Neden ilahi kitaplar CERN de yapılmakta olan kuantum deneyinden bahsediyor? İncil ve kuran'da bahsedilen DEVEYİ İĞNE DELİĞİNDEN GEÇİRMEK mümkün mü?
CERN de yapılan "maddeyi anti maddeye çevirme" deneyleri başarıya ulaşır mı?
Işınlanma teknolojisi ne zaman hayatımıza girecek?
Neden ilahi kitaplar bu kuantum deneyinden bahsediyor? İncil ve kuran'da bahsedilen DEVEYİ İĞNE DELİĞİNDEN GEÇİRMEK nasıl gerçekleştirilir? Bugünkü teknoloji ile mümkün mü?
Evet hadi tüm sorularımızı teker teker yanıtlayalım!
Bugün bilim boşluğun negatif enerji dolu elektronlarla dolu olduğunu kanıtladı. Evrende pozitif enerji yüklü elektronların var olabilmesi için negatif enerji yüklü elektronların da olması gerektiğini ortaya çıkardı. "Madde varsa, o maddenin mutlaka anti maddesi de evrende oluşur" kuantum yasası doğrulanmış oldu. Kurandaki dualite prensibinin de temel kuantum yasası olduğunu sürekli söylüyoruz. Bir başka deyiş ile, uzay boşluğu madde olarak ortaya çıkmayan ve potensiyel niteliği taşıyan anti maddeden yapılmış pozitron elektronlar barındırır ve bunlar sadece enerjidir. Bu pozitron elektronlar üç boyutlu madde dünyasında yaşayan bizlere göre sanaldır. Sanal göremediğimiz ve bedeni olmayan tüm varlıklardır, yani soyut varlıklardır ama enerjileri vardır.
Hayal edebilmeniz için daha bilindik bir örnek verelim size. Örneğin; bir şey ne kadar sıcak ise dışa doğru o kadar genişler ve ne kadar soğuksa o kadar büzüşür. Üşüdüğümüz zaman bizim de büzüştüğümüz gibi, terlediğimizde vucudumuzdaki sıvıları ter yoluyla atmamız gibi, teri oluşturan ısı enerjisini ancak terledikten sonra farkedebilir ve sadece ufacık bir sonucunu yani teri gözle görebiliriz, o da madde şekil değiştirdiği ve sıvı hale geçtiği içindir. Neyse dönelim konumuza, biraz karmaşık biliyorum.
Soru: Çok düşük sıcaklıklarda bu büzüşme enerjiyi durdurur mu?
Cevap: Mutlak sıfır noktasındaki soğulukta parçacıklar hiçbir enerjiye sahip olamazlar. Mutlak sıfır noktası Kelvin in 1800 lerde tanımladığı ve enerjinin de sıfır olduğu bir noktadır. Bu noktaya sıfır Kelvin deniyor, -273 santigrad derecedir. Bu derecede atomların davranışları değişir ve kuantum yasaları işlemeye başlar.
Cern deneyinde kuantum düzeye inmek için çarpıştırıcı içinde uygulanan sıcaklık kuranda belirtilen mutlak sıfırdır yani -273 derecedir. Sıfır nokta hareketi bildiğimiz hareketten oldukça farklıdır. Sıfır noktası hareketinin varlığı ile yokluğu arasındaki farkı anlamak olanaksızdır. Özetle, mutlak sıfır sıcaklığındaki bir madde SIFIR DIRENCE sahiptir. Karadeliklerin içinde bu sıfır direnç deneyim edilebilir. Şöyle ki, karadelik maddeyi yakalar, içine alır, spiral olarak döndüre döndüre uzatır, bu arada maddenin direnci olmaz. Fiziksel erime gibi düşünebiliriz. Maksat bütün ile birleşmektir. Kuran da bu BIR OLANA YOLCULUK olarak ifade edilir ve bu yasa, misal alemini yani düşünce ve ruh alemindeki ruhların bedensiz hareket etme prensibini bilimsel olarak açıklar. Ben demiyorum Ulrich Schneider diyor. Hatta Nobel ödüllü fizikçi Dirac, garip şekilde bilimsel deneylerini anlatırken sürekli ve pek te bilimsel kanıtı olmayan ama varlığı konusunda şüphemiz olmayan "RUH" sözcüğünü kullanır. Dirac'ın, ruhun maddeden kurtulması ve özüne dönmesi tanımı %100 Kuran'a referanstır, muhtemelen Dirac Kuran'ı okuyup anlamadı ama bu yasayı doğayı inceleyerek gördü. Kuran'da bu yasa "Vahdaniyet yolunda Tek olana ulaşma" ("Varlığı kendinden olup bütün kâinatı yönetendir. Bir an bile durmaz, yorulmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi sadece O'nun yasalarına göre var olabilir, evrenin kendisi Onun yasasıdır." (Kuran - Bakara 255 / ayetel kursi)) olarak ifade edilir.
Bilimsel olarak şöyle açıklanabilir; atomların titreşiminden kaynaklanan direncin temel nedeni akım taşıyan elektronların atomları çarparak hareket yönlerini değiştirmesidir. Bu çarpışmalar ne kadar fazlaysa ve ne kadar büyük oranda yön değiştiriyorsa direnç o kadar büyük oluyor ama Mutlak Sıfıra ulaşıldığında direnç sıfırlanır ve deve iğne deliğinden hoooop diye geçer. Çünkü kendi kendini anti maddeye çevirebilmiştir, özüne dönmüştür, kuantum yasalarına uyumlanmıştır, işte bu yüzden Kuran tam bir kuantum yasa kitabıdır, sonuna kadar okuyunca "şimdi anladım" diyeceksiniz merak etmeyin, yavaş yavaş detayları anlatmaya devam edelim. Bilim ve dini beraber düşünmek başlangıçta biraz kafa karıştırıyor biliyorum. Ama bilimin temeli yasalar ise, o zaman önce temeli (dini yasaları) iyi anlamak gerekebilir.
Mutlak sıfır sıcaklığına sahip bir metalden geçen düşük enerjili bir elektron atomlarla her iki şekilde de çarpışamayacağı için saçılmadan yoluna devam eder. Evet, tam da burada sıfır direnç vardır. Müslümanlar buna mutlak teslimiyet derler.
İşte bu durumda Kocaman bir Deve bir iğne deliğinden çok rahat geçebilir.
Kuran Tek Allah inancına (mutlak bilince) ulaşamayan ruhların üst boyuta geçemeyeceğini ARAF SURESİ 40.AYETTE şöyle anlatır:
"Ey insanlar! Ayetlerimizi kabul etmeyenler birlik yasasına uyum sağlayamaz. Yasalara kibirlenip uymayanlara göğün boyut kapıları açılmaz. Deve iğne deliğinden geçemeyeceği gibi, onlar için bunun gerçekleşmesi de mümkün olamaz. İşte, evrensel yasalara uymayanlar yaratıcıları tarafından böyle cezalandırılır, cennete (üst boyuta) geçemezler. " ((Kuran - Araf, 7/40) (Prof. Dr. Gazi Ozdemir). Orjinali : İnnellezine kezzebu bi ayatina vestekberu anha la tufettehu lehum ebvabus semai ve la yedhulunel cennete hatta yelicel cemelu fi semmil hiyat ve kezalike neczil mucrimin.)
Ayrıca incilde de benzer ayet vardır:
Devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin tanrı egemenliğine girmesinden daha kolaydır. (matta 19:24)
Yukarıdaki ayetin incelemesini yapabilmemiz icin Kuran kavramlarini ve bilimsel kavramlara göz atmamiz gerekiyor. Kuran’da geçen cemelu kelimesinin Halat veya Deve olarak cevirisi yapilmis. Deve olarak Kuranda ayrica erkek ve dişi deve kavramlarini da goruruz. (bkz Kamer 27. ayet, Hud 64. ayet, Gaşiye 17. ayet)
Biraz kelimelerin simgesel anlamlarına da bakalım:
Yüklü parçacık : Pozitif ve negatif elektrik yük miktarının dengede olmadığı parçacıklara denir. Eğer pozitif yükler daha fazlaysa parçacık artı yüklü, negatif yükler daha fazlaysa parçacık eksi yüklüdür. Bu iki yükün birbirine eşit olması durumunda parçacık yüksüz veya nötrdür. Doğada bütün parçacıklar (atom ve moleküller) eşit sayıda proton (artı yüklü temel parçacık) ve elektron (eksi yüklü temel parçacık) içerirler.
Kuranda hikayeleştiren kuantum yasalarında simgesel olarak Deve, Halaka’l-Ezvâc ve Mutlakiyet kelimeleri SEMBOL olarak kullanılır.
Deve = Yuk tasiyicidir
Dişi deve = arti yüklü
Erkek deve= eksi yüklü
Absolute zero = Mutlak sifir
Kuran'da ayrıca deve konusu Semud halkının bölgesel kıyameti konusunda da anlatılır. Özellikle DİŞİ DEVE konusu Semud halkının yok ediliş nedeni olarak anlatılır Kuran'da. Peki neden DİŞİ DEVE, başka hayvan değil, örneğin sığır da olabilirdi, eğer mesele sadece fakire devletin bedava süt dağıtması olsaydı. Sığır deveden belki daha çok süt verebilirdi üstelik çok daha az su tüketirdi. Biraz derine inelim o zaman. Söylendiğine göre tarihte kaya ve mermerleri ilk kez yontma sanatını Semûd kavmi bulmuş ve bu kavim 1.700 şehirli bir uygarlık, ülke yapmıştır. Bugün bu sayıda şehre sahip olan ülke var mı? İşte düşünün ne kadar büyük bir uygarlıktan bahsediliyor. Ve korkunç bir ses ile yok olmuşlardır. Semud kavmi bugün 5.kıyamet ile yok edilen MU UYGARLIGI olarak bilinir. Wikipedi den ayrıntılarını öğrenebilirsiniz.
Bu bilgi sonrası, Semud kavmi de kuantumsal deneyler mi yaptı acaba diye düşünmekten kendimi alamadım açıkçası. Devenin yük taşıyıcı olması ve eksi ile artı yük taşıyan elektron ile pozitron kavramı, erkek deve, dişi deve kavramı ile mi açıklanıyor acaba diyerek de arkasını getirdim gayri ihtiyari… Sizde yorum yapın lütfen!
Üstelik İslam’ın ilk tefsircisi olan Ferra’nın, Cimâletun kelimesinin “Toplanma” anlamına geldiğini söylemiş olduğunu bilince işler iyice karışıyor. Türkçeye de “cümleten” diye geçen, Cimâletun kelimesi toplanmak, Sufr ise sıfır anlamında alındığında, “Mutlak Sıfır Noktasında toplanmak” olarak bir açıklama ortaya çıkıyor. Boşluk negatif elektronlar ile dolu ise, pozitif elektron dünyadaki maddeyi temsil ediyor diye düşündürdü beni açıkcası.
Surenin tamamının bütünlüğü içinde Cimâletun Sufrun kelimesi, Mutlak Sıfır Noktası olarak algılandığında, surenin anlattığı cennet-cehennem boyutu, Fasl yani ayırma günü ya da noktası ve o noktada gölge ve ışığın olmaması, konuşulamaz olması, idrak ve ifadenin olmaması gibi tanımlar bir bütünlük içeriyor. Yine aynı surenin içinde “Hayy ve Mevt” hali (titreşen – titreşmeyen, canlı – ölü) kavramının olması dikkat çekicidir. (Tıpkı mutlak sıfır noktasında elektronların titreşmemesi gibi. Gördüğünüz gibi Kuran'da oldukça fazla detay var ve bu kuantum yasası hikaye içinde çok ama çok basit şekilde tasvir edilmiş ama düşünmeden ve odaklanmadan anlamak çok mümkün olmayabilir)
Selasin Şuab kavramının ise, big bang sırasında üç tane uzaysal (uzunluk, genişlik, yükseklik) boyut açılarak kozmik büyüklüğe dönüşme olabileceği düşünülürse Kur’an ile kozmik ve fiziğin ne kadar iç içe olduğunu görmemek mümkün değil. Arapça kelime kavramlarını bugünün algı ve bilgi seviyesiyle sıfır noktasından yani bütün eski bildiklerini unutarak okumak, bu evrensel kitabı çok başka boyutlara taşıma cesaretini içeriyor.
Dönelim bizim Nobel ödülü alan Kuran'daki yasaları bir şekilde keşfetmiş olan bilim adamlarının Kurandaki bu yasaları nasıl bilimsel olarak kanıtladıklarına!!! Eeeee bilim deyince akan sular duruyor değil mi? Peki bu bilim adamları Deveyi iğne deliğinden geçirmenin yollarını deneylerle nasıl açıklamışlar?
Paul A.M. Dirac ‘ a göre, boşluk negatif enerji yüklü elektronlarla doludur ve evrende pozitif enerji yüklü elektronların var olabilmesi için bu negatif enerji yüklü elektronların olması gerekir. (Not: Paul Adrien Maurice Dirac (8 Ağustos 1902 – 20 Ekim 1984), İngiliz fizikçi ve matematikçi. Kuantum fiziğinin kurucularındandır. Diğer önemli keşiflerinin yanında fermionların davranışını açıklayarak antimaddenin keşfine olanak veren ve kendi adı verilen Dirac eşitliği’ni yaratmıştır. Dirac 1933 Nobel Fizik Ödülü’nü Erwin Schrödinger ile paylaşmıştır, Schrodinger'in KEDİ DENEYİ ise kurandaki gözlemci yasasının bugünkü bilimsel kanıtı olmuştur.)
Bilim adamı Dirac, garip şekilde bu keşfini bilimsel olarak anlatırken sürekli RUH sözcüğünü kullanmıştır. Bilim adamı beyin değil ruh diyor, neden acaba? Evet, cansız olan, pozitif enerji yüklü parçacıkların, sanal, negatif enerji yüklü parçacıklarla birleşmesiyle karşılıklı etkileşimi sonucu yaşam ortaya çıkar. Gerçek parçacıklar pozitif enerji yüklü olup dünyada 3 boyutlu madde halinde bulunurlar. Sanal negatif enerji yüklü parçacıklar ise uzay boşluğundan gelir ve takyonik yapıdadır. Bu parçacıklar bedenin yaşamı boyunca bedenle beraber iken, bedenin ölümü ile bedeni terk ederek tekrar boşluktaki yerine ruh olarak geri döner. Bu sanal parçacıklar, bing – bang’la yaratılmış, evren yok olana kadar da evrende var olmaya döngüsel şekilde durmadan devam eder. Ki üstelik buna ruh dendiğini söyler Dirac…İşte bunu da araştırdım çünkü Kuran'da Rabbimiz "Bilim adamları mutlaka beni bulur" der. Örneğin, Ateist denen Einstein tek tanrı denen "Allah inancı"nı şu şekilde anlatmıştır; "Doğanın gizemlerini zorlayıp, içerisine girmeyi başardığımız zaman göreceksiniz ki, birbirini tekrar eden, fark edilebilir olanın haricinde, derinlerde yatan, çözülmesi güç, açıklanamaz bir kuvvet bulunmaktadır. Bu kuvvete duyduğum hayranlık ve saygı benim dinimdir. Bu bağlamda, evet, ben gerçek bir dindarım." demiştir.
Fizikçi Dirac'a geri dönelim. Negatif mutlak sıcaklığın kütle çekimine karşı evreni genişleten, gizemli karanlık enerjinin davranışlarını belirleyebileceği düşünülüyor. Atomlardaki bu davranış farklılığının, karanlık enerji gibi bir kozmolojik olguyu çözebileceği tahmin ediliyor.
Mutlak sıfır noktasının altına düşen sıcaklıkta elektronlar enerjilerini artık bizim boyutumuzla paylaşmıyor başka bir boyuta geçiyorlar. Bu geçiş sırasında arada kalan bir perdenin aşılması söz konusu. Kuran'da bu perdeye "berzah" deniyor. Bu perde aslında, mutlak sıfır noktası dediğimiz -273 derecenin ta kendisi gibi görünüyor.
Bu noktada atomların direnç göstermiyor olması, maddenin içinden kütlelerin geçip gidebilmesine izin verir, tıpkı bir devenin iğne deliğinden geçmesinin mümkün olması gibi… Tekrar hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum; hem İncil’de hem Kur’an’da geçen bu deyim üzerinde çok tartışmalı açıklamalar olmuştur. Kutsal kitaplarda aslında bu bilimsel durum çok daha basitleştirilerek anlatılıyor
Ke ennehu cimâletun sufr(sufrun). Sanki o peş peşe gelen sarı erkek develer (halatlar) gibidir. (KURAN - Mürselat suresi , ayet 33)ve lâ yedhulûnel cennete hattâ yelicel cemelu fî semmil hiyât(hiyâti)
Deve iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler. (KURAN - Araf suresi, ayet 40)
Devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin tanrı egemenliğine girmesinden daha kolaydır. (INCIL, matta 19.sure, 24.ayet)
Cemel kelimesinin erkek deve anlamında olması anlaşılamaz (!) bulunup pek çok tefsirde deve yerine develere bağlanan sarı halatlar demenin daha doğru olduğu savunulmuştur ve her zamanki gibi YANLIŞ çevirilerle insanlar bu ayetin BİLİMSEL anlamını anlamaktan uzaklaştırılmıştır. Erkek deve kelimesinin, eksi yüklü elektronlar kelimesi ile anlamsal benzeşi göstermesi, artı yüklü pozitron elektronların perdenin öbür tarafında olması bilgisini bir tarafa koyup düşünmek gerek. Eksi (- ) Enerjinin eril ve dünyasal, artı (+) enerjinin de dişil ve ruhsal-tanrısal olarak biliniyor olması tesadüf müdür?
Kavramların cinsiyetli ve hep çift olduğu Kur’an’da, erkek devenin karşıtı olan “Allah’ın dişi devesi” kelimesinin geçtiği sureler olan Araf, Hud, Şuara, Kamer, Neml’dir ve hepsinde kıyamet yaşayıp yok olmuş kavimler anlatılır. Bu da bu kavimlerin Kuantum yasalarına aykırı olarak yaşadıklarını veya doğaya bir şekilde (günümüzün ilkel ve fakir teknolojisi ile anlatırsak) atomu atom bombası olarak kullanamak gibi) zarar verdikleri çok net anlaşılmaktadır. Bugün de B/ll G@t€s in 11 ülkede üretiği sivri sineklerin RNA sı ve aşılarda RNA larla oynaması da aynı durum aslında.
Aşağıdaki ayetlere bakılırsa atom bombası gibi birşey yüzünden Semud halkının yok olduğunu çok net anlayabilirsiniz.
“Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah’ın dişi bir devesi. Bırakın onu, Allah’ın arzında yayılıp otlasın. Ona kötülük dokundurmayın, yoksa sizi yakın bir azap yakalar. Derken onu kestiler. Salih dedi ki: “Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. İşte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir. Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Bilin ki Semûd kavmi Rablerini inkâr etti. Bilin ki Semûd kavmi Allah’ın rahmetinden uzaklaştı.” Hud 64-65-67-68
Özetlersek; bir başka deyişle, uzay boşluğu madde olarak ortaya çıkmayan, potansiyel niteliği taşıyan anti maddeden yapılmış pozitron elektronlar barındırır.” Bu pozitron elektronlar sanaldır. Yani soyuttur, insanda göremediği bir şeye inanmakta zorlanır zaten. Böylece ateistlere de dokunalım. Ateist arkadaşlarımıza biraz görnedikleri enerjilerin kaynağını, yani kuantum yasalarını araştırmalarını tavsiye edelim.
Uzayın boşluğunda bulunan dönen, sanal, negatif enerji yüklü, anti maddeden yapılmış olan potansiyel enerji (pozitron) elektronları vardır. Bu sanal parçacıkların her birinin bir hafızası vardır ve bedendeki gerçek dönen parçacıklarla etkileşim içindedirler.
Gerçek parçacıklar pozitif enerji yüklü olup dünyalıdır.Bu parçacıklar bedenin yaşamı boyunca bedenle beraber iken, bedenin ölümü ile bedeni terk ederek tekrar boşluktaki yerine döner. Bu sanal parçacıklar, bing – bang’la yaratılmış, evren yok olana kadar da evrende var olmaya devam eder. Ki üstelik buna ruh dendiğini söyler Dirac…
Mutlak sıfır noktasının altına düşen sıcaklıkta elektronlar enerjilerini artık bizim boyutumuzla paylaşmıyor başka bir boyuta geçiyorlar. Bu geçiş sırasında arada kalan bir perdenin aşılması söz konusu. Bu perde aslında, mutlak sıfır noktası dediğimiz -273 derecenin ta kendisi gibi görünüyor. Bu konuyu bilimsel olarak biraz daha açalım.
Soru: BİLİMSEL olarak bu Kuantum noktaya geçebilmek nasıl mümkündür? Geçilirse ne olur?
Bilimsel olarak sorarsak: Teoremsel olarak açıklanan bu kuantum noktaya inebilmek mümkün müdür, inilirse ne olur? Bu noktada madde madde olarak kalabilir mi? Bu noktadan aşağıya daha düşük sıcaklığa inildiğinde enerjiler hangi duruma geçer? Enerji, yani entropi sıfıra indikten sonra eksi değerlerde ilerlemeye devam eder mi? Yani enerji için de + sonsuzdan – sonsuza gidiş mümkün müdür? Öyle ya matematik yasaları gereği sıfırın altında eksi değerler devam eder. Bu matematik yasası enerji için de geçerli midir?
Cevap : Bu sorulara 2013 Ocak ayına kadar cevap vermek mümkün değildi pratik olarak, çünkü -273’ e inilemiyordu. Almanya Ocak ayında en soğuk noktaya sahip oldu ve Ludwig Maximilian Üniversitesi’nden fizikçi Ulrich Schneider ve çalışma arkadaşları, potasyum atomlarından oluşan bir ultra-soğuk kuantum gazıyla, mutlak sıfır sıcaklığının altına inmeyi başardı. Bu kuantum gaz, mutlak sıfırın üzerinden, mutlak sıfırın altına, 1 Kelvinin milyarda biri kadar bir sıcaklıkla indi ve Almanya o an dünyadaki en soğuk nokta olmayı bu deney sayesinde deneyimledi. Zaten Hitler'de Kuranı 1.dünya savaşında okumuş ve bu teknolojinin peşine düşmüştü.
Deneyde, Lazer ve manyetik alan kullanılarak gazın atomları hapsedildi ve en düşük enerji durumuna getirilen atomlar, sıcaklığın 0 Kelvin’in altına inmesiyle birlikte beklenmeyen bir şekilde en yüksek enerji durumuna geçti. Anti evrene geçen her madde birden çok yüksek enerjiye sahip olur çünkü üç boyutlu madde ve/veya bedenden kurtulur. Buna manevi anlamda ruhun yolculuğu da denir. Mutlak sıfır da direnç yokken artı da maddenin gözlemlenebilir enerjisi mutlaka vardır. Mutlak sıfırı geçen madde, anti madde boyutunde muazzam bir enerji ortaya çıkarır. Buna göre bedene hapsolmayan her ruh anti madde boyutuna geçtiğinde çok büyük bir enerjiye sahip olur. Bu durum ise ruhun ölümden sonra nasıl hareket edebildiğini çok net açıklıyor. Bu bugünkü bilimin bile henüz keşfemediği dehşet verici bu bilgi, Kurandaki DEVENIN IGNE DELIGINDEN GECMESI şeklinde Araf suresinin 40.cümlesinde geçen kuantum bilgisinin ta kendisi.
Bu deneyde kullanılan atomlar gibi atomların oluşturduğu bulutlar, normal yerçekimi ile aşağı doğru (Dünya merkezine doğru) çekilirken, bulutun bir parçası mutlak sıcaklığın altındaysa, bazı atomlar yerçekimine meydan okuyarak, yukarı doğru hareket edebilir. Bu durum UFO ların hareketini çok net açıklıyor, bu yasa sayesininde yerçekiminden bağımsız havada basit durulabilir her türlü madde ve uçan her madde. Bu teknoloji, kristallerle de yapılmaktadır. Mutlaka kristal piramit teknolojisini araştırın derim. Kristillarde anti madde teknolojisi kullanılır, bu ters yükleme yapar ve dengede tutar, yani nötre geçirir.
Tüm evrenlerdeki tüm güneş ve yıldız sistemleri aynı kuantum yasalarına göre hareket ederler. Evrendeki en düşük sıcaklıkların, galaksiler arasındaki boşlukta yer alması beklenir. Örneğin, dünyadan 5000 ışık yılı mesafedeki Boomerang Nebula’sındaki sıcaklığın -272 santigrat (1.15 K) olduğu belirlenmiş bulunuyor. Manyetik alanlar spiral şekilde sürekli dönerler. Her sistem halkalar halindedir, tam ortadan birleşirler. Galaksilerin merkezleri de aynı şekildedir. Buna taurus sistemi denmiştir milattan önceki ileri gelişmiş toplumlarda. Hani dünya boğanın boynuzlarında demişler ya tabletlerinde, işte orada anlatmak isteidkleri iki boynuzun arasında spiral durmadan dönen bir dünya şeklinde anlatmaya çalışmışlar sanki, biz gelecek nesillerine de biz yanlış yorumlamışız tıpkı kuranı yanlış yorumladığımız gibi binlerde yıldır. Bu bilgi gerçekten bu şekilde düşünüldüğünde beyin yakıcı olabiliyor ve geçmiş toplulukların çok daha gelişmiş bir teknolojiye sahip olduklarını bize kanıtlıyor. Kuranda bahsedilen Ad kavmı yani Atlantis medeniyetinin teknolojisini mutlaka araştırın ve Platon bu alanda inanılmaz bilgiler vermiştir ki Kuran bu bilgilerin doğruluğunu adeta kanıtlamaktadır, zaman yolculukları yaptıklarına hatta Hitlere ilham kaynağı olduklarına bile şahit olacaksınız.
Karşı bir negatif varoluş, yani anti evren boyutuna geçiş, ve orada enerji mevcudiyeti göstermek yani deveyi iğne deliğinden geçirmek sadece kuantum yasalarına uyum içinde olursa mümkündür. Bu yüzden kuranki kuantum yasaları ruhun bedenden tamamen özgürleşebilmesi ve serbest kalıp, üst boyuta yani cennet boyutuna geçebilmesi için zorunludur, aksi taktirde bedenle birlikte ruh alt boyuta yani kutsal kitaplarda cehenem denilen alt boyuta sürüklenir ve orada ateş enerjisi ile varlığına malesef devam etmek zorunda kalır.
Yaşadığımız madde evreninde artı sonsuza doğru sürüp giden bir entropi olduğu gibi negatif taraftada bir entropi olduğu sonucu çıkar (bu yasa bugün Yapay Zeka teknolojisindeki Machine Learning teknolojisinde sistemleri yani robotları eğitmekte kullanılan teknolojidir, yani kurandaki en belirgin kuantum yasalarından sadece biridir). Anti madde evreninde varoluş söz konusudur. Ruhun da bu yasalara uyumlanarak üst boyuta geçmesi beklenir.
Bir gazın yerçekiminin tersine hareket edebilme özelliği olması demek, evrende madde olarak pozitif durumda bulunan tüm sistemin tam karşıt tarafta da enerjiye sahip olup eylemde bulunması demek. Yani karşıt bir negatif varoluş ve enerji mevcudiyeti mümkün.
Bu noktada Kuran'da çokça geçen Halaka’l-Ezvâc kelimesini akla getirmemek mümkün değil, kurana göre her şey ÇİFT YARATILMIŞTIR, dualite prensibi esas olandır. Özetle, Allah hariç her yarattığı varlık çift yaratılmıştır, eksi ve artı olarak, dişil ve eril olarak, madde ve anti madde olarak, hayal ve gerçek olarak yani hayallerimiz bile gerçeğe dönüştürülmesi için önce misal aleminde yaratımlarıının tamamlanmasını ve sabitlenmesini beklerler ki gerçek olsunlar ve madde boyutunda bedene yani bizim duyu organlarımız ile 3. dünya boyutunda algılayabileceğimiz maddeye dönüşsünler ....
Ludwig Maximilian Üniversitesi’nden fizikçi Ulrich Schneider'in kuranda referans gösterilen bu deneyi uygulaması sonucunda, mutlak sıfır altında enerjinin birden yukarıya doğru artması durumunu ispatlamıştır, aslında bu durum düz yerde yürürken birden dağın tepesinde kendinizi hissetmeniz gibidir. Yani basitçe ters düz olmak gibidir, ayakların yukarı başın aşağı bakması gibi, evet uzay boşluğunda bizi havada tutanda bu enerjidir, yerçekimi direncini sıfırlar. Uzayın boşluğunda bulunan sanal negatif enerji yüklü anti maddeden yapılmış olan potensiyel enerji yani pozitronun elektronları vardır. En ilginç olanı da bu sanal parçaçıkların her birinin de bir hafızası olmasıdır, yani hareket durmadan tekrar eder, madde bu bilgiyi öğrenir, bugünkü insansı robotlar da aynı mantıkla eğitilmektedirler. Kurana göre zaten herşeyin hafızası vardır, suyun bile ki bu bugün bilim camiası tarafından özellikle Japon bilim adamları tarafından "suyun hafızası olduğu" ispatlanmıştır. Kuran'da bu büyük hafızalı evrensel bilgisayara Levhi Mafuz denmektedir. Levha denen bu sistem ile her varlığın hafızasından geçen tüm düşünceler her milisaniye de kaydedilir. Bu kuantumsal durum kuranda kuantum yasaları şeklinde ama üstü kapalı hikayeleştirilerek açıklanırken, bu durum mistik inançlar tarafından çakra ve epifiz bezi fonksiyonları ve bilinçaltı ile açıklanır.
Cansız olan pozitif yüklü parçacıkların anti madde evrenindeki sanal negatif enerji yüklü parçacıklarla birleşmesi ile ve karşılıklı etkileşimi sonucu, üçüncü boyuttaki yani dünyadaki maddesel yani bedensel yaşam ortaya çıkar. Yani ruh ile madde (beden) buluşuyor ve değer farkı oluşturuyor. Ruh üstün anti madde evrene geçme amacını asla kaybetmiyor çünkü bilinçaltı hafızasına Ruh yaratıldığında, bedenlenmeden çok daha önce bu bilgi yüklenmiştir. Kuranda bu kelime TIN ile ifade edilir, bugün bilim buna DNA ve RNA kodu demektedir. İşte inançlar burada devreye giriyor ve bedeni ruhtan uzaklaştırıp maddeye bağlanmasını yani bedene bağlanmasını engelliyorlar ki üst boyuta yolculukları çok daha kolay gerçekleşsin ve inanç sistemlerinin kelimeleri ile cehennem gitmekten kurtulsunlar. Hatta bazı inançlarda beden sırf bu bağlılıktan kurtarılması için yakılıyor.
Yaşam; pozitif (madde) ile negatif (anti-madde) arasındaki değer farkıdır Kuran'a göre. Sufilerin daha çok Japonların (bugün Japonyada halkın %90 ını sufi müslümandır) şiirsel ifadesi ile
YAŞAM = RUH ILE BEDENİN DANSIDIR
Madde boyutunda tüm atom parçacıkları pozitif yüklüdür. Negatif yüklü atom parçacıkları ise uzay boşluğundan gelir ve takyonik (ışık hızından çok daha hızlı hareket edebilirler, epifiz bezindeki sıvıda ışık hızından daha hızlı spiral olarak doğumdan ölüme kadar üsrekli döner ve ilahi sistem ile yani bedensiz olan yaratılmış varlıklar ile iletişim kurmamızı ve bedeni değil ruhu eğitmemizi sağlar) yapıdadır. Bu parçacıklar bedenin maddesel yaşamı boyunca beden ile birlikte iken bedenin ölümü ile bedeni terk ederler ama üst boyuta yolculukları devam edebilir, tek koşul vardır, kuantum BIRLIK yasasına uyumlanmak. Uyumlamazlarsa DEVENİN İĞNE DELİĞİNDEN GEÇEMEYECEĞİ gibi, malesef üst boyuta geçemez ve alt boyutlarda terk edilirler, kuran da bu cehenem kelimesi ile ifade edilmiştir. Evren kendi kendini yok edene kadar kuantum sistemi dahilinde bu yasa bu şekilde tüm yaratılmış ruhları maddeden arındırmak ve anti madde evrenine hazırlamak için işleyecektir.
Sonuç olarak; Deve iğne deliğinden geçer mi sorusunun cevabına gelince…
Evet, deve iğne deliğinden geçer… Hangi koşulda geçer, Cimâletun Sufrun’da geçer:) Ben demiyorum, yine tekrarlıyorum Ulrich Schneider diyor ve ekliyor; (o erkek deve) elektron- üstelik sıra sıra dizi dizi mutlak sıfır noktasını geçtikten sonra da en yüksek enerji seviyesine yükseliyor… Elbette bu evrenin değil, başka bir boyutun entropisi içinde… O boyut; karanlık enerjinin ya da antimaddenin, ya da “Soyut” olanın boyutudur… O boyutun ardında Cennet mi cehennem mi var, işte o bize henüz Gayb… Geçince idrak edecek miyiz? Allah idrak edeceğimizi ve pişmanlıklarımız olacağını buyuruyor. Her nefse bu dünyada hidayet eylesin Rabbim…
İlmimizi arttıran bizi Kuran ayetlerindeki bu kusursuz ilim ile donatan Rabbimize, hamdolsun!
Yazan ve Editleyenler
Betül Yılmaztürk , Paris Fransa
Burcu Keskin, Delft Hollanda
Bilimsel olarak kuantum un ispatı niteliğinde harika Bi çalışma olmuş. Tam idrak edebilmem için üzerine biraz düşündükten sonra yeniden okuyacağım. Şöyle ki İslamı ilk geldiği zamanda kıble mescidi aksa iken daha sonra Kabe olmuştur. Rabbimizi aslında ne kadar esnek bir din yaratmış ve biz onu kaskatı anlamak istemişim anlatılanlardan. Öğrendikten sonra hem hem de yasasını çok sevdim ben. Çünkü doğru sürekli veriliyor. Hani demiştin ya kalp dönen demek diye. Bizler gözlemci tarafında doğru bu gün bu evet ama doğru başka şekilde başka bir tarzda karşımıza çıktığında tıpkı Yaradanı bize öğretmek istediği esneklik ile olaylara durumlara ispatlar kanıtlara bakabilmeliyiz. Esneklik gösteren inansada inanmasada esnekliğini mükafatı olarak doğruya çekiliyor. İl inizr ellerinize kalbinize sağlık ahiretliğim.
YanıtlaSilçooook teşekkürler :)
SilBöyle bir adımın atılmasına çok mutlu olduğumu belirtmek istiyorum. Müslüman okudu ve kuantum yasasını ince ayrıntısına kadar anlattı ama zengin tanrıcılık oynamakta israrciydi yalnız bir ekmek kırıntısının işini bozabileceğini unuttu. Emeginize ve yüreğinize teşekkür ederim harika bir yazı olmuş.
YanıtlaSilBurcu hocammm muhteşem bir tasvir elinize emeğinize sağlık...ışık tuttunuz yine muazzam bir açıklama olmuş.iyiki varsın benim güzel kalpli klavuzum,🙏🙏🙏🌹
YanıtlaSilElinize, emeginize saglik, iyi ki varsiniz🤍👏💐
YanıtlaSilOkumaya doyamadım,
YanıtlaSilvaroluşumuz ,
yasamın amacı,
hedefe ulaşmak için gösterilen yol
bu kadar güzel anlatılabilir…
Harika bir yazi ! Hemen hemen herkesin , az bir genel fizik bilgisi olanlarin da anlayip idrak edebilecegi basarili bir yazi. Boylece sığ duüşünmeyip Kuranın her alandan bilgi vermesi , matematik , fizik , biyoloji gibi günümüzün konularına değiniyo olması ki o çağa göre kıyaslarsak ne kadar mucizevi ve bilgi dolu kitap olduğunu görüyoruz. Son zamanlarda Kuranı yoğun bir şekilde çalışarak sadece güzel ahlak değil genel olarak tarihi bilgi , tarihi olayları barındırdığı için bunun çok dikkatimi çekiyo olması beni daha büyük bir istekle Kuranı araştırmama sebep oluyo. Kim bilir daha dünyanın ulaşamadığı nice bilgiler var içinde , bunları ulaşmamız dileğiyle. Teşekkürler herkese
YanıtlaSil