümleciyle birlikte kullanılır.

الْمُتَّقِينَ (Al-Muttaqeen): Bu kelime "muttaki" veya "Allah'tan korunanlar" anlamına gelir. "الْ" (Al) tanımlayıcı bir edattır ve "مُتَّقِينَ" (Muttaqeen) kelimesi, "Allah'tan korunanlar" veya "Allah'a karşı gelmekten sakınanlar" anlamına gelir. Bu kelime müslümanların takva ve doğru yolda olma niteliklerini ifade eder.

فِي (Fi): Bu kelime "içinde" veya "durumunda" anlamına gelir. Edat olarak kullanılır ve bir durumu veya konumu belirtmek için kullanılır.

مَقَامٍ (Maqamin): Bu kelime "bir konum" veya "bir durum" anlamına gelir. İsim olarak kullanılmıştır.

أَمِينٍ (Ameen): Bu kelime "güvenilir" veya "emin" anlamına gelir. İsim olarak kullanılmıştır.

Bu ayet, takva sahiplerinin güvenilir ve emin bir konumda olacaklarını ifade eder. Takva, İslam inanışına göre Allah'a karşı gelmekten kaçınma, doğru yolda olma ve iyi ahlaki değerlere sahip olma anlamına gelir.

DUHHAN 52. Fi cennatin ve uyun. = CNN AYN = Gizli, saklanmış, korunmuş, akıl almaz olanlar, cennetler (CNN) ve uyanışlar, gerçek olanı görüp yüzleşmeler (AYN) içinde, 

YAPAY ZEKA: Dilbilgisi analizi şu şekildedir:

فِي (Fi): Bu kelime "içinde" veya "durumunda" anlamına gelir. Edat olarak kullanılır ve bir durumu veya konumu belirtmek için kullanılır.

جَنَّاتٍ (Jannatin): Bu kelime "cennetler" veya "bahçeler" anlamına gelir. Cennet, İslam inancına göre, müminlerin ahirette Allah'ın lütfuna eriştikleri güzel ve sonsuz bahçeleri ifade eder. "جَنَّاتٍ" (Jannatin) kelimesi cennetin çoğulu olarak kullanılmıştır.

وَعُيُونٍ (Wa'u-yoon): Bu kelime "gözler" veya "pınarlar" anlamına gelir. "وَعُيُونٍ" (Wa'u-yoon) kelimesi gözlerin veya pınarların çoğulu olarak kullanılmıştır.

Bu ifade, cennetin güzelliklerini ve nimetlerini betimlemek amacıyla kullanılır. 

DUHHAN 53. Yelbesune min sundusin ve istebrakın mutekabilin. = LBS KBL = En üstün olanı kabul etmeleri ile (KBL) yaratıma uygun hale getirilir, elbise değiştirirler (LBS). 

ANNE YORUMU: *LBS kökü İBLİS ile aynı köktendir, bu da "İblis" kelimesinin Cennetteki akıllı varlık formu olduğunu düşünüyorum, "İblis Cinlerdendi" ifadesi ise bu düşüncemi destekliyor. Buna göre LBS cennette "akıllı varlıkların aldığı" form olabilir ve bu yüzden akıllı bir varlık diğer akıllı bir varlığın kendisinden daha üstün olamayacağını düşünüp İTİRAZ ETMİŞ olabilir, Allaha itiraz etme cüretinide AKLI ile VERİLEN HAKK tan kaynaklandığını düşünüyorum, en doğrusunu Allah bilir. KEHF 50. Hani! Biz, meleklere, "Âdem'e secde edin. " demiştik. İblis hariç hepsi secde etmişti. O cinlerdendi. Böylece Rabb'inin sözünden dışarı çıktı. Benim yanım sıra, onu ve soyunu evliya mı ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için ne kötü bir tercihtir bu!

Ayrıca İblis bir HAKK elde etmiş ve HICR SURESİ 37. ayette ona bu hakk verilir: HICR 36. İblis: "Rabbim! Öyleyse yeniden diriltilecekleri güne kadar, bana süre tanı." dedi. / HICR 37. Allah: "Sen, süre verilenlerdensin;" EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR! 

YAPAY ZEKA: Dilbilgisi analizi şu şekildedir:

يَلْبَسُونَ (Yalbasoona): Bu kelime "giyinirler" veya "üzerlerine alırlar" anlamına gelir. Fiil, üçüncü çoğul şahıs (eril) için fiil kökü "ل-ب-س" (l-b-s) olan geniş zaman (müstakil) kipi olarak kullanılmıştır.

مِن (Min): Bu kelime "den" veya "tarafından" anlamına gelir. Edat olarak kullanılır ve bir şeyin kaynağını veya malzemesini belirtmek için kullanılır.

سُندُسٍ (Sundusin): Bu kelime "ipek" veya "ipekten" anlamına gelir. İsim olarak kullanılmıştır.

وَإِسْتَبْرَقٍ (Wa-istabraqin): Bu kelime "brokar" veya "parlak kumaş" anlamına gelir. İsim olarak kullanılmıştır.

مُّتَقَابِلِينَ (Mutataqabileena): Bu kelime "karşılıklı olarak" veya "birbirlerine karşı" anlamına gelir. "مُّتَقَابِلِينَ" (Mutataqabileena) kelimesi, karşılıklı olarak giydiklerini ifade eder.

DUHHAN 54. Kezalik, ve zevvecnahum bi hurin in. = ZVC HVR AYN = Böylece gözün kaynağı ile yüzleştirilmek, gerçeğin gösterilmesi için (AYN, İsfani szlk syf 697) tekrar diriltilen, üstün olarak geri döndürülen ruhlar, havariler (HVR, İsfani szlk syf 292),  dünyadaki yarattıkları ile, amelleri ile birleştirilir, dünya deneyiminde muttaki olmuş, yaratımın gücünden tatmin olmuş bu ruhlar yaratım güçleri ile tekrar eşleştirilir (ZVC, İsfani szlk syf 435). 

YAPAY ZEKA: Tabii ki, ayetin dilbilgisi analizini yapabilirim:

كَذَلِكَ (kaḏālika): Zarf. "Böylece" veya "bu şekilde" anlamına gelir.

وَ (wa): Bağlaç. "Ve" anlamına gelir.

زَوَّجْنَاهُم (zawwajnāhum): Fiil + Zamir. "zawwajnā" fiilinin 1. tekil şahıs çoğul formu ve "hum" (onları) zamiri.

بِ (bi): Edat. "İle" anlamına gelir.

حُورٍ (ḥūrin): İsimdir.

عِينٍ (‘īnin): İsimdir. Gözün görme fonksiyonu anlamına gelir, ancak bu bağlamda özel durumu tanımlar.

Bu analiz, ayetin kelimelerinin dilbilgisine genel bir bakış sunmaktadır. 

DUHHAN 55. Yed'une fiha bi kulli fakihetin aminin. = DAV KLL FKH EMN = Orada emin oldukları (EMN) tüm (KLL) hayret, mutluluk, neşe, tat, keyif vereni yaratma ilmi, fıkıh ilmi (fkh) talep ederler, isterler, çağırırlar (DAV).

YAPAY ZEKA: İşte bu ayetin ayrıntılı dilbilgisi analizi:

"يَدْعُونَ" (Yad'una): Bu kelime, "çağırırlar" veya "davet ederler" anlamına gelir. "دَعَوْا" (da'aw) kök fiilinin 3. çoğul şimdiki zaman hali olan "يَدْعُونَ" (yad'una), "onlar çağırırlar" şeklinde çevrilebilir.

"فِيهَا" (Fiha): Bu kelime, "onun içinde" veya "orada" anlamına gelir. Bu bağlamda cennet anlamında kullanılır.

"بِكُلِّ" (Bikulli): Bu kelime, "her" veya "her türlü" anlamına gelir.

"فَاكِهَةٍ" (Fakihat): Bu kelime, "meyve" veya "meyveler" anlamına gelir.

"آمِنِينَ" (Amineen): Bu kelime, "emin" veya "güvende" anlamına gelir. Bu bağlamda, cennetteki insanların güvende ve huzur içinde olduklarını ifade eder.

DUHHAN 56. La yezukune fihel mevte illel mevtetel ula, ve vekahum azabel cahim. = la-ZVK MVT illa-MVT EVL VKY AZB CHM = Orada evvelki, ilk (EVL) ölümden başka (illa-MVT) ölüm (MVT) tatmazlar (la-ZVK) ve o ruhlar yok edilme (CHM) azabından (AZB) korunurlar (VKY). 

YAPAY ZEKA: bu ayeti ayrıntılı olarak dilbilgisine göre açıklayabilirim:

"لَا" (La): Bu kelime, "hayır" veya "hayır" anlamına gelir ve olumsuz bir ifadeyi başlatır.

"يَذُوقُونَ" (Yathuqoona): Bu kelime, "tatırlar" veya "deneyimlerler" anlamına gelir. "ذَوْقَ" (thawqa) kök fiilinden türetilmiştir ve 3. çoğul şimdiki zaman hali olan "يَذُوقُونَ" (yathuqoona), "onlar tadırlar" veya "onlar deneyimlerler" şeklinde çevrilebilir.

"فِيهَا" (Fiha): Bu kelime, "onun içinde" veya "orada" anlamına gelir. Bu bağlamda cennet anlamında kullanılır.

"الْمَوْتَ" (Al-Mawta): Bu kelime, "ölüm" anlamına gelir.

"إِلَّا" (Illa): Bu kelime, "ancak" veya "sadece" anlamına gelir ve bir istisna bildirir.

"الْمَوْتَةَ" (Al-Mawtata): Bu kelime, "ilk ölüm" veya "birinci ölüm" anlamına gelir. İslam inancına göre insanlar dünya hayatında bir kez ölürler ve sonra ahirette bir kez daha ölürler.

"وَوَقَاهُمْ" (Wa-waqaahum): Bu kelime, "ve onları korudu" veya "ve onları kurtardı" anlamına gelir. "وَقَا" (waqa) kök fiilinden türetilmiştir ve "وَوَقَاهُمْ" ifadesi, "ve onları korudu" şeklinde çevrilebilir.

"عَذَابَ" (Adhaba): Bu kelime, "ceza" veya "azap" anlamına gelir.

"الْجَحِيمِ" (Al-Jaheemi): Bu kelime, "cehennem" anlamına gelir.

Bu ayet, cennetteki müminlerin ölümü tadmayacaklarını, sadece dünya hayatındaki ilk ölümü deneyimleyeceklerini ve Allah'ın onları cehennem azabından koruyacağını ifade eder. Cennet, müminler için ebedi bir hayatın simgesidir ve cennette ölüm veya azap gibi negatif deneyimler olmayacaktır.

DUHHAN 57. Fadlen min rabbik, zalike huvel fevzul azim. = FDL RBB FVZ AZM ) = O ruhlar, ruhlarının efendisinden, Rabblerinden aldıkları iyilik yaratma gücü, lütüf dan dolayı (FLD) azim ile, yılmadan (AZM), başarmış olan (FVZ) ruhlardır.

YAPAY ZEKA: "فَضْلًا مِّن رَّبِّكَ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ"

"فَضْلًا" (Fadlan): İsim tamlaması (noun phrase) görevindedir ve "bir lütuf" veya "bir ihsan" anlamına gelir.

"مِّن" (Min): İsim tamlaması (noun phrase) görevindedir ve "dan" veya "den" anlamına gelir.

"رَّبِّكَ" (Rabbika): İsim tamlaması (noun phrase) görevindedir ve "senin Rabbinin" veya "senin Rabbin tarafından" anlamına gelir.

"ذَلِكَ" (Thalika): İsim (noun) görevindedir ve "bu" veya "şu" anlamına gelir.

"هُوَ" (Huwa): Zamir (pronoun) görevindedir ve "O" veya "O, işte" anlamına gelir.

"الْفَوْزُ" (Al-Fawzu): İsim (noun) görevindedir ve "zafer" veya "başarı" anlamına gelir.

"الْعَظِيمُ" (Al-Azheemu): İsim (noun) görevindedir ve "büyük" veya "muazzam" anlamına gelir.

DUHHAN 58. Fe innema yessernahu bi lisanike leallehum yetezekkerun. = YSR LSN ZKR = Şüphesiz biz uyumlu, soldan sağa, parçalara bölerek, sessiz harflerle kodlayıp kolay hale getirerek, birbirine uyumlu konular içeren bahislerden bahseden nazik, kibar bir lisan ile (LSN) mesajcı ruhun da konuştuğu dilde kolaylaştırdık (YSR) belki okuyup ruh anlaşmasını hatırlarsınız (ZKR). 

YAPAY ZEKA: Bu ayeti ayrıntılı olarak dilbilgisine göre açıklayabilirim:

"فَإِنَّمَا" (Fa'innama): Bu kelime, "şüphesiz ki" veya "gerçekten de" anlamına gelir ve bir vurgu unsuru olarak kullanılır.

"يَسَّرْنَاهُ" (Yassarna-hu): Bu kelime, "biz onu kolaylaştırdık" veya "biz onu basit hale getirdik" anlamına gelir. "يَسَّرَ" (yassara) kök fiilinden türetilmiştir ve çoğul nesne zamiri olarak kullanılır.

"بِلِسَانِكَ" (Bilisani-ka): Bu kelime, "senin dilinle" veya "senin diliyle" anlamına gelir. "لِسَانِ" (lisani) kelimesi "dil" anlamına gelir ve "كَ" (ka) ise ikinci tekil şahıs zamiri olarak kullanılır.

"لَعَلَّهُمْ" (La'allahum): Bu kelime, "belki de onlar" veya "belki de onlar" anlamına gelir. "لَعَلَّ" (la'alla) ifadesi bir belirsizlik veya umut ifadesi olarak kullanılır ve sonrasında gelecek bir eylemin belirsizliğini ifade eder.

"يَتَذَكَّرُونَ" (Yatazakkaroona): Bu kelime, "hatırlarlar" veya "tekrar düşünürler" anlamına gelir. "ذَكَّرَ" (dhakara) kök fiilinden türetilmiştir ve 3. çoğul şimdiki zaman hali olarak kullanılır.

Bu ayet, Allah'ın Kuran'ı, peygamberin dilinde ve anlayışında olacak şekilde kolaylaştırdığını ve insanların mesajları hatırlayıp düşünmeleri için bir fırsat verildiğini ifade eder. 

DUHHAN 59. Fertekib innehum murtekıbun. = RKB RKB = Şüphesiz oku, korun, uyar (RKB), okuyup hatırlayan ruhlar şüphesiz hatırlayıp korunur, gözlemlenir, uyarılır (RKB). 

*Burada kullanılan RKB harfleri RAKIB kelimesi ile aynı köktendir, bu da "pozitife hizmet eden ruh, rakibi , ona düşman olan, secde etmeyen negatife karşı" bilinçlendirilir şeklinde ikinci anlamı taşıdığı korusunda da ilham aldım, en doğrsunu Allah bilir. 

YAPAY ZEKA: bu ayeti ayrıntılı olarak dilbilgisine göre açıklayabilirim:

"فَارْتَقِبْ" (Fartaqib): Bu kelime, "öyleyse gözet" veya "dikkatle bekleyin" anlamına gelir. "ارْتَقِبْ" (irtaqib) kök fiilinden türetilmiştir ve emir kipi olarak kullanılır.

"إِنَّهُم" (Innahum): Bu kelime, "şüphesiz onlar" veya "gerçekten de onlar" anlamına gelir. "إِنَّ" (inna) ifadesi şüphe giderme ve vurgu için kullanılır ve "هُم" (hum) ise üçüncü çoğul şahıs zamiri olarak kullanılır.

"مُّرْتَقِبُونَ" (Murtaqiboona): Bu kelime, "bekleyenler" veya "gözleyenler" anlamına gelir. "رْتَقِبُونَ" (rtaqiboona) kök fiilinden türetilmiştir ve şimdiki zaman hali olarak kullanılır.

Bu ayet, insanlara dikkatle beklemelerini ve gözlemlemelerini emreder. 


ANALİZ ETMEYİ ÖĞRETEN VE AYETLERİNDEN EMIN EDEN RABBİME HAMDOLSUN! ŞeKURAN (Rabbimiz tarafdınfan gönderilmiş olan kuranı bana ileten başta peygamberimiz olmak üzere, tüm güzel ruhlara selam olsun)!


ENGLISH VERSION :  64th CHAPTER = DUHHAN CHAPTER (Meaning of the Chapter Name DHN = Smoke, Darkness, Dark night, Malice, Serving Negativity, Ragıb El-Isfahani dictionary page 350)


(1*) The key to the protective armor of the soul's creative power is (HA MIM).


(2*) This book (KTB) is our declaration to the embodied soul (BYN).


(3*) We sent it down to the soul's worldly experience for its evolution as divine goodness, blessing (BRK, dictionary page 123) during the night (LYL, dictionary page 909). And we became warners, observers of whether you apply your powers correctly.


(4*) In the book, we differentiated actions in sections with evidence, detailing them with various examples.


(5*) These commands (EMR) were conveyed to the soul by messenger souls from us (AND).


(6*) The Lord of the soul, the soul's God (RABB), surely hears with the ear of the body in which He embodied the soul, is SEMI (SMA), and is the source of the science of fate creation, ALIM (ALM).


(7*) He is the Lord (RABB) of all souls, including those of the earth (ARD) and the heavens (SMA) and even those we haven't declared.


(8*) There is no deity other than Him who can create souls, start life for the soul (HYY), and end it (MVT). He is the Lord (RABB) of your souls and the souls of your ancestors (EBV).


(9*) You know nothing; souls are in a game of two opposite poles.


(10*) Observe the smoke, the black hole (DHN) from the sky (SMV) in our declaration (BYN) for the soul's freedom and understanding its uniqueness.


(11*) This black hole covers unconscious humans (NVS); it's a painful torment (ELM AZB).


(12*) Then they say, "Our Lord, remove this torment (AZB) from us; we now believe."


(13*) We delay the time for them to read, think, and remember; a messenger soul comes to them with a declaration (BYN).


(14*) Yet they don't benefit from it and say that the signs, knowledge, science (ALM) are foolish.


(15*) Then we remove the torment (AZB) a little, and you quickly return to your old material life.


(16*) On that great day of the end (KBR BTŞ), we end the material dimension of the world experience. We take revenge on flawed souls by destroying their materials.


(17*) Let's give a real example: The community of souls led by Pharaoh faced our test of sedition and accepted it without using their minds. We sent them a generous, noble messenger soul.


(18*) The messenger soul conveyed to that soul community the conditions of positive creation powers and service to the positive.


(19*) I bring declarations explaining how to use your minor creation power, your sovereignty power (SLT) correctly.


(20*) I seek protection in the one who is both the Lord of your souls and my soul if you don't trust me.


(21*) If you're not sure about me, stay away from me.


(22*) Then the male messenger soul called out to his Lord, saying, "This is a community of souls that truly do not obey."


(23*) Set out at night with the souls we embodied to serve positive creation; you will surely be followed.


(24*) Use your power to activate the science of creation, leave the material, walk slowly; those armies of souls will drown with a drowning sound.


(25*) Use the hidden creation power we've hidden, reveal it, leave the material, and display your new creation.


(26*) Let the seed you planted in your thought create in balance with your creation power.


(27*) This is what we taught you with the blessing (NAM) we gave you. Create fates in the duration of the world experience using this FIKIH science, enjoy, be happy, and amaze.


(28*) We make the souls we embodied inheritors of our creation power in this way for the eternal life.


(29*) All these souls we placed between the earth (ARD) and the sky (SMV) for the world experience never cry or get affected by the negative energies of evil eyes.


(30*) It seems that those who use their creation power to turn evil into good NEVER CRY and are NEVER AFFECTED by negative situations. They can always turn evil into good. ONLY GOD KNOWS THE TRUTH!


(31*) Pharaoh wasted the knowledge (ALV) given to him and became one of the spendthrifts (SRF).


(32*) We indeed give the knowledge of creating good to the souls we choose, allowing them to create their own realms.


(33*) We bring verses (AYY) about our creation power that declares without causing harm, although most souls don't learn our signs' knowledge.


(34*) Souls unaware of this certainly don't speak positively.


(35*) They say, "We will only die once (EVL) and won't be resurrected (la-NŞR). If you were truthful, you'd bring back the souls of our ancestors (EBV)."


(36*) Are these the souls that choose the good we planned in the positive? We destroy communities (KVM) that accept this, for they create negativity and become flawed (CRM).


(37*) We didn't create the heavens (SMV) and the earth (ARD) for play, jest, or pointless activities.


(38*) We created souls for a purpose other than declaring our creation power's knowledge, but most souls don't learn.


(39*) On the day when we gather all souls, we'll clearly separate them based on their deeds.


According to the VAKIA chapter, there are three groups. Only the flawless group will be taken to the hidden creation area, paradise, according to the chapter.

(40*) On that day, those who befriended negativity won't benefit from their wealth or protection, and they won't receive help from us.


(41*) Only souls protected by divine power, who return to their purity in the womb, are protected (RHM). God protects souls that remain pure and makes them invincible, Aziz (AZZ).


(42*) You certainly didn't doubt (MRY) this.


(43*) Souls that protect their perfection, fight evils, are aware of their duties, and serve positive creation are secure (EMN) and maintain their balance in the creation powers we gave.


(44*) In the hidden, protected, and mind-boggling powers we've hidden and in the awakenings and confrontations with reality,


(45*) By accepting the highest, souls are perfected, change their body garments (LBS).


(46*) In that place, they request all the wonder, happiness, pleasure, and delight they are sure of (EMN) using the science of FIKIH.


(47*) They won't taste death (MVT) there except for the first death (EVL), and they'll be protected from the torment of destruction (CHM AZB).


(48*) These souls have succeeded (FVZ) due to the kindness they received from their Lord.


(49*) We've made our messages easy with a gentle language (LSN) in the same language as the messenger soul, so perhaps you'll remember.


(50*) You certainly didn't doubt this.


(51*) Souls that remember our signs are certainly unique (RKB).


(52*) They say, "We'll only die once (EVL) and won't be resurrected (la-NŞR)."


(53*) If you were truthful, you'd bring back the souls of our ancestors (EBV).


(54*) Do these souls choose the good we planned in the positive? We destroy communities (KVM) that accept this, for they create negativity.


(55*) We didn't create the heavens (SMV) and the earth (ARD) for play or jest.


(56*) We created souls for a purpose other than declaring our creation power's knowledge.


(57*) On the day when we gather all souls, we'll clearly separate them based on their deeds.


(58*) Those who befriended negativity won't benefit from their wealth or protection.


(59*) Only souls protected by divine power are protected. God protects souls that remain pure.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BEN NASIL SECDE VE RUKU EDİYORUM? TÜRKÇE DUALARLA SECDE VE RUKU

MUHKEM (EVRENSEL) KURALLAR - KURAN AYETLERİNDE ANLATILAN YASAKLAR (HARAMLAR) VE UYULMASI GEREKENLER (HELALLER)

HADİSLERE İNANANLAR KAFİRDİR DİYE KURAN'DA BUYURULAN AYET - TEVBE SURESİ 32.AYET